KEFENLERİ KUŞANMAK
Bugün lafı evirip çevirme günü değil. “Bir Hilal uğruna torağa düşen” Mısırlı Müslümanların acısını görünce demagoji yapmaya, birilerinin anlaması için lafı uzatmaya gerek yok. Maalesef “Arap Baharı” ile İslam coğrafyasında, “diktatörlerin devri kapanıyor” sevincimiz kısa sürdü. Tunuslu bir seyyar satıcının kendini yakmasıyla yıllardır diktatörler tarafından Avrupa’nın burnu dibinde yanan mazlum Müslümanların özgürleştiğini zannettik. Ancak özgürlüğü kazanmanın bu kadar da kolay olmayacağını bilmeli ve buna hazırlıklı olmalıydık.
Darbenin destekçisi Batı direnişi görünce, soluğu Mısır’da aldı. AB’nin Dış İlişkilerden Sorumlu Üyesi Ashton, Mursi’ye, “Darbe karşıtı gösterilerin sonlandırılması karşılığında, gözaltında tutulduğu yerden güvenli çıkışının sağlanması ve hakkındaki soruşturmaların durdurulması, gözaltına alınanların serbest bırakılmasına yönelik Mısır makamlarının garantisini içeren” bir çözüm formülü sundu. Mursi’ye düşen görev, Seyyit Kutup’un yolundan yürümektir. Hani idam sehpasına yürürken, “İslam yolunda bin canım olsun feda” diyen kahramanın yolu. Mursi’nin Müslümanların verdiği emaneti canı pahasına koruması gerekiyor.
Artık Batı’ya, ABD’ye çağrı yapmanın dayanılmaz hafifliğini bir kenara bırakmamız lazım. Mısır darbesi, Batı’nın Müslümanlara ne ilk ne de son ihanetidir. Biz Batı’nın ne yaptığına değil, artık kendimiz ne yapıyoruz, ne yapmalıyız bunun muhasebesini yapmalıyız. Muhammed İkbal diyor ki, “Dünyanın gidişatından Müslümanlar sorumludur.” Bu kadar açık ve net.
Darbecilerin ilelebet iktidarda kalması mümkün değil. Mısır halkına düşen bu darbecileri alaşağı ettiklerinde, onlardan hesap sormalarıdır. Yanlarına kar kalan her damla kan bunların torunlarını etkileyip yeniden halkın kanına musallat olacaklardır. Darbecileri Rabietül Adeviyye ve Tahrir’de darağacında sallandırmadıkça bu “darbe yolu” kapanmaz. Firavun Sisi’yi de bir kafese koyup, ölünceye kadar İslam Dünyası’nın “Son Darbecisi” olarak gezdirmek lazım.
Firavun’a karşı olmak artık tek başına bir şey ifade etmiyor. Musa’nın yanında durmak ondan daha çok önem kazanmıştır. Tüm dünya biliyor ki, bugün Firavun darbeci Sisi, Musa’nın yanında duran adam da Muhammed Mursidir. Hz. Musa’nın, Hz. Yusuf’un toprakları “Çağdaş Firavunlara” teslim edilemez. Bugün Mısır’da yaşananlar Kur’an’daki kıssaya ne kadar benziyor. Firavun ve yandaşları, sihirbazlar (ABD, İsrail, BM, AB,…) bir tarafta, Müslümanlar bir tarafta. Bu mücadelenin kazananı Müslümanlar olacaktır. Yeter ki ölümden korkmasınlar, şehadetten kaçmasınlar.
Sevban'dan (r.a) rivayet edildiğine göre Rasûlullah (sav) şöyle buyurmuştur; “Yakında milletler yemek yiyenlerin (başkalarını) çanaklarına (sofralarına) davet ettikleri gibi size karşı (savaşmak için) birbirlerini davet edecekler.”
Birisi; “Bu o gün bizim azlığımızdan dolayı mı olacak?” dedi.
Rasûlullah (sav); “Hayır, aksine siz o gün kalabalık, fakat selin önündeki çerçöp gibi zayıf olacaksınız. Allah düşmanlarınızın gönlünden sizden korkma hissini soyup alacak sizin gönlünüze de vehn atacak” buyurdu.
Yine bir adam; “Vehn nedir ya Rasûlullah?” diye sorunca; “Vehn, dünyayı (fazlaca) sevmek ve ölümü kötü görmektir” buyurdu.
Mısırlı Müslümanlar, sadece Cuntacılardan korkmadıklarını değil; ölümden de korkmadıklarını göstermeliler. Aksi halde, bir elli yıl daha zalimlerin, diktatörlerin zulmü altında zillet içinde yaşamaya mahkum kalacaklardır. Zaman size tokat atana diğer yanağınızı çevirme zamanı değil, tokat atana haddini bildirme zamanıdır. Artık Batı’ya onurlu, şerefli ve izzetli Müslümanları gösterme zamanı gelmiştir. Peygamberimizin dediği gibi, “Yaktığınız can kadar canınız yanacak ve üzdüğünüz kadar üzüleceksiniz.”
Aksi halde onların bizi yönetmek için atayacakları, ciğeri beş para etmez yeni diktatörlere mahkum oluruz. Humeyni’yi, Saddam’ı, Kaddafi’yi, Zeynel Abidin’i, Buteflika’yı, Kral Hüseyin’i, Hafız Esed’i, Mübarek’i Müslümanların başına musallat edenler, yeni diktatörler bulmakta hiç de zorlanmıyor. Onlardan kurtulduk derken “Demokrat Diktatörler” devrinin başlamasına izin verilmemelidir. Bunun ilk adımını Mısır’da deniyorlar. Onları Mısır’dan püskürtemezsek, yeni diktatörleriyle Müslümanlara zulmetmeye devam edecekler.
Başbakan Erdoğan konuşmalarında sık sık vurgular, “Biz bu yola kefenimizle çıktık” diye. Bugün İslam coğrafyasında liderlerin tek başına kefen giymesi yetersiz kalmaktadır. Onlara destek verenlerin de zamanı geldiğinde kefenini kuşanacağını göstermesi gerek. Ölümü göze alamayanlar, özgürlüğü hak etmiyordur. Bu yolun yolcularına başka seçenek bırakılmadığı Mısır’da bir kez daha ortaya çıkmıştır. Müslümanların “Aydınlığa çıkma”, “özlerine dönme” zamanı gelmiştir. Mısır bir milat olsun.