İran, Türkiye’den sempatik mi?
Bir dönem tanınmış bir gazetenin genel yayın yönetmenliğini de yapmış olan bir yazar, Çarşamba günkü yazısında, İran ordusunun önde gelen subaylarından Muhammed Ali Allahdadi’nin Suriye’deyken, İsrail sınırında bir roket saldırısıyla hayatını kaybettiğini yazmış…
Ne var ki bunda diyebilirsiniz, elbette buraya kadar normal… Bundan sonrasıyla devam edelim… Daha öncede İranlı bir generalin Bağdat’ta İŞİD’e karşı savaşırken hayatını kaybettiğini hatırlatarak şöyle bir soru soruyor:
‘’Bütün dünyanın gözünde kim daha sempatiktir?’’
‘‘kafa kesen, toprağa gömen IŞİD’e tarafsız davranan mı yoksa ona karşı savaşan mı?’’
İran’ın, Suriye’de Esad’ın yardımına, Irakta ise IŞİD’e karşı savaşmak için gönderdiği komutanlara karşın askeri anlamda geri durup, insani yardımlar konusunda dünyaya örnek işler yapan Türkiye’yi kıyaslıyor…
Peki, insan bunları okuyunca demez mi; biz sırf dünyaya şirin görünmek için mi İŞİD’e karşı savaşacağız…
Batılı güçler, ‘’karaya asker botu değmeyeceğini’’ gururla anlatırken, neden bizim askerimiz gidip savaşacak… Bizim askerimiz onların askerinden daha mı değersiz…
Analar ağlamasın diye çözüm süreci başlamışken, doğuda silahlar susmuş, bahar yüzünü ülkeye dönmüş iken, yanı başımızda yakılan ateşe neden hiç düşünmeden atlayacağız?
Müslümanlar birbiriyle çarpıştırılırken, Türk askerinin Suriye topraklarına girerek savaşa dâhil olması, arzu ettikleri coğrafi değişiklikleri sağlamaya çalışan egemen güçlerin piyonu olmaktan başka ne işe yarar?
Suriye’deki savaştan kaçıp, yaşama umuduyla ülkemize sığınanlara sahip çıkan, barındıran, doyuran, eğiten bir Türkiye, dünyaya sempatik gözükmeyecek ama halkına karşı savaşan Esad’a askeri, ekonomik destek veren İran sempatik olacak, bu nasıl bir anlayıştır?
Eğer sempatik görünmenin formülü, zulüm altında inleyen halkların yanında olmak değil de, zalim iktidarın safında yer almaksa, siz yinede sempatik görünmenin gereğini yapalım mı diyorsunuz?
Hem sizin sempatik görünmek istediğiniz dünyadan kastınız, halk kitleleri mi yoksa egemen güçler mi?
Eğer Egemen güçler ise, sırf onlara sempatik gözükmek adına bu tür işlere kalkışıp, İran gibi askeri kayıplar verdiğimizde, giden canlarımızı ‘’sempatik görünmemizin’’ mimarları diyerek kahramanlık törenleri eşliğinde mi defnedeceğiz?
Sizler, daha düne kadar ‘’Türkiye İran olur mu?’’ diye korkular yaşarken, nereden çıktı bu İran sevgisi?
Ya da ‘’Bizim Suriye’de ne işimiz var?’’ diye sorular sorarken Suriye’de ölen İranlı komutanların yerinde Türk askeri olmalıydı türü özenişlere, bir anda ne zaman geçtiniz?
Kobani çatışmaları sırasında, PYD güçlerine havadan askeri malzeme paketi atan ABD, aynı paketten IŞİD’e ‘’yanlışlıkla’’ atarken, Türk askeri gidip Amerikan menşeli silahların karşısında savaşacak, öylemi?
Söz konusu yazar, bunlara ilave olarak Suriye’deki katliamların faturası kime çıkacak diye soruyor ve ardından bu ölümlerin faturasının bir bölümünün Türkiye’ye çıkabileceğini ‘’öngörüyor’’ ve ekliyor; ‘’Türk TIR’ları ile ilgili bilgilerin bu dram için toplanan belge deliller arasına konduğunu işitirseniz hiç şaşırmayın…’’
İşte durdurulan MİT TIR’ları, terörle ilişkilendirilerek, Türkiye’nin uluslar arası arenada zaaf noktası olarak kullanılmak suretiyle egemen güçlerin menfaatleriyle örtüşen politikalara yönelmesini amaçlamaktadır ki; sadece bu durum bile devlet içindeki yapılanmanın ihanet boyutunu gözler önüne sermeye fazlasıyla yetecektir…
Selametle…