Farkında değil misiniz? FETÖ’nün ikinci kuşağı geliyor!
Kadın erkek eşitliği sloganıyla başlayan, kadınlara pozitif ayrımcılık politikasıyla kadrolaşan, 6284 ile zulme dönen feminist söylem, kadının beyanı esastır cümlesi ile nirvanasını yaşıyor.
Ailelerin aile olmakta en çok zorlandığı dönemlerden birini yaşıyoruz. Aile mefhumu gerçekten de çatırdıyor.
TÜİK’in dün hazırladığı veriler, aile çatısı üzerine düşen bir yıldırımı andırıyor.
TÜİK verilerine göre; 2018 yılında Konya’da evlenen çiftlerin sayısı bir önceki yıla göre yüzde 2,1 oranında azalarak 15 bin 624’e düştü. Boşanan çiftlerin sayısı ise bir önceki yıla göre yüzde 5,4 artarak 3 bin 717’ye yükseldi. Konya bu rakamlarla boşanma oranlarında 8. Sıraya yerleşti.
Türkiye’de ise boşanma oranları 2018 yılında yüzde 11 seviyelerine kadar yükseldi.
Üstelik evlenme oranları da bir önceki yıla göre düşüş gösterdi.
Genç nüfusuyla övünen ülkemiz ne yazık ki bu tabloya göre, pek yakın gelecekte yaşlı adam Avrupa’ya parmak ısırtacak gibi görünüyor.
Türkiye'de boşanma sayıları 2001 yılından bu yana sürekli artış gösteriyor.
Türkiye'de evlilik sayıları, 2001 yılında 544 bin 322 iken, 2018 yılında 553 bin 202 ile sadece yüzde 1,6 artış göstermiş.
Boşanma sayıları ise 2001’de 91 bin 994 iken, 2018’de 142 bin 448’e ulaşarak tam yüzde 54,8 artış göstermiş.
Bu tablo bize çok şey anlatıyor aslında.
Aile mefhumu konusunda çok uzun süredir büyük ve derin bir uykudayız ve ne hikmetse uyanamıyoruz.
Uykudakileri uyandırmak için dürtenler ise sosyal medyanın gazabına uğruyor.
Toplumumuz, özellikle kadın hakları ve hayvan hakları noktasında saçma sapan bir kutsiyet sergiliyor.
Bu mitler hakkında kimsenin yorum ya da eleştiri yapma hakkı kalmıyor.
Boşanma avukatlarının sofrasına meze olan bu tükenişe razı olmak bize atılmış en büyük kazıklardan biri oysa.
Sömürülmüş hayatlar, sömürülen bir toplum inşaa etmekten öteye gitmeyecek.
Aile mefhumu olmayan, popülist söylemlerin esiri, mitlerin etrafında kısır kavgaya tutuşan, babasız-annesiz, görgü, gelenek ve ananeden uzak hissiz bir toplum olma yolunda adeta depar atıyoruz.
Her geçen gün yükselen boşanma rakamları bir yana, herkesin en yakınlarından gördükleri ve duydukları boşanma olayları aileler ile ilgili bildiğimiz birçok şeyin değiştiğini gösteriyor.
Üstelik boşanmalar ailelerle ilgili sadece buzdağının görünen kısmı, aile içi şiddetten cinayete, kavgalardan küslüklere altta görünmeyen ama üsttekinin birkaç katı büyük bir dağ daha var.
Ya yeni nesil ne olacak?
Bu toplumun çocuklarını kimler büyütecek, Türkiye’nin geleceğini kimlere emanet edeceğiz?
Böyle giderse, değerlerinden uzak, kendini hiçbir yere ait hissetmeyen, hiçbir düşünce temeline veya eksenine dayanmayan çocuklar ortaya çıkacak.
Neslimizi, günübirlik kullan-at beğenilerin, şişirilmiş bir takım geçici değerlerin, en kötüsü de sömürü tuzaklarının ellerine rızamızla teslim ediyoruz.
Yazarımız Mehmet Toker, bu yazıyı tamamlayacak bir yazı yazdı geçtiğimiz hafta.
Gençler arasında hızla yayılan Kore pop müzik kültürü K-POP’un, aşıladığı cinsiyetsizlik ve narsisim ile dünya neslini nasıl tehdit ettiğini çok iyi anlatmış yazarımız.
12 -18 yaş aralığındaki gençlere hitap eden K-POP gibi örnekler o kadar fazla ki aslında.
Aile ve gelenek yoksunluğu ile hissizleşen nesiller, his boşluklarını böyle tehlikeli zehirlerle doldurmaya mahkum oluyor.
Çok uzağa gitmeye gerek yok! Mesela bazılarının FETÖ’ye gözü kapalı teslim ettiği çocukları, bir süre sonra mankurtlaştı.
Altın nesil diye yutturmak istedikleri o nesil aslında vatan haini olmuş da ailelerinin bile haberi olmamış…
Farkında değilsiniz ama, FETÖ’nün ikinci kuşağını aslında kendi elimizle toplumun ortasına bir mayın gibi bırakıyoruz.
Boşanma olayı sadece eşler arasında olan hukuki bir işlem değil, tüm toplumun yaşam fonksiyonlarına enjekte edilmiş bir hasardır.