Hüzün de Bayrama Yakışmıyor Ama…
John Steinbeck’in yazmış olduğu Fareler ve İnsanlar, isimli romanı biliyorsunuz, insanlık tarihinin ilk 100 Romanı arasında yer alabilecek gerçekten müthiş bir eserdir.
Tabi, roman Amerika Sinema Tarihinin klasiklerinden de biri olarak, John Malkovich (Being John Malkovich) ve Gary Sinise'nin (The Green Mile) başrolleri paylaştığı güzel ve etkileyici filme dönüştürüldü.
Horton Foote'un adaptasyonu ve Sinise'nin yönettiği film, romanın tam anlamıyla görselleşmiş halidir, izlemeyenin pek olduğunu sanmam ama izlemeyen varsa da tabi tavsiye ederim.
İki önemli karakteri, George Milton ve Lennie Small’in ilginç öyküsü, okunduğunda da, izlendiğinde de garip bir hüzün bırakır insanın içine…
Aslında fare, Lennie Small’in elinde oynadığı bir küçük hayvan mı? Yoksa birçok insan aslında fare gibi yaşıyor da John Steinbeck onu mu anlatmaya çalışmış romanda, bunu pek anlayamazsınız…
John Steinbeck’in Gazap Üzümleri isimli eserinde de farklı bir hüzün yaşamıştım, insanı saran ve yıllarca bir türlü bırakıp gidivermeyen tuhaf bir hüzün…
Neyse işte sonra yine kitaplardan filmlerden bahsederiz de, biliyorsunuz yarın da bayram…
Ve bayrama da hüzün yakışmaz…
Ama nasıl olduğunu da pek anlayamıyorum, son yıllarda hep bir hüzün dalgası var sanki bayramlarımızda…
Ne zaman başladı?
Bilmiyorum…
Fakat başladı işte ve bir şekilde bütün insanlığı içine mi çekiyor nedir, tam anlayabilmiş değilim?
Bir ara bombalar patlamaya başlamıştı, onunla başa çıkamadan 15 Temmuz, 15 Temmuzun ağırlığını üzerimizden atamadan finansal kriz, büyük enflasyon atakları, derken pandemi, derken Rusya – Ukrayna Savaşı ve 11 şehrimizin yerle bir olduğu büyük felaket…
Belki son bin yılın en büyük felaketlerinden birine tanıklık etmek bizim kaderimizmiş demek ki…
Yazgı mı demek gerekiyor? İnanın bilmiyorum…
Kaç yılda özümseyebileceğiz, onu da bilemiyorum, kaç yılda ağırlığından kurtulacak insanlık?
İnsanların savruluşları, cinayetler, tekrar finansal ataklar, derken kış gelmez, kış bitmez, yaz erken gelir, yaz bırakıp gitmez…
Ve doğal olarak da hüzün en çok bize, bizim insanımıza yakışmaya başlayıveriyor vesselam…
Anlamanın ve anlaşılmanın zor olduğu ama aklı başında herkesi derinden etkileyen, düşünceye sevk eden, anlamlandırmaya gücümüzün yetmediği tuhaf ve güçlü bir süreç…
İşte böyle bir süreçte ben de bir taraftan emekli oldum, bir taraftan Konya Şeker’de yaşadığım son bir yılın ağırlığını üzerimden atamadım, bir taraftan gazeteye yeniden başlama sürecim, bir taraftan ise Ramazan…
Mübarek Ramazan…
Neden bilemiyorum, kendimle, şahsımla ilgili elbette ama bu Ramazan biraz Ramazan ayının içine dalamadım, gelecek yıla ömrümüz yetecek mi onu da bilemiyorum?
Rabbimizden hepimize nice Ramazanlar diliyorum.
Dün Lokman Koyuncuoğlu Ağabey hatırlattı ve doğrudur, bir daha 20 Nisanda oruç tutabilmek için 33 yıl beklemeniz gerekecek…
21 Nisanda bayram bir daha 33 yıl sonra olacak…
Ömrümüz vefa eder mi?
Olur mu? Olmaz mı? Bilemeyiz tabi, bildiğimiz Allah’tan başka sığınabileceğimiz kapı yok, hakikat değişmedi, Allah hepimize sevdiklerimizle birlikte sağlıkla, afiyetle uzun ömür versin ve yolundan ayırmasın…
İşte sığınabileceğimiz kapı da burası, bunun dışında bir kapı da yok, onu da belirteyim.
Neyse işte…
Neticede hayat bu…
Şekerlerin de çok pahalı olduğunu, insanların büyük çoğunluğunun şeker almakta zorlandığını şahsen ben markete gittiğimde görebiliyorum.
Birliğe, beraberliğe, dayanışmaya her zamankinden çok daha fazla ihtiyacımız var, bilginiz olsun.
Komşunuzu takip edin, paranız varsa, kendinize alırken alamadığını düşündüğünüz ailelere de alıverin, o şekerleri de kimseye göstermeden onlara verin, karşınızdakini incitmeden merhametle, vicdanla yardım edin.
Ama şeker alamayanlar da olsa, yüzümüzün gülmesini Rabbimizden niyaz ediyoruz, yüzünüz gülsün, belki karşımızdakilerin ağızlarına şeker tadı veremez ama yüzünüzün gülmesi karşınızdakinin gönlüne bir sürur, huzur, güzellik verir, bunu da bilelim güzellikler paylaşıldığı zaman artar.
Başta depremde hayatını kaybedenler, selde hayatını kaybedenler olmak üzere, bütün geçmişlerimize, vefat eden akrabalarımıza Allah rahmet eylesin, mekânları cennet olsun, hastanelerde tedavi olan bütün hastalarımıza şifa duası ediyoruz.
Allah ülkemizi de insanlığı da her türlü felaketten korusun, depremzede kardeşlerimize sabır versin, hepsinin gönlüne genişlik nasip etsin…
Hepinizin, hepimizin, gönül coğrafyamızın Ramazan Bayramı mübarek olsun.