Sezai Keskin
Sezai Keskin Mutluluğun Sırrı

Mutluluğun Sırrı

 Bir tüccar Mutluluğun Sırrı’nı öğrenmesi için oğlunu insanların en bilgesinin yanına yollamış. Delikanlı bir çölde kırk gün yürüdükten sonra, sonunda bir tepenin üzerinde bulunan güzel bir saraya varmış. Söz konusu bilge burada yaşıyormuş. 

    Bir ermişle karşılaşmayı bekleyen bizim kahraman, girdiği salonda hummalı bir manzarayla karşılaşmış: Tüccarlar girip çıkıyor, insanlar bir köşede sohbet ediyor, bir orkestra tatlı ezgiler çalıyormuş; dünyanın dört bir yanından gelmiş lezzetli yiyeceklerle dolu bir masa da varmış. Bilge sırayla bu insanlarla konuşuyormuş ve bizim delikanlı kendi sırasının gelmesi için iki saat beklemek zorunda kalmış. 

    Delikanlının ziyaret nedenini açıklamasını dikkatle dinlemiş bilge, ama Mutluluğun Sırrı’nı açıklayacak zamanı olmadığını söylemiş ona. Gidip sarayda dolaşmasını, kendisini iki saat sonra görmeye gelmesini salık vermiş.

    ’Ama sizden bir ricada bulunacağım,’ diye eklemiş bilge, delikanlının eline bir kaşık verip sonra bu kaşığa iki damla sıvıyağ koymuş. ’Sarayı dolaşırken bu kaşığı elinizde tutacak ve yağı dökmeyeceksiniz.’ Delikanlı sarayın merdivenlerini inip-çıkmaya başlamış, gözünü kaşıktan ayırmıyormuş. İki saat sonra bilgenin huzuruna çıkmış.

    ’Güzel, demiş bilge, peki yemek salonumdaki Acem halılarını gördünüz mü?

    Bahçıvan Başı’nın yapmak için on yıl çalıştığı bahçeyi gördünüz mü?

    Kütüphanemdeki güzel parşömenleri fark ettiniz mi?

    Utanan delikanlı hiçbir şey göremediğini itiraf etmek zorunda kalmış. Çünkü bilgenin kendisine verdiği iki damla yağı dökmemeye çabalamış, başka bir şeye dikkat edememiş.

    ’Öyleyse git, evrenimim harikalarını tanı,’ demiş ona bilge. ’Oturduğu evi tanımadan bir insana güvenemezsin.’ İçi rahatlayan delikanlı kaşığı alıp sarayı gezmeye çıkmış. Bu kez, duvarlara asılmış, tavanları süsleyen sanat eserlerine dikkat ediyormuş.

    Bahçeleri, çevredeki dağları, çiçeklerin güzelliğini, bulundukları yerlere yakışan sanat eserlerinin zarafetini görmüş. Bilgenin yanına dönünce, gördüklerini bütün ayrıntılarıyla anlatmış.

    ’Peki sana emanet ettiğim iki damla yağ nerede?’ diye sormuş bilge.

    Kaşığa bakan delikanlı, iki damla yağın dökülmüş olduğunu görmüş.

    ’Peki,’ demiş bunun üzerine bilgeler bilgesi, ’sana verebileceğim tek bir öğüt var: 

    - Mutluluğun Sırrı dünyanın bütün harikalarını görmektir, ama kaşıktaki iki damla yağı unutmadan...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Sezai Keskin Arşivi