Hayrettin Atak
Hayrettin Atak EN GÜZEL TÖREN BİZİM TÖREN

EN GÜZEL TÖREN BİZİM TÖREN

Yeni yaygaramız; Mevlana’yı anma ve Şeb-i Arus törenleri Konya dışında yapılmamalı. Mevlana’nın kendi felsefesine bile aykırı olan bu görüşün itibar görmesi mümkün değil tabi. Çünkü Mevlana’yı ve törenleri Konya Büyükşehir Belediyesi mücavir alanı içine hapsetmeye kimsenin hakkı da ve yetkisi de yok…

Asıl mesele şu ki Konya öyle muhteşem bir törenler ve programlar düzenlemeli ki, değil hiç görmemişler daha önce görenler bile bu sefer kaçırdıkları için büyük pişmanlık duymalılar…

“Törenler bizimdir bizim kalacak”, “İstanbul’da etliekmek, Ankara’da fırın kebabı yenmez” “Konya, Türkiye’nin en büyük ilidir” gibi sloganlarla çözülemeyecek bir sorun bu…  Ayrıca bu mantık bir çaresizlik göstergesi ve biz çaresiz değiliz… En azından bu zamanda…

Ancak asıl korku diğer şehirlerin törenleri bizden daha renkli düzenleme ihtimali. Cazibemizi yitirmekten korkuyoruz…

Hakkını verdiğiniz zaman bu korkuya mahal yok… 

Ayrıca rekabet hem her zaman kalite getirir hem de kötü bir “çakma” her zaman “aslının” reklamını yapar…

Tabi aslı kaliteliyse…    

 

ERBAKAN HOCA’NIN KEMİKLERİ SIZLIYORMUDUR?

Ne büyük gayretler hatta ne büyük savaşlar verildi. Müslümanlar bu cephede de varlık göstersinler diye… Bizzat Erbakan Hoca’nın alın teri vardı harcında… Ne umutlarla kurulmuştu. Basın tarafından sürekli taciz edilen sürekli ötekileştirilen sürekli yargılanan bir kesimin de artık, kendini ifade edebileceği bir TV Kanalı vardı… Saldırılara karşılık verilebilecek, mazlumun sesi olabilecektik… Bir kesim kendi yaşam tarzlarını ayna misali seyredebilecekti… Hiç yapmadı değil tabi, zamanında büyük görevler üstlendi…

Tarkan misali yarı erotik filmler, “bu aşağılık tarz benim” usulü magazinsel yayınları gördükçe üzülmemek elde değil…  “Üzülmemek” hafif kaldı, kahrolmamak elde değil…  

Bir şey beklediğimizden ya da umduğumuzdan değil.

Sadece maziyi düşünüp hüzünlendik biraz hepsi bu… Biraz da davasını yitirmiş bir neslin korkusu sardı…

 

 

 

HATALAR GÜZELDİR

18 Kasım Ak Parti iktidarının 12. seneyi devriyesiymiş… Ekonomistler, siyaset bilimciler Ak  Parti Hükümetