Hamdi Bağcı
Hamdi Bağcı Müslümanlar 1436’ya Büyük Yenilgilerle Girdi

Müslümanlar 1436’ya Büyük Yenilgilerle Girdi

Gazeteci zamanın tanığıdır, tarihe tanıklık ediyoruz, gelecek nesillere bugünü aktarıyoruz.

Ve ne yazık ki bugün bir Müslüman olarak çok güzel, insanı huzurlandıran bir şeyler yazmak imkânsız…

Bu sene Peygamber Efendimiz (S.A.V.)’in Ashabı ile birlikte Mekke’den Medine’ye Hicreti’nin üzerinden tam 1436 yıl geçmiş oluyor.

Peygamber Efendimiz Hz. Muhammet Mustafa (S.A.V.)’e Peygamberlik görevinin Hz Cebrail aracılığı ile Rabbizülcelalimizin tevdi etmesinin ise üzerinden 1448 yıl geçmiş.

Peygamberliğin 12. Yılında Hicret yaşanıyor.

Hicret öncesi Müslümanlar ciddi zulümlere, işkencelere maruz kalıyor ama Hicret ile İslam Devleti Kurulduktan sonra günümüze kadar en ağır süreç Moğol İstilası ile sınırlı. Haçlı Saldırıları da oluyor ama o zaman ki Haçlı Saldırılarının sonucuna baktığımızda galip Müslümanlar oluyor. Bir Emevi bozgunu var, o da tabiri caizse lokal bir coğrafya.

Moğol istilası da dahil hiç bir süreçte Müslümanlar günümüzde olduğu kadar tarumar olmuyorlar.

Devleti Ali Osmaniye’nin son 200 yılından başlamak üzere Müslümanlarda ciddi bir geriye gidiş baş gösteriyor.

Ve derken 1. Dünya Savaşı İslam Coğrafyasını tarumar ediyor, bölüyor, parçalıyor…

Büyük Yenilginin zirvesi 1. Dünya Savaşıdır…

Ve ondan sonrada Müslümanlar günümüze kadar bellerini doğrultamıyor, her geçen yıl bir önceki yıldan daha kötü, daha karmaşık, daha umutsuzluğa sevk eden bir tablo…

Neyi yazacağız, nasıl yazacağız, güzel sesleriyle müthiş okuyor hafızlar Kuran’ı Kerim’i ama ne okuyan etkileniyor Ayetlerden, ne dinleyen.

Geçen gün bir yazısında Ahmet Taşgetiren Ağabey, İsrail Cumhurbaşkanı Reuven Rivlin’in İsrail toplumuna “hasta” demesinden yola çıkarak:

“Andre Malraux Umut’ta İspanya iç harbinden bir manzara yansıtır: Ölen bir Franko askerinin çukura akmış kanına parmağını batıran ve yandaki evin duvarına “Viva la revolte - Yaşasın devrim” yazan çocuğu görünce, der ki “Bize bir Müslüman yufka yüreği lazım!”…

 Malraux’nun insanlık arayışında ufku “Müslüman yufka yüreği”dir. İlginç olan şu ki, o Müslüman yufka yüreği, gençliği savrulma yaşayan İslam toplumlarına da lazımdır.” Diyordu.

Evet, haklısınız bu yazıyı yazarken ben de okunmayacağını az çok biliyorum, birileri ile ilgili dedikodu yazsam eminim günün en fazla okunan yazısı olurdu, on farklı kişiden telefon gelir, ben bir şekilde ya övülür ya da ağır bir şekilde eleştirilirdim.

