İşte algı böyle bir şey!
Sosyal medya yasası olarak da bilinen Dezenformasyonla Mücadele Yasası geçtiğimiz hafta yasalaşarak yürürlüğe girdi. Buna göre halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma suçuna 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası verilecek.
Yasanın detayları günlerdir yazılıp çiziliyor, ayrıntıya girmeyeceğim.
Öncelikle, ‘Dezenformasyon Yasası’nın, doğrunun sesini kısmak olduğu algısını yapanlardan bahsedeceğim.
Yalan haberlerle halkı kine ve nefrete sürükleme özgürlüğü ellerinden gidenlerin, bu düzenlemeye karşı çıkmasını açıkçası ben garip karşılamıyorum. Elinden oyuncağı alınan çocuk gibi feryat etmeleri boşuna değil. Çünkü en güçlü oldukları alanı bu düzenlemeyle kaybettiler.
Çünkü hem sosyal medyada çok organize hareket ediyorlardı hem de yalan ve iftiranın yayılma hızı, gerçek ve doğru bilgiden kat be kat üstündü.
‘Çamur at izi kalsın’ yaklaşımıyla önlerine gelene saldırıyorlardı. Sonra bu yalan ve iftira o kadar hızlı yayılıyordu ki, yalanın ilk sahibi bile bu algıya kendini inandırıyordu.
Sırf algı yürütmek için birileri buradan iftira atarken, birileri de kuyruklarını kıstırıp kaçtıkları Avrupa’dan, ABD’den kendi attıkları iftiraların yanına bu iftiraları iliştiriyordu ve yayıyordu.
FETÖ militanları ile içeridekilerin organize algı operasyonu yıllardır şahit olduğumuz bir kampanyaydı.
Bunun yanında bir de milli ve manevi değerlerle birlikte; özel hayat, kişilik hakları, ülke menfaati başta olmak üzere hiçbir kutsal kavram ayırt etmeyenler vardı.
Kimileri bu algıları Türkiye nefreti yüzünden yaparken, kimileri de siyasi bir kazanım elde eder miyiz acaba diye düşünüyordu.
Nitekim bunun son örneğini, PKK terör örgütünün sözcülüğüne soyunan Türk Tabipler Birliği Başkanı Şebnem Korur Fincancı olayında tecrübe ettik.
Türk Silahlı Kuvvetlerimize atılan iftirayı köpürte köpürte başka bir boyuta getirip, ülkemizi uluslararası arenada sıkıştırmak isteyenlerin ucuz oyunu neyse ki bozuldu…
Hatırlayın, DEAŞ’la en güçlü mücadeleyi veren, bu uğurda onlarca vatan evladını kaybeden Türkiye’yi, İŞİD destekçisi gibi gösterip, dünyada böyle bir algı oluşturmadılar mı?
Avrupa, ABD başta olmak üzere bazı ülke vatandaşlarının Türkiye’yi ilgilendiren uluslararası konularda yaptıkları sosyal medya yorumlarını okuduğumda hala bu algının etkisini görüyorum. DEAŞ’a dur diyen ülkemizi, DEAŞ’a destek vermekle suçluyorlar.
Üstelik bu sebeple, PKK/PYD terör örgütünün DEAŞ’la mücadele ettiğine inanıp bir de teröristleri şirinleştiriyorlar.
Onların penceresinden baktığınız zaman milyonlarca masuma kucak açan, teröristlerin emellerine dur diyen Türkiye zalim ve insanlık düşmanı; Suriye ve Irak’ta demografiyi değiştiren, sömürgecilere aparat olan, milyonlarca masumu katleden, ülkemizin sınırlarına göz diken insanlık düşmanı PKK/PYD teröristleri cici çocuk…
İşte algı böyle bir şey.
Şimdi günümüze dönelim bir daha bakalım; Fincancı’nın ve arkasındakilerin iftirası sizce masum muydu?
Bu iftiranın, sosyal medyadaki terör örgütü üyeleri ve içerideki iş birlikçileri aracılığıyla yayıldığını ve dünyaya tıpkı ‘Türkiye-DEAŞ’ denklemindeki gibi bir resim çizildiğini düşünün.
Zaten amaçları da buydu…
O sebeple, dezenformasyonla mücadele yasasının kısır tartışmalara ve küçük hesaplara konu edilecek kadar basit olduğunu düşünmüyorum.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un daha önce paylaştığı verilere göre; Almanya'da 100 haberden sadece 9'u yalan, İngiltere'de 15'i yalan, Fransa'da 12'si yalan ama Türkiye, dünya genelinde yalan haberlere en fazla maruz kalan ülke.
Bu noktada hem küresel dezenformasyona hem de yerel dezenformasyona karşı Türkiye'nin attığı adım gerekli ve önemli idi.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı bünyesine kurulan Dezenformasyonla Mücadele Merkezi'ni işte bu bilgiler ışığında çok önemli görevler bekliyor.