Nişantaşı entelijansı ve gülen yüz diplomasisi
Yaşam biçimine müdahale modernizmin hastalığıdır. Yaşadığımız bütün yaşam biçimine mudahelelerin aktif faili modernizmin taşıyıcısı Nişantaşı Entelijansı dediğimiz Beyaz Türklerdir. 200 yıllık batılılaşma macerası ile beraber ülkemizi muasır medeniyet seviyesine çıkarsınlar, teknik öğrensinler diye Batıya gönderdiğimiz nesilleri Peyami Safa’nın Haluk’u örneğinde olduğu gibi kaybettik. Batılılaşan Beyaz Türkler; siyasi, ticari ve bürokratik elitler olarak Türkiye'nin bütün kaynaklarını sömürürken, bu imkanları bahşeden halkı dönüştürmek istediler. Evvelindeki iyi niyetli safiyane dönüştürme isteği bir süre sonra despotik, otoriter hatta totaliter uygulamalara dönüştü. 19. Yüzyılın sonlarında taşralı, köylü olarak küçük görülen millet 20.yüzyılın ilk yarısında jakobenist bir devrim ile zorla dönüştürülmek istendi. Şapka için İstiklal Mahkemelerinin verdiği kitlesel idamlar, 1940’lı yıllarda Tunceli başta olmak üzere Ağrı, Menemen gibi şehirlerdeki kitlesel had bildirmeler, hemen her köyde jandarma marifeti ile otoriter güç gösterileri hep kendi gibi kılma, dönüştürme şizofrenisinin yansımalarıdır. Köylülerin şehirlere sokulmayışının ardındaki psikoloji ile başörtülü hanımefendilerin üniversitelere sokulmayışı arkasındaki psikoloji aynı psikolojidir;
Ötekine tahammülsüzlük…
Beyaz Türklerin yaşamımıza müdahale edecekler söylemi gerçekten bir korku ürettiğinden mi, burdan ticari bir fırsat ürettiklerinden mi bilinmez ama haşema ile havuza girmenin yasak olduğu, steril hayatların, Bembeyaz Türklerin birlikte yaşadığı, beyazın daha beyazının arandığı bir sosyoloji oluştu. Kendini toplumdan tecrit etmeyi başaran bu Bembeyaz Türkler, Nişantaşı Entelijansı 1994'ten beri yaşam biçimimize müdahale ediyorlar söylemi üzerinden kendi varlığına anlam katmaktadır.
2 yıl öncesinde İstanbul ve Beşiktaş'ta rastladığımız başörtülü kadınlara olan saldırılar geçen haftalardaki Konya'daki başörtülü bir hanımefendiye olan saldırı ve en nihayetinde de bu hafta Tunceli'de TÜGVA’nın büro değişikliğini ‘Tunceli’nin devrimci kimliği gerici yapılara izin vermedi, dayanamadılar, kapatmak zorunda kaldılar.’ diyerek yalanla yoğrulmuş bir maniplasyonu yapabilmesi hep aynı psikoljinin dışa vurumudur.
Birileri ‘yaşam biçimine mudahele mi’ dedi.
Hikaye budur ya;
Bir Yahudi, cami avlusuna gider, avluda tek başına kalan bir Müslümanı yakalar. Onu öldürünceye kadar döver, döverken de bağırır;
Yetişin ey Müslümanlar, bu Müslüman beni öldürecek!
Onun ‘imdat’ çığlığını duyan Müslümanlar da der ki;
Bizimkinin yaptığı da çok ayıp!.. Hiç, cami avlusunda adam dövülür mü?
Sonunda, yüzü gözü, yara içinde kalan Müslüman olmuş, Yahudi ise, ‘Ben ne yaptım ki!’ diyererek yeni avlar aramaya demeye devam etmiştir.
Peki Amaç Ne?
Türkiye'nin 200 yıllık batılılaşma yolculuğunda üretebildiği % 20-25 kesimin demokratik araçlarla iktidar ihtimalinin olmadığı açıktır. 1950’den sonraki az çok seçime dayalı bir sistemde iktidar olabilmek için % 20-25’in üzerine bir şeyler koyabilmesi gerekir. Evvelinde yargı ve askeri bürokrasi ile kurduğu iktidar denkleminde bürokrasinin bu denklemde yer almayacağını deklare etmesi sonrasında yeni arayışlar başladı. Gezi Provakasyonu ile başlayan demokrasi dışı arayışlar 17-25 Aralıkta farklı arayışlara evrildi. 17-25 Aralık 2013’te gazete manşetlerinde o günlerde Paralel Yapı dediğimiz FETÖ’nün anchormanlığını Zaman ve Bugün gazeteleri ile birlikte Cumhuriyet gazetesinin üstlenmesi manidardır. 25 Şubat 2014’te Kemal Kılıçdaroğlu’nun FETÖ'nün ses kayıtlarını CHP Meclis Grubu'nda dinletmesi de, Enis Berberoğlu başta olmak üzere bir kısım CHP’li milletvekillerinin o süreçteki açıklamaları dikkate alındığında bu iktidar oyunu daha net görülmektedir. Yine Halk Bankası Genel Müdür Yardımcı Hakan Atilla’nın Amerika’da yargılanması sırasında FETÖ’cü youtuberler ile CHP’li yöneticilerin birlikte program yapmasında da aynı saik vardır.
Şimdilerde ise Beyaz Türkler/Nişantaşı Entelijansı iktidar oyununu yeni müttefiklerle oynamaya çalışmaktadır Ancak şu çok iyi bilinmelidir ki; homojenite girdabındaki Beyaz Türklerin beyaz olmayan kitle ile birlikte olma ihtimali yoktur. Biraraya gelmesi mümkün olmayan birlikteliklerin kamera önündeki gülen yüz diplomasisi sanaldır, araçsaldır, taktikseldir ve Türkiye’ye de bir hayrı yoktur.