KÜÇÜK ALEMDEN BÜYÜK ALEME
“İlim ilim bilmektir / İlim kendin bilmektir / Sen kendin bilmezsin / Ya nice okumaktır”
Yunus Emre
Ünlü İslam âlimi Zehebi şöyle diyor: Önceleri insanlara niçin ilimle meşgul oldukları sorulduklarında, onlar “kendim için” cevabını vermekte tereddüt etmezlerdi. Fakat zamanla nifak ve riya çoğaldı, cehalet arttı. Şimdi insanlara niçin ilimle meşgul oldukları soruluyor da onlar hiç utanmadan ya ‘’Halka hizmet için…’’ ya da ‘’Allah rızası için…’’ cevabını veriyorlar.
Bu iki söz ilginç değil mi sizce de? Sahi insan kimin için ilim öğrenir. Ya da neden kendimiz için bir şeyler yapamıyoruz. Başka soru ilmi kim için öğrenmeye başladığımızdan beri İslam âlemi bu durumda?
İslam’ın ilk ve onu takip eden dönemleri ilgimi çekmeye başladı ve sorulan klasik sorulardan biri aklıma geldi: Niçin İslam ilk dönemlerde bilim üretebiliyor da daha sonraki dönemlerde durgunlaşıyor ve şuanda en yetkisiz olduğumuz konuma geliyor? Sonra Yunus Emre’nin şiirinden bu kesiti ve Zehebi’nin bu sözü gündemime geldi. Gerçekten ilimi kim için öğreniyorduk? İnsan kendini bilmeden öğrendiği veya kendi için öğrenmediği bilgi başkalarına fayda sağlayabilir miydi gerçekten? İlim öğrenirken önce kendimiz öğrenmemiz gerekirken sırf başkaları hayranlık duysun ve bizi bir konuma getirsinler diye ortaya attığımız şeyler ilimin ilerlemesini sağlar mı? Kendimiz kullanmazken veya kendimizin içselleştirmediği bir bilgiyi insanların anlamasını ve bunu kullanmalarını istemek sizce de komik değil mi?
Kendimizi bilmeden keşfetmeye çalışmadan başka şeyler bulmanın keşfetmenin manası yok bence de. Ebu Hanife ve çok bal yiyen çocuk hikâyesini bilmeyen veya anlatmayan yoktur. Peki, o hikâyede kaçırdığımız nokta neydi? Kendi hayatımıza almadığımız bilgileri insanlara “satmak” evet doğru kavram bu: Satmak. Çünkü karşılığında şan şöhret umularak yapıldığı için insanların bu bilgiyi kullanacaklarını düşünmek -hatta bu bile iyimser kalır- sırf bende bir şeyler demiş olayım diye yapmak kimi yüceltir, ilimi mi bilimi mi neyi? Özellikle din adamlarının bu konuda çok fazla eksikliklerinin olduğunu düşünüyorum. Kendi hayatlarına gündemlerine almadıkları konu hakkında halka vaz-u nasihatte bulunmaları ne kadar etkili olabilir. Son dönemde olan olayları bu konu üzerinden okuduğumuz zaman işler apaçık ortaya çıkmaz mı? Kendimizin inanmadığı “İslam davası” üzerinden yazıp çizmek, sosyal ağlardan paylaşmak bizlere kolay gelirken uygulama istendiği zaman Müslümanın en kolay bir şekilde yapacağı duayı bile yapmadıkları, sadece yazılanların parmak uçlarında kaldığını görmek…
İlimle ne alakası var derseniz kendimizi bilmek kendimizi keşfetmek ilim öğrenmek kendimiz için. Bir insan kendisini bilmeden kendisi için istemediği bir şeyi başkaları için nasıl öğrenebilir nasıl öğretebilir. İslam âleminde bu tip âlim geçinen insanlar varken insanlar ölmeye ve zulme uğramaya devam edecektir. Devlet adamlarının etrafında gerçek âlimler değil de dalkavuklar, şakşakçılar, çıkarcılar olduğu sürece durum düzelmeyecektir.
Artık silkelenmek ve kim için, ne için çalıştığımıza özen gösterme zamanı gelmedi mi? Güzel cümlelerle halkı coşturmak iş değil önemli olan onların hayatlarına bu güzellikleri nakşedebilmek. Bu ancak ve ancak kendimiz için bir şeyler öğrenmeye başlayınca olacaktır.
“Hoşça bak zatına kim zübde-i âlemsin sen / Merdüm-i dide-i ekvan olan âdemsin sen”
Şeyh Galip
Âlemin özü olan bizler önce kendi dünyamızı aydınlatmamız lazım ki bunun ışığından insanlar yararlansın. Kendi dünyamızı karanlık içinde bırakıp başkalarına ışık tutmaya kalkışırsak zamanla o ışık kaybolur ve herkes karanlıkta kalır. Her günün sonunda “bugün kendimiz için ne yaptık” demenin bir bencillik göstergesi değil aksine bir aydınlanma vesilesi olduğunu görmeliyiz. Kendimizi tanımak dileğiyle… Vesselam…