Hamdi Bağcı
Hamdi Bağcı Her İnsanın Seveceği İnsan Olabilmek

Her İnsanın Seveceği İnsan Olabilmek

Film izlemeyi severim. Çocukluğumdan beri severim. Köyde bizim evimizde televizyon yoktu, televizyon izlemek günah kabul edildiği için rahmetli Hacı Babamın da baskısıyla babam eve televizyon almamıştı. Biz ancak bir yere misafirliğe gittiğimizde televizyonu görebiliyor, orada izleyebiliyorduk, bundan da olsa gerek, bize hem çok güzel hem de çok gizemli geliyordu.

O yıllarda da televizyon olan bir eve gittiğimizde ev ne kadar kalabalık olursa olsun film izler, kendimi filme verebilirdim, heyecanlanır, üzülür, korkar, sevinirdim, filmdeki karakterlerle birlikte.

Her neyse ben film izlemeyi hala çok seviyorum, gençliğimde de sinemayı çok severdim, sinemada film izlemek benim açımdan dünyanın en seçkin uğraşlarından birisiydi ve hala öyledir de.

Geçen gün yine öyle bir film izliyordum, filmde bir Hintli ile bir Amerikalının arasında yaşanan olaylar anlatılıyordu.

Filmin ismi Learning to Drive, Hintli taksi şoförü (Ben Kingsley) Darwan, Amerikalı bir eleştirmen olan (Patricia Clarkson) Wendy’e araba kullanmayı öğretiyor. 2015 yılında gösterime girmiş bir romantik komedi tarzında film.

Filmi izlerken film bana sürekli, değerli olmak ne demektir? Sorusunu sorduruyor. Darwan ile Wendy’in arasında aşk yaşanacağını, hatta bunun ileri gidip yatağa taşınacağını bekleyenler büyük bir hayal kırıklığı yaşıyor. Darwan, ablasının ona Hindistan’dan uygun bulduğu bir bayanla, görücü usulü evleniyor, Darwan ile Wendy’in arasında da bir aşk yaşanmıyor.

Aşk yaşanmıyor ama müthiş bir ilişki gelişiyor, müthiş bir saygı gelişiyor. Hayatı takıntılarla dolu, eşine, kızına önem vermemiş, bencil hareket etmiş bir Amerikalı (modern) bayan, tabiri caizse Hintli Darwan’ın karşısında şaşkına dönüyor, ıslah oluyor, ilkeli olmak, şahsiyet, karakter öğreniyor, korkularını yeniyor ve hiç sevmediği halde araba kullanmaya başlıyor.

Filmin son bölümünde, "bir daha görüşeceğiz, değil mi?" diye soruyor Darwan, zira o bir yabancı taksi şoförü, öbürü ise soylu bir Amerikalı hanımfendi...

Wendy ise ona “Evet, sen benim inancımsın”, diyor ve ayrılıyorlar.

Bir insanın inancı olabilmek, esin kaynağı olabilmek…

Darwan eşinin yanına geliyor, Wendy ise arabasıyla başka şehirlere gitmek üzere yola çıkıyor.

Filmi izledikten sonra, şu cümleleri kuruyorum:

Dünya'da her insanın kabul edeceği inanç şudur;

-adil olacaksın

-güvenilir olacaksın

-başkalarına saygılı olacaksın

-başkasının olana göz dikmeyeceksin

-kendin için istemediğini başkası için istemeyeceksin

Ecdadımız Anadolu’yu bu ilkelerle yurt edindi. Bunu anlamayan medeni olamaz.

Şimdi bir insan Hindistan’dan Amerika’ya gidip, insanları yaşantısına hayran bırakabilir mi?

Bırakabilir de peki biz Müslümanlar niye yaşamlarımızla insanları kendimize hayran bırakamıyoruz, insanları yaşamlarımızla etkileyemiyoruz?

Müslüman hırsızlık yapamaz,

Müslüman ihanet etmez,

Müslüman katletmez,

Müslüman fitnenin içinde yer almaz,

Müslüman komşularına güven verir,

Müslüman başkalarının yaşamlarına saygı duyar,

Müslüman sevgi ve merhamet sahibidir,

Müslüman canlıların tamamını sever ve yaşamlarına saygı duyar,

Müslüman güzellikleri geliştirir, artırır, kötülüklerin karşısında olur, işini en güzel şekilde yapar,

Müslüman kul hakkı yemez,

Müslüman haksızlıkla ihale almaz,

Müslüman yere tükürmez,

Müslüman yere çöp atmaz,

Müslüman trafikte başkalarına saygılı olur, yapacağı yanlışın kul hakkı olduğu bilincinde olur,

Müslüman milletin karısına kızına kötü gözle bakmaz, güvenilirdir…

Peki dostlar, gerçeklere bakalım, “Müslüman” bugün böyle mi?

Böyle olduğunu düşünebilir miyiz, ifade edebilir miyiz?

Hepimiz kendimize samimiyetle soralım ve doğru yanıt verelim, böyle miyiz?

Bence konu da sorunda işte burada…

Bir filmi izlerken bunları düşünüyorum, kendimi sorguluyorum, toplumumuza bakıyorum…

Biraz kırılgan, biraz üzgün…

Ama umutlu olalım, bize umut yakışır da….

Bilginiz olsun, bir toplum kendini değiştirmediği sürece Allah onları değiştirmez…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hamdi Bağcı Arşivi