Lenin ve Hitler’i nasıl bilirdiniz?
14 Aralık soruşturmasında gözaltına alınan bir şüphelinin, hâkim karşısında yaptığı savunmayı içeren yaklaşık iki buçuk dakikalık güvenlik kamerası kayıtlarının sosyal medyada yer almasıyla malum çevre; ‘’bir haber iki köşe yazısı nedeniyle alındıklarının kanıtı’’ şeklinde ayyuka çıkardı… Şecaat arz ederken sirkatin söylemekti aslında yaptıkları, zira kendilerini savunmak için illegal yollardan elde edilen görüntülere tevessül etmeleri, kamuoyunda devlet bünyesindeki devlete zarar veren varlıklarının delili olarak yorumlanıyordu…
Malum çevrenin ‘’hedefe giden her yol mübahtır’’ anlayışını kendilerine şiar edinmiş olmalarından mıdır bilinmez, işlerine yarayacak her türlü bilgi ve belgenin nasıl elde edilmiş olduğuna değil, ne kadar işe yarayacak olduğuna odaklanmış karakter yapıları bugünlerde çok daha net görülmektedir…
Yine aynı soruşturmada gözaltına alınan diğer bir kişinin mahkemedeki ifadesi esnasında, cep telefonuyla video kaydı yapan bir sanık avukatının Hâkim’in uyarsına aldırış etmeden çekime devam etmesi ve sonrasında internet ortamında paylaşılması da kural tanımazlıklarının boyutlarını gözler önüne sermesi bakımından çok önemlidir…
Mahkeme heyetine karşı sergilenen bu saygısız hareketler, aleni tehdit ve ciddiyetsizliğin temelinde ise parçası oldukları güç imparatorluğuna duyulan güven olmakla birlikte, neredeyse bütün devlet kurumlarına sirayet etmiş olmalarından dolayı kendilerini adeta devletin sahibi olarak görmelerinden kaynaklanmaktadır…
Cumhuriyet tarihi boyunca Kemalist zihniyetin, kendilerini devletin tek sahibi olarak görmesi ve asli unsur olan halkın devletten dışlanması; kendi düşüncelerinin tersinde olan iktidarları darbe yoluyla indirilmesine yeşil ışık yakan tutumları dikkate alındığında bugünkü bu mahut yapının düşünce ve tavırlarıyla birçok noktada örtüştüğünü görmemiz mümkündür… Hatta Kemalist zihniyete nazaran bu yapının tabanının manevi duygularının kullanılmış olmasından dolayı adeta bir cezbe haliyle iktidara daha hırçın ve senkronlu bir şekilde saldırı planları içinde olması, mütedeyyin kesim için inkisarı hayale sebep olmuştur…
Kemalist zihniyetin bu antidemokratik tutumlarını kıyasıya eleştirip onları adeta düşman olarak telakki eden yapı, ‘’Düşmanın silahıyla silahlanın’’ sözüne mukabil olarak o zihniyetin hasletleriyle aynı şekilde donanmış olmayı kendilerine düstur edinmişlerdir…
Lakin Kemalist zihniyetin halka rağmen uyguladığı antidemokratik uygulamalar nasıl yanlış ve hukuk dışı ise bu yapının malum uygulamaları da aynı şekilde yanlış ve hukuk dışıdır… Onların darbesi kötü benim darbem iyi gibi bir mantık ancak hastalıklı bir zihin yapısının ürünüdür…
Son günlerde basın özgürlüğü diye attıkları naralar, dağılmaya yüz tutan tabanlarına direnç sağlamak, yurt dışındaki dostlarını imdada çağırmak ve kendilerinde hâlâ var olduğunu düşündükleri kudretleriyle; yapılan operasyonlara ‘’sen kimsin, beni bitirmeye çalışıyorsun’’ mahiyetindedir…
Yayın organlarında da açıkça görüleceği üzere her türlü iftira ve karalama operasyonları hiçbir engele uğramaksızın devam ediyor ve buna her gün bir yenisi ekleniyor… ‘’Yezid’’ diyorlar sonra onu da beğenmeyip kuzey Kore yönetimine benzetiyorlar, sonra yerli bir isme yönelip İnönü’ye benzetiyorlar, sonra hızlarını daha da alamayıp ‘’Lenin, Allah'ı inkâr ettiği halde o ezip öldürdüğü insanlara o kadar küfür lafı etmemiştir'' diyorlar… Yaklaşık bir senede "400 küfürün" yer aldığı bir dosyanın okyanus ötesine ulaştırılmasından sonra neredeyse Lenin rahmetle, Hitler ise hayırla yâd ediliyor…
Yine gazetelerindeki yazarlarının “Eceli gelen kelbin cami duvarına bevl etmesi gibi zamanı dolan liderler de büyük saraylar, piramitler, ziguratlar, kuleler inşa ederler... Tarih şahittir...” ifadelerini aleni hakaretten ziyade eleştiri olarak görüyorlar ki yayınlanmasında bir beis görmüyorlar, sonrada çıkıp hiç utanmadan üslup sorununda, kutuplaşmadan bahsediyorlar; sahi sizin hoşgörü dediğiniz şey sadece ‘’güneydeki sevilen ülke’’ye dair miydi?
Selametle…