Kalbin Mühürlenmesi
Adamın biri, büyük bir şehre gelmişti. Çarşıyı gezerken güzel kokular satan attarların sokağına saptı. Dükkanlardan gül, menekşe, kokuları dalga dalga sokağa dökülüyordu. Adam birkaç adım attı. Güzel kokular başını döndürmüştü. Fazla dayanamadı, düşüp bayıldı.
Halk, bayılan adamın başına üşüşmüştü. Kimi kalbini yokluyor, bileklerini ovuyor, kimisi de gül suyu ile yüzünü yıkıyordu. Ne yaptılarsa adamı ayıltamamışlardı. Ferahlatıcı kokular, gülsuları boşuna harcanmış, adam bir türlü kendine gelememişti. Ve baygınlığı daha çok artmıştı. Çaresiz kaldılar. Etrafa haber salarak akrabalarını arattılar. Hiç kimse adama sahip çıkmıyor, saatler geçtiği halde adam da bir türlü kendine gelemiyordu. Akşama doğru oradan geçen bir debbağ (derileri terbiye eden) adamı tanımışta. Kalabalığa seslendi:
“- Sakın ona gülsuyu serpmeyin! Ben onun hastalığının ne olduğunu biliyorum. Siz ona hiç dokunmayın, ben biraz sonra geleceğim…” diyerek uzaklaştı. Bir vîraneye girdi. Avucuna bir parça gübre aldı. Attarlar sokağına gelerek, gizlice, gübreyi bayılan adamın burnuna tuttu. Adam kendine gelmeye başladı. Biraz sonra da ayağa kalktı. Debbağla birlikte yürüyerek gitti.
Bayılan adam da bir debbağdı. Yıllarca kokmuş deriler arasında pis kokulara alışmış, attarlar sokağında güzel kokulara dayanamayarak düşüp bayılmıştı.
Her varlık, hayatını ancak kendi tabiatına uygun bir mekanda idame ettirebilir. İnsanoğlu için de bu kaide böyledir. Doğuştan güzel ve temiz olan fıtratı muhafaza edilmiş ise güzele meyli vardır. Güzele taliptir. Kıstası daima güzel olandır.
Ancak bu fıtrat muhafaza edilmemiş ve dalalete düşmüş ise kalpleri olan ama kalpleriyle fıkıh edemeyen, kulakları olan ama kulaklarıyla hakikati duyamayan ve gözleri olan ama o gözleriyle göremeyen insanlar haline gelmişlerdir. Debbağ misali kötü kokulara öyle çok alışmıştır ki güzele tahammül edemeyecek noktaya gelmiştir.
Kime kelamın güzel kokusu fayda vermezse, muhakkak o, kötü kokulara alışmıştır.
Öyle ki; kime sözlerin en güzeli olan Allah’ın kelamı tesir etmiyor ise, içinde bulunduğu dalaletin pis kokusu içine işlediği içindir. Allah’u Teala bu insanların kalplerinin mühürlendiğini bize bildirmiştir. Küfür ve isyanla kararmış olan kalp, artık imanı kabul edemez hale gelmiştir.
Onların halleri Kuran’ı Kerim’de şöyle ifade edilir:
“Şu muhakkak ki inkâr edenleri uyarsan da, uyarmasan da onlar için birdir. Onlar inanmazlar. Allah onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir. Gözlerinin üzerinde bir de perde vardır. Ve büyük azab onlaradır.” (Bakara/6-7)
Öyleyse Efendimiz (sav)’in ettiği su duayı bol bol okuyalım:
“Ey kalpleri hâlden hâle çeviren Allâh’ım kalbimi dinin üzerinde sabit kıl!”
Rabbimiz bizleri yaşarken “ölü” olan kulları olmaktan muhafaza eylesin.