İNSANIN BAŞ DÜŞMANI İŞTE BU
‘’Deveyi uçurumdan uçuran bir tutam ottur.’’ TÜRK ATASÖZÜ
**
Bir kral, sabah gezintisi sırasında bir dilenciye rastlamış:
- “Dile benden ne dilersen?” demiş.
Dilenci gülerek,
- “Sanki benim her dileğimi gerçekleştirebilecekmiş gibi soruyorsunuz.” der.
Kral bu cevaba şaşırır ve sohbet ilerler.
- “Pek tabii, her dediğini yerine getirebilirim. Sen söyle bakalım, ne istiyorsun?”
Dilenci: “Söz vermeden önce iki defa düşünün kralım!” der.
Dilenci sıradan bir dilenci değildir.
Kral ısrar eder:
- “ Ben güçlü bir kralım. Yerine getiremeyeceğim hiçbir dileğin olamaz!”
Bunun üzerine dilenci, elindeki kâseyi krala uzatır ve:
- “Bu kâseyi herhangi bir şeyle doldurabilir misiniz?” diye sorar.
Kral, bir kahkaha atar ve vezirine kâseyi altınla doldurmasını emreder.
Kâse dolup taşmakta ama sonrasında hemen boşalmaktadır.
Altınlar, buhar olup uçmaktadır sanki. Kralın onuru kırılır.
Bir dilencinin kâsesini dolduramadığı; ülkede kulaktan kulağa yayılır.
Giderek elmaslar, yakutlar akıtılır kâseye.
Ne var ki kâsenin dibi yoktur sanki.
Dolup taşmasına rağmen kâse sürekli olarak boş kalmaktadır.
Kral yenik düşmüştür. Dilenciye yakarır:
- “Tamam, sen kazandın! Lütfen bana kâsenin neden yapılmış olduğunu söyle!” der.
- “Çok basit!” diye cevaplar dilenci
“İnsanın hevasından yapılmıştır. Doymak bilmez oluşu bundandır.’’
**
Kral dahi olsanız bir dilenciden bile öğrenebileceğiniz dersler olabilir.
Bir kralın dilenciye, bir dilencinin de krala dönüşmesi an meselesidir.
Hayat dilenmek için çok kısa, dilenci olmak içinse çok uzundur…
Ademoğlu’nun içinde yanıp büyüyen bu güçlü, doyurulamayan his şeytanın en etkin hücum silahıdır. İnsanın yapısındaki bitmek tükenmek bilmeyen daha fazlasına sahip olma arzusunun kuyusu derin ve sonsuzdur. Açgözlülük tıpkı cehennem gibidir. Nasıl cehenneme insanlar atıldıkça daha yok mu diye haykırıyorsa Ehl-i dalâlet sahibi açgözlü insanlarda bu dünyanın geçici zevkleri için daha yok mu diye haykırır dururlar. Bu dünyanın menfaatleri geçicidir. Bunca hırs, bunca kavga neden?
"Tüm mahlukların rızkını veren, kâmil kuvvet ve tam iktidar sâhibi olan Allahu Tealâ'dır."(Zâriyat/58) Devrimiz insanında bir açgözlülük maddi hırs aldı başını gidiyor. İnsanoğlu ne de az şükrediyor. Halbuki müminin şiarı olan Sabır ve Şükür, Cennete uçuran iki kanattır. Sabırda şükür, şükürde sabır vardır. "Nimetlerimin kıymetini bilir şükür ederseniz onları arttırırım. Kıymetini bilmez, nankörlük ederseniz, elinizden alır, şiddetli azap ederim" (İbrahim/7)buyuruyor Rabb-ül Alemin.
Dünyada iki gram altın için iki ton toprak elenir. Ahirette de böyledir. Amel altın gibidir. Çok mal değil, ihlaslı amel lazımdır. Mezarlıklar yaşarken mal-mülk, şan-şöhret, makam-mevki hırsı ile birbirinin gözünü oyan nice açgözlü insanlarla doludur. Kilidini onlarca merkebin taşıdığı hazineler dolusu dünya ziyneti toplasan, göz alabildiğine uçsuz bucaksız toprakların olsa da, dünya malı hep dünyada kaldı, bu ilahi ferman asla değişmeyecek. Kainatın Sultanı '’Dünyayı ben neyleyim? Benim dünya ile ilgim, bir ağacın altında oturup dinlendikten sonra, kalkıp orayı terk eden garip bir yolcunun hâli gibidir.’' Buyurmuştur. Seven, sevdiğinin olur; dünyanın olan, ahireti unutur, ölümün hatırlatmalarına sağırlaşır, sanki hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya sarılır. Şu fani dünyada garip bir yolcu gibi olmak gerek. Çünkü 'İnsanın göçerken yanında amelden başka götüreceği bir dünyalık yoktur. İbret için mezarlıklar yeter. Unutmayın ki, gözü tanede olan kuşun ayağı tuzaktan kurtulmaz!
**
Sağlıcakla kalın efendim…