Kabinenin fil ayakları...
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi resmen başladı.
Ülkemiz yepyeni bir döneme giriyor artık.
Eski çağ kapandı, yeni bir çağ açıldı.
Eski Türkiye gitti, yeni bir Türkiye geldi.
Yeni dönem, başta ülkemiz olmak üzere bütün dünyaya hayırlı, uğurlu olsun.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın daha önce de işaret ettiği gibi, yeni kabine liyakat sahibi isimlerden oluşturuldu.
Bununla birlikte yeni dönemde dikkat edilmesi gereken hassas yönler ve sadece Türkiye kamuoyunun değil, dünya kamuoyunun da bazı beklentileri mevcut.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, kabineyi oluştururken fil ayaklarını sağlam isimlerden seçti.
Adalet, Dışişleri, İçişleri ve Ekonomi Bakanlıkları, yönetimdeki yükün çoğunu çektiği için, Erdoğan buralarda tecrübe ve istikrara önem verdiği görünüyor.
Yine, büyüme, kalkınma ve ekonomik gelişmeler adına özel sektörden bazı isimlerin kabinede yer alması beni heyecanlandırdı.
Önümüzde çetin bir süreç var.
Siyasetin dar sokaklarında topuk aşındıran isimlerden ziyade, icracı isimler üzerinde durmamız gerekiyordu.
Bakandan ziyade CEO’lar lazımdı bize yeni dönemde.
Sahaya inmemiş, sıkıntıyı çekmemiş isimlerden oluşan kabineler hep kısır kalıyordu.
Nasreddin Hoca’nın, “Damdan düşenin halinden, damdan düşen anlar” felsefesi önümüzdeki günleri aydınlatacak.
****
Adalet Bakanlığı’nı önümüzdeki süreçte yine FETÖ ile mücadele ve OHAL’le ilgili yoğunluklar bekliyor. Bu yüzden olaylara daha vakıf bir isim gerekiyordu. Abdülhamit Gül’ün bu açıdan tecrübeli bir isim olarak bu görevi yürütecek olması işleri bir nebze daha kolaylaştıracak.
İçişleri Bakanlığı için kamuoyunun sesine kulak tıkanmadı, Soylu ile yola devam edilecek. Soylu, terörle mücadeledeki başarısı ile tarihimizin en iyi İçişleri Bakanı olarak tarih sayfalarında yerini korumaya devam edecek.
Erdoğan’ın, Dışişleri’nde devamlılık olgusunu göz ardı etmemesi de çok önemli. Özellikle ABD, AB, NATO gibi güçlerle yürütülen süreçler ve Ortadoğu’daki gelişmeler için çok büyük tecrübe gerekiyor. Bu anlamda Mevlüt Çavuşoğlu’na yarım bıraktığı işleri tamamlama fırsatı verildi.
En önemli konu ekonomi politikaları olacak yeni dönemde. Ekonominin direksiyonuna Albayrak’ın geçmesi sosyal medyada çok konuşuldu.
Dış piyasaların tepkileri neticesinde dövizde de yukarı yönlü hareketlenme oldu. Bunun sebebinin Albayrak ismine olan güvensizlik değil, Albayrak’ın beklenmedik bir isim olması hasebiyle kaynaklandığını düşünüyorum. Erdoğan’ın olaylara daha kolay müdahil olacağı yönündeki hisler neticesinde faizlerin düşürüleceği tahmini de dış piyasalar tarafından yürütülmüştür kanımca. Biraz da manipülatif bir refleks gibi görünüyor bu yukarı yönlü ivme.
Yeni Milli Eğitim Bakanımız Ziya Selçuk ise büyük ses getirdi. Hem Milli Eğitim’in, hem de Selçuk’un üzerinde konuşulacak o kadar çok şey var ki.
Bütün twitter adeta kenetlendi dün gece. Sağcısı, solcusu, komünisti…
Öğretmenler, eğitimciler adeta bayram ediyor…
Bakan Selçuk kabinenin en sevilen ve en çok iş beklenen ismi olacak gibi.
Eğitim feleğinin çemberinden geçen Selçuk, kanayan yaraları o kadar iyi tespit etmiş ki. Noktasına dokunmadan aktarıyorum.
- İyi yapamadığımız şeyleri daha çok yapmaya çalıştık. Hiç kimsenin İngilizce öğrenemediği bir sistemi onbinlerce yeni öğretmen atayarak devam ettirdik.
- Öğretmen kalitesiyle uğraşmak yerine, bilgisayar alımı, sınav sayısını artırma, öğretmene sınav koyma gibi gereksiz işlere yöneldik.
- İleride robotlardan dolayı çocuklarımız iş hayatına atılamayacaklar. İşten atılacaklar. O yüzden okullar robotların beceremeyeceği alanlara, yani temel insani özelliklerin geliştirilmesine yoğunlaşmalı.
- Eskiden şekeri sadece zenginler yermiş. Bu yüzden bazı insanlar ne kadar zengin olduklarını göstermek için dişlerini çürütürlermiş. Çürütemezlerse de siyaha boyarlarmış. Biz de bugün ne kadar başarılı olduğumuzu göstermek için çocuklarımızı çürütüyoruz.
- Karnenin sol tarafı talim, sağ tarafı terbiyedir. Sol tarafa yazılacak notlar için kurulan sistemleri, altyapıyı ve bürokrasiyi düşünün. Bir de sağ tarafı öğretmenlerin ne şekilde doldurduğunu düşünün. Sonra da terbiyeli çocuklar yetiştirme konusunda ne kadar ciddi olduğumuzu...
- Bazı öğretmenler iklim oluşturur. Bazıları da sadece hava durumu sunar. Bu iki öğretmen tipi mutlaka ayrı değerlendirilmeli ve kıymetlendirilmeli.
- Öğretmen yetiştirmeyi üniversiteye havale ettik. Üniversiteler otuz yıldır iyi öğretmen yetiştiremiyor.
- Araçları amaç kıldık; sınav kazanmayı sistemin ana gayesine dönüştürdük. ÖSYM bir dakikada soru çözebilenleri başarılı, iki dakikada çözebilenleri başarısız diye etiketlerken, aslında milyonlarca çocuğumuzun kendine olan güvenini yok eden bir kuruma dönüştü. Türkiye'de başarısız olarak etiketlenen onbinlerce çocuğumuz dünyanın iyi üniversitelerinde pekala üstün başarılar ortaya koydular."