Ömer İnal
Ömer İnal İçimizdeki yabancılar…

İçimizdeki yabancılar…

Dolmabahçe Sarayı önünde nöbetçi polislere yönelik başarısız saldırı girişiminden hemen sonraydı… Malum muhalif çevreler bu olayın kurgu olduğuna dair komplo teorileri üretmeye başladılar… Akıldan, mantıktan yoksun hezeyanları, -güya- ‘’entelektüel- akademik’’ isimleriyle köşelerinde dahi paylaştılar… Sultanahmet meydanındaki canlı bombanın 1 polisi şehit ettiği olaydan hemen sonra atılan şu twetler ise zihinlerini çevrelemiş olan kinlerini çok daha net göstermekteydi:

"İyi yetişmiş polisleri içeri atar, her gün yasa dışı dinleme diye algı operasyonu yaparsan, kimse terör örgütlerini izleyemez. Bombalar patlar"

‘’Ergenekon davalarına kumpas dersen, yanlış insanla yol arkadaşlığı yaparsan, istikrarsızlıktan medet umanlara can suyu verirsin. Bombalar patlar.’’

Yine aynı yapının belli süredir okullarda bonzai vb. kullanımının arttığına yönelik haberleri hep ön sıralarda vermek suretiyle, ‘polislerin yerlerinin değiştirilmesi nedeniyle narkotik operasyonlarda zafiyet yaşanıyor’ imajını kamuoyunda yer edindirme çabasında oldukları medyada yer almıştı…

Tüm bu söylemler emniyet içinde var olan güçlerinin budanmasına duyulan öfkeyle ‘bizi yok etmeye çalışırsanız, kendi başınıza sorunları çözemez, ülkeyi yönetemez hale gelirsiniz’ anlamına mı gelmektedir? Böyle bir durumda, kendinizi haklı göstermek için bu tür olayların arka planında olabileceğinizin düşünülmesi de gayet normal değil midir? Neticede gelişen bir olayın sonucuna duyulacak memnuniyet, o olayın gelişmesine, fikri ya da fiili bir destek vermeyi şeytani hilelerle masum göstermez mi? Fiili bir desteğiniz olmayıp da fikri bir desteğiniz ya da olumsuz olaylara karşı gönülden muhabbet beslemeniz, her karışı şehit kanlarıyla yıkanmış olan vatan topraklarına ihanet olmaz mı?

Kur’an-ı Kerim’deki Müteşabih ayetleri kendilerinin masum, karşınlarındakini ise zalim olduğuna -şüphe bırakmayacak- şekilde yaptıkları tefsirle delil getirmeleri gibi kendi mensuplarının olmadığı emniyet ve yargı da onlara göre ne başarılı bir operasyon yapabilir ne de tarafsız olur…

Onların düşünce tarzında kendilerinden biri yargılandığında ilk baştan masumdur ve eğer ki tutuklanıp medreseyi yusufiye ye adım atarsa bu çok imrenilecek yüksek bir makama erişme şerefidir ki, herkese nasip olmaz… Lakin karşı düşüncedeki bir kişinin değil tutuklanması yargılanması dahi zül sayılacak bir durumdur çünkü onlar kimin haklı kimin haksız olduğuna bilebilecek bir ‘kalp temizliğine’ sahiptirler(?)

Hani Haddinden fazla şiddet gayedeki hikmeti yok eder derler ya, okyanus ötesindeki ‘’Türkiye’yi teröre destek veren ülkeler listesine alacak mısınız?’’ soruları,  ‘’MİT, Türkiye’de terör eylemleri yaptırıp, başkasının üstüne atacak’’ tarzı söylemler, kesinlikle bilinmelidir ki artık hükümeti değil devleti hedef almaktadır…

Sırf kendinizi haklı göstermek adına, söylediğiniz her cümle, yaptığınız her eylem Türkiye Cumhuriyetini uluslar arası arenada telafisi zor zararlara sebep verme ihtimali söz konusuyken, hala vatan millet Sakarya edebiyatı yapıyor olmanız, samimiyetsizliğinizle birlikte ancak dini terminolojide tekabül eden kavramlarla izah edilebilir…

Halkın seçtiği siyasilere hoyratça ettiğiniz hakaretlerle halka ağıt yakmanız, onların gözünde haklı olduğunuz anlamına gelmediği gibi, engin ferasetiyle yaşanılanları an be an takip milletimiz, devletine ve devletin bekasına duyduğu sevgi-saygı ve inançtan dolayı, vatanına ihanet edenlere asla itibar etmez ve bağrına basmaz…  Halka rağmen yapılan hiçbir iş, dün tutmadığı gibi bugünde tutmayacaktır…

Adına ‘’yolsuzluk’’ koyduğunuz operasyon nedeniyle ekonomide yaşanan dalgalanmada tüm ülkenin fertleri etkilenmiş, ülkenin bir kısım mali kaynağı tıpkı ‘’gezi’’ olaylarında olduğu gibi heba olmuş iken milletin hakkını savunuyorum diyerek milyarlarca liranın buhar olmasının hesabını kime ve nasıl vereceksiniz?

Selametle… 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ömer İnal Arşivi