Bunu bilerek, belki de boşluğa haykırarak diyorum ki, gelin şu Muharrem Ayında bir kez daha düşünelim, Müslüman Coğrafyasının, Müslümanların, Ümmetin boynu büküklüğünü düşünelim, yenilmişliğini düşünelim…

Ben zamana tanıklık ediyorum ve yazıyorum;

Bugün Müslümanlar en ağır yenilgileri yaşıyorlar, işin daha kötüsü bu yenilgilerin temel sorumlusu düşmanlar değil Müslümanların kendileridir, cehalettir, geri kalmışlıktır, çağın argümanlarına göre konumlanamamadır,

İnsan öldürmeyi öğrenen Müslümanların, ilim, irfan, bilim, bilgi merkezli, ahlaklı insan yetiştirmeyi, insan eğitmeyi öğrenememesidir.

Adam yetiştiremeyen, nefsine esir olan, kendi çıkarları söz konusu ise her türlü yanlışı mubah gören, zina yapabilen, haram yiyebilen, devlet malı yiyen, yetim malı yiyen, Siyonistler ile Amerika ile Avrupa ile İngiltere ile İsrail ile işbirliği yapabilen Müslümanlardır.

“Amerikan Filmlerinde hep Amerikan propagandası, Hıristiyanlık propagandası yapılıyor, ne kadar adi adamlar” diyor bir arkadaşım.

Anlamıyorum ki Amerikalı bir film yapımcısı kendi ülkesinin propagandasını yapar, Hıristiyanlığın, Yahudiliğin propagandasını yapar, bunda ne sorun var ki, o adam suç mu işliyor şimdi?

Suçlu olan Amerikalılar mı yoksa kendi ülkesinin, Müslümanlığın propagandasını yapamayan, film sektöründe, medyada, kültür sanatta, finansta etkili olamayan Müslümanlar mı? Siz ne dersiniz?

Biliyorsunuz Muharrem Ayı aynı zamanda Kerbela ayıdır, acıların ayıdır…

Zalim Müslümanların Peygamber Efendimizin Torununu hunharca katlettiği bir aydır. Yenilgi ayıdır…

Şimdi size soruyorum, bebek katili Esed de şimdi Peygamber Efendimizin torunlarını katletmiyor mu?

Kendisine Kürt ve Müslüman diyen bir sürü eşkıya daha geçen hafta ülkemizde 40 tane Müslüman Kürt kardeşini katletmedi mi?

İranlı Şii Militanlar Irak’ta, Suriye’de Peygamber Torunlarını katletmiyor mu?

IŞİD teröristleri Müslüman kardeşlerini hiçbir acıma hissi yaşamadan katletmiyor mu? Libya, Afganistan, Sudan, Somali, Nijerya… Nerede Müslümanlar Müslümanları katletmiyor.

Ne yazık ki Müslümanlara artık her gün Kerbela…

Hüzünlü, paramparça, çok konuşan, güzel konuşan, iş yapılmayan, şeytan’ın gün geçtikçe büyüdüğü, insanlığı bitirdiği bir yıl olarak başladı ne yazık ki bu yılda…

Hicretin 1436. Yılında Müslümanların haline bakın, kendi halinize bakın, halimize bakın…

Kuran’ı Kerim artık hiçbirimize tesir etmiyor, bir kadının bilmem neresinde, banka kredisinde, küçük taklalarda, devlet malına sadakatsizlikte, yetim malını yemekte hiçbir beis görmeyen zavallılıkta kayboluyor Müslümanlar, yenilgiler her geçen gün büyüyor.

Aklınızı başınıza almayacak mısınız? Diye bile sorma ihtiyacı hissetmiyorum.

Ey yüce Mevlamız, biz kendimizden ümidimizi kestik, ne olur sen bizden ümit kesme.

Çünkü sen büyüksün, Rahmansın, Rahimsin…

Ey Yüce Rabbimiz ne olur dinlediğimiz Kuran’ı Kerim’in zerremizden küremize, bütün varlığımızda tesir etmesi için bize güçlü iman ver.

Ne yapmalıyız biliyor musunuz?

Başımızı iki elimizin arasına almalı ve düşünmeliyiz, düşünmeli, düşünmeli, düşünmeli…

Bitişi görebiliyor musunuz? 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hamdi Bağcı Arşivi