Hayrettin Atak
Hayrettin Atak İnadına kısa kısa…

İnadına kısa kısa…

Çocukluğumuzda ki iyi çikolata yemek için Almanya’dan gelecek tanıdıklarımızı beklediğimiz gibi iyi haberler duymak için Başbakan Ahmet Davutoğlu’nu bekliyoruz.

Cuma günü geliyor. Başta Metro, çevreyolu ve lojistik merkezi gibi önemli birçok konuda müjdeler vermesi bekleniyor.  

Bu seferde çikolatanın en iyisini yiyeceğiz sanıyorum.

Düşünüyorum da;

Kışları yaşanan müthiş hava kirliliği, sabahları, akşamları ve  Cumartesileri yaşanan müthiş trafik keşmekeşliği, her sokak başında otopark görevlileri, koca ovada kuracak şehir bulamamışız gibi daracık eski sokaklarımız, neden olduğunu anlayamadığımız yarım kalan projelerimiz, bulduğumuz her boşluğu nasıl rant olarak değerlendirebiliriz diye düşünenlerimiz, bu şehrin sorumluluğunu aldıkları anda nefislerini kapının dışında bırakamayan idarecilerimiz, asgari ücretle adam çalıştırmayı ve fazla maaş aldıkları halde sigortasını asgari ücretten yatırmayı maharet sayan iş adamlarımız, İslamcı görünmekle İslamcı olmak arasındaki farkı anlayamayan insanımız olmasa, yeşil alanlarımız  ve şehrin nefes alabileceğimiz bölgelerimiz bugünkünden üç beş kat daha fazla ve belki biraz daha yaşlanacak kadar ağaçlara tahammül edebilsek, piknik dışındaki sosyal faaliyetlerimizi de artırabilsek,   

Konya fena bir şehir değil aslında.

Konya için her şey bir tarafa Türk Yıldızları bir tarafa. Yıldızlar bu kentin en önemli ve en büyük markası.

Başka hiçbir marka Haziran sıcağını andırır bir havada güneşin altında, çoluk, çocuk, kadın, erkek, yaşlı genç, arabasını park edecek yer bile bulamayan yüzbinleri aynı meydanda toplayamazdı…

Konyaspor bile…

Kaçırmasalar bari.

Biri buna dur demeli.

Havalar ısınınca herkeste, her kurumda ağaç dikme seferberliği var. Müthiş bir aşk elbet. En güzelinden hem de.

Ancak özellikle kurumların organizasyonunda dağ başında elinde kazma kürek kan ter içinde ağaç dikmeye çalışan koca koca müdürlerimizin en azından takım elbiselerinin ceketlerini çıkarmalarında fayda var. Kravatı da çıkartsalar ala olur. Kösele ayakkabılarına yazık oluyor gerçi…

Kurumların içinde bile kravat zorunluluğunun konuşulduğu bir dönemde dağ başında sırtında takım elbise, boynunda kravat, ayağında kösele ile komiksiniz…     

Günün en acı, en iğrenç onlarca haberini gördükten sonra herkes birbirine dünya neden böyle oldu diye soruyor. Eskiden kötülükler bile onurluydu. Sınırı yok bugün hiçbir çukurluğun. Cinayetlerin, tecavüzlerin, hakaretlerin, insansızlığımızın hududu yok artık. İnsanlığımızı nasıl kaybettiğimizden nasıl bu kadar kötü olduğumuza kadar uzayıp gidiyor haber yorumları.

Yanıt çok basit aslında.

Biz böyle olduğumuz için.

Başka yanıtı yok. Boşuna yormayın kendinizi. 

Yanıtı bilmenin bir faydası olacak mı? Elbette hayır.

Olmayacak ki Kıyamet gelsin… Sonuçta kıyamet iyi insanlar üzerine kopmayacak.

Atlamış olabilirim. 9 Nisan’da Ereğli’de yol kenarında bulunan 6 kilo C4 ile ilgili herhangi bir açıklama yapıldı mı? Duyan var mı, kim koymuş, niye koymuş, nasıl koymuş, hedefi kimmiş?

Keşke bulunduğunu da söylemeselerdi…

Akşener yeni bir kavram kazandırdı siyasetimize bugünkü açıklamasıyla; Baş paralel. Sanıyorum rütbeler bundan sonra bu şekilde isimlendirilecek MHP’de. Ast paralel, Baş paralel, Üst paralel… Uzayıp gider daha bu rütbeler.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın tarihe altın harflerle geçecek ve hatta son yüzyıl İslam Dünyası’nın en önemli bütün sorunlarına merhem olacak “Benim Sünnilik gibi bir dinim yok. Benim Şiilik diye de bir dinim yok. Benim dinim İslam’dır” sözünü, ‘Ben Sünni de değilim, Şii de değilim’ şeklinde kullanıp kendi iğrenç fikirlerini empoze etmeye çalışan ‘sosyal medya zararlıları’ ile ‘insanların’ aynı organların hücrelerini kullanarak düşündüğünü sanmıyorum.  

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hayrettin Atak Arşivi