Geçmeyen Akçe…
Geçmeyen akçe sahibinindir. Sosyolojik anlamda bir kültürün ürünü olan halk arasında bir söylem niteliği kazanan, özellikle üretim tüketim dağıtım ve pazarlama sürecinde bir ürünün kıymetine nazaran noksanlığını belirtmek niyetiyle ortaya atılan bir söylemdir. Diye cümleye başlamak bir tanım oluşturmak kayda değer diye düşünüyorum.
Konuyu kendi iç felsefesinde, dallandırıp budaklandırmak gerekecek… Tabi bura da özne ile nesne ilişkisini korumak ve bu nesneye ilişkin tüketim mantığı içerisinde noksanlığının, soyut kavramların üzerinden bir yamaya tabi tutmak, budaklanma evresini oluşturacaktır. Budaklanma evresi konunun özünden uzaklaşmadan yorumlama kabiliyetimizi artıracaktır. Bu da elbette bir gerekliliktir.
İndirgemeci bir anlayışla beşeriyet var olduğu günden bu yana üretim tüketim ve dağıtım sürecinin dişlisinde tarih boyunca yer edinmiştir. Bu süreçte kalite kontrol aşaması, ürünün piyasaya çıkmadan önce ilk ve son olmayan bir sistemden geçmesi artık dağıtıma ve pazarlama sürecine konu olacaktır. Son olmayan derken de aslında tüketicinin kalite kontrol sisteminden geçmesine yol açılmış ve noksanlığının belirlenmesi anlamında eleştiri sürecinin başlamasını sağlayacaktır. Tabi bu da sonuçta bir araştırma geliştirme çalışması niteliğindedir. Şayet ürünün kullanıcıdan kaynaklanmayan, kalite kontrol mekanizmasının yetersizliğinden kaynaklanan bir durum da iadesi söz konusu olabilir.
Konuyu bu anlam da dallandırıp budaklandırma sürecinde bir yoruma tabi tutacağımızı işin felsefesi adına baştan söylemiştim… Madalyonun iki yüzünün olması, yani konuyu başka boyutlarıyla ele almak gerekecekse; konuyu şuraya taşıyabiliriz. Sadece somut nesneler üzerinden konuyu irdelemek bir söze dair söylenecekleri sığlaştıracaktır.
Diğer yönüyle şunu da düşünmek gerekir diyebileceğimiz kısmıyla, geçmeyen akçe bir konuşma kültürü de olabilir. Ya da söze dair, konuşana dair bir sözün itibarı da olabilir. Ya da konuşanın cümlesi, konuşma kültürü bir akçe değerindeyse, cahilce konuşma kültürü geçmeyen akçenin sahibinin olması durumu da, söyleyenin konumunu ve sahibini belirleyecektir.
Görülen o ki bura da akçenin geçip ya da geçmemesi, değerinin olup olmaması, bir kıymet takdirine konu olması için, işin enin de sonun da vardığı yer, üretildiği fabrikasyon alanıdır. Kalite kontrol sistemi bu sistemin parametreleri, bu süreci etkileyebilmekte elbette… Zihinsel alan bir fabrikasyondur bu anlam da… Yani bura da bu işin sahibi kim diye sormak, ya da bu cümlenin sahibi kim sorusunu yöneltmek, sözün değerini ortaya, bir kıymet takdiri belirleme yönelik olması da nitelikli tüketicinin oluşmasını sağlayacaktır. Bu da sosyolojik anlam da bir kalite kontrol testidir. Çünkü söylem, aklın ürünüdür.
Konuyu dallandırıp budaklandırma kısmında irdelemeye devam edelim… Diğer yönüyle kalite kontrol testine somut ve soyut yönüyle irdeleyenin niteliğini bir ıskalaya tabi tutmak gerekecekse, beyinsel irade alanının da bir görgü, tecrübe ve bilgi sürecine sahip olmayı gerektirecektir. Bu yok ise sadece elinde etiketi olup, kendi ürettiği, geçmeyen bir akçe ile yaftalamaktan öteye geçemeyecektir. Sonuçta güneş balçıkla sıvanmıyor. Elbette sosyolojik yönüyle, üretim tüketim mekanizması içerisinde bu da bir faturaya tabidir.
İnsana ve insanlığın vicdanına yapılan her saldırı, sahibinin ürünüdür. Geçmeyen akçe niteliğinde olan kapitalist zihniyetin, materyalist ürünü ve sömürü sistemi sosyolojik ve üretim tüketim alanında kalite kontrole tabi olması insanlığın vicdanına yönelik her saldırıyı bertaraf edecektir. Ve bu işin sahibi kim demek, geçmeyen akçenin, sahibini bulduracaktır. İadesine gerek kalmadan…