Seyfullah Koyuncu
Seyfullah Koyuncu ÖFKE VE SEVGİDE SINIR YOKTUR…

ÖFKE VE SEVGİDE SINIR YOKTUR…

”Sen-ben” çatışması içinde kıvranıp duruyoruz.

Bilmiyoruz değeri, kıymeti.

Hep daha iyisini isteme çabasındayız.

Yaptıklarımızdan memnun olmuyoruz hiç.

Teknoloji çağının getirdiği bir hastalıktan olsa gerek, her şey hemen olsun istiyoruz.

Sevgiler anlamını yitiriyor, saygı ve sadakat yitip gidiyor.

Twitter’da ya da Facebook’ta yaptığımız gibi, anlık paylaşmak, yaşamak istiyoruz her anı.

Mesela yolda yürürken birisi sizi durdurup cüzdanınızı istese, ‘Çıkar cüzdanını, vesikalık fotoğrafına bakıcam’ dese ve sonra da ‘beğendim, olmuş bu’ şeklinde yorum yapsa ne düşünürsünüz?

‘Deli mi bu adam?’ diye yorum yaparız hepimiz.

Fakat normal hayatta ‘Delilik’ olarak tabir ettiğimiz bu durumu her gün sosyal medyada kendi irademizle ortaya koyuyoruz.

Biz fotoğraf paylaşıyoruz, insanlar beğeniyor, yorum yapıyor.

İşte bu yolla aslında egomuzu tatmin ediyor, kendimizi değerli hissediyoruz.

Mektupların yerini WhatsApp aldığından beridir duygusuz emojilerin arasında kayboluyor sevgiliye yazılan güzel sözler.

Yastığa başını koyduğunda mektubu koklayan sevgililer, akıllı telefonlarının mikrop dolu dokunmatik ekranlarını koklar mı dersiniz…

Yitip gidiyor bütün güzellikler bu vahşi çağda.

Öfkelerimiz sel olup taşıyor, çok sinirlenip sağa sola laf sokuyoruz ‘kızgın emoji’ kullanmayı da ihmal etmeden.

Sosyal medyada etkileşim almak, beğenilmek için küfürlerin kısaltmalarını kullanmayı da ihmal etmiyoruz.

‘Eski sevgiliye kapak sözler’ şeklinde internet sitelerimiz bile mevcut.

Oysa kullanmasını bilene ne güzel bir nimettir şu teknoloji.

Biraz ayıp olacak ama ben internet çağını bir köpeğe benzetiyorum.

Köpeğin eğer tasmasını tutmayı bilirsek, köpek bizi tehlikelere karşı korur, bizim en iyi arkadaşımız olabilir.

Yok! Eğer tasmasını tutmayı bilmezsek, döner bizi ısırır.

Evet, evet, teknoloji çağının hastalıkları bütün hücrelerimizde kol geziyor.

Biz hastayız, hem de çok hastayız.

Son günlerde o kadar çok üçüncü sayfa haberi görüyorum ki, artık utanır olduk üçüncü sayfaya haber almaktan.

Trafikte yol verme kavgası, miras kavgası, tecavüz, taciz, hayvana şiddet, laf atma kavgası, yan bakma kavgası…

Bitmiyor…

‘Bize ne oldu, insanlara ne oldu?’ diye düşünmekten alamıyorum kendimi.

****

Sosyal medyada da sıkça paylaşılan şu hikâyeyi paylaşmak istedim.

Adam, yeni aldığı arabasını yıkarken 6 yaşındaki oğlu yerden bir taş alır ve arabaya bir şeyler yazar!

Çok öfkelenen BABA, Çocuğunun ne yazdığına bile bakmadan oğlunun elini tutar, Vurur da vurur!

Hastanede, Elindeki sayısız kırık yüzünden çocuğun parmaklarının hepsi alınır. Ameliyattan sonra çocuk, Oldukça üzgün olan babasını gördüğünde:

- "Baba, Parmaklarım ne zaman çıkacak?" diye sorar!

Adam soru karşısında biter ve yıkılır kalır. Arabasına döndüğünde kafasını arabaya vurur da vurur. Sonra gelir motor kaputuna oturur ve işte o zaman oğlunun yazmaya çalıştıklarını görür:

"SENİ SEVİYORUM BABA!"

****

Öfke ve Sevgide sınır yoktur.

Çok öfkelenmek de, çok sevmek de insanın elinde olan bir duygudur.

Her zaman güzel bir yaşama sahip olmak için siz ikinciyi seçiniz!

Nesneler, kullanılmak üzere yapılmıştır. İnsanlar ise sevilmek için.

Peygamber Efendimiz’in şu hadisini sık sık hatırlamamız gerekiyor;

“Muhakkak ki öfke şeytandandır ve kuşkusuz şeytan ateşten yaratılmıştır. Ateşi de ancak su söndürür. Bu sebeple biriniz öfkelendiği zaman abdest alınız.”

Haydi, hep birlikte yerimizden kalkıp bir abdest alalım…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Seyfullah Koyuncu Arşivi