HOCA MEKTEBİ: EŞEĞİ KİM SIRTLANIR!
Nasreddin Hoca bir gün eşeğine biner, pazara doğru yola çıkar. Oğlu da eşeğin yularından tutmuş çekiyor. Az ilerlerler, bir grup insanla karşılaşırlar. Hoca topluluğa selam verir. Adamlar selamı alır almaz başlarlar dedikoduya:
-İnsafsız adam! Kendisi eşeğe binmiş, küçücük çocuğu yürütüyor. Zavallı çocuk nasıl yürüsün?
Söylenenleri duyan Hoca eşekten iner, oğlunu bindirir. Kendisi çeker eşeğin yularını. Biraz ileride bir grup insan sohbet halindedirler. Yaklaşınca selam verir Hoca hürmetle. Birkaç adım atmadan onlar da başlarlar dedikoduya:
-Zamane sıpası n’olacak! Kendisi eşeğe binmiş, utanmadan yaşlı başlı babasını yürütüyor.
Sözler kulağına kadar gelen Hoca durur düşünür. Bu sefer kendisi de biner eşeğe. “Herhâlde şimdi oldu” der mırıltıyla. O sırada karşılaştıkları birkaç adama da selam verir. Adamlar selamı alırlar almasına ama durmaz peşinden çeneleri:
-Yahu şu insanlarda hiç insaf merhamet yok. Hayvan da can taşıyor. Zavallı eşek nasıl çeksin iki kişiyi birden?
Artık akla uygun bir tek seçenek kalmıştır. İnerler baba oğul eşekten, başlarlar eşeğin yanında yürümeye.
Memlekette adam mı yok! Karşılaşırlar yine bir toplulukla ve selamlaşırlar muhabbetle. Bu seferki topluluk basar kahkahayı:
-Enayilere bak! Eşek bomboş; hiç birisi binmemiş.
Kafası iyice karışan Hoca, sarığının altından sokar parmaklarını, şaşkın ve düşünceli kaşır kafasını. Sinirli sinirli parlar gözleri. Yatırır eşeği yere. Bağlar dört ayağını sıkıca birbirine. Oracıktan kaptığı gibi uzun bir sırığı; sokar ayakları arasından eşeğin. Sonra seslenir oğluna:
-Tut oğlum ucundan. Kaldır. Haydi hooop!
Alırlar sırtlarına eşeği ve öylece revan olurlar yola.
HİSSE
Dikkat!
Eşeğe binilir. El âlemin sözüne bakarsan eşek sana biner. Çoook eşekler taşırsın sırtında. İyi araştır, iyi düşün. Doğruyu buldun mu ilerle, bakma yaban sözüne. Ağzı olan konuşur bilesin.
“Eğer yeryüzündekilerin çoğunluğuna uyarsan seni Allah yolundan saptırırlar. Çünkü onlar sadece ‘zan’na uyarlar ve saçmalarlar.” (6 En’am 116)
Cahil toplum kimi zaman, mürekkep yalamış aklı başında insanları dahi düz yolda şaşırtır. Aklı başında insanlar, toplumun düşüncelerine kayıtsız kalmamakla birlikte her zaman aklı başında davranışlar sergilemeli.
Bir dava sırasında, davacıya da davalıya da 'Haklısın” diyen Hoca’ya itiraz eder karısı:
-İkisi de haklı olur mu Hoca!
Hoca cevap verir:
-Sen de haklısın hanııım!
Herkes haklıdır bu memlekette.
Aralarında sorun yaşayan altı kardeş, sorunlarının çözümü için (kelin ilacı olsa kendi başına sürer) yardım istemişlerdi bir keresinde. Hepsini tek tek dinlemiştim. Altısı da beni ikna etti. İnanın hepsi de (kendine göre) haklıydı. Belki de insan hep kendi penceresinden bakmamalı. Ara sıra da olsa karşı tarafın penceresinden bakmalı. Ne dersiniz?
Sözlerimize, yorumlarımıza dikkat etmeliyiz. “Karşı tarafta delik mi açar, oyuk mu?” diye düşünmeden sarf ediverdiğimiz sözler karşı tarafı zor durumda bırakabilir. Her konuda konuşmak zorunda değiliz. Biraz da kendi işimize bakalım.
Barış ve esenlik teklifinde bulunanın (selam verenin) teklifini kabul ettikten (selamını aldıktan) sonra, barışa (iki tarafın selametine) uygun olmayan söz ve davranışlarda bulunmak ikiyüzlü insanlara yakışır. ‘Selam’ sözü gibi, ağız alışkanlığı ya da adet olarak kullandığımız sözler, (dikkatli düşünürsek) belki de hayat kurtaran sözlerdir, kim bilir?
Allah ellerin(m)izi bırakmasın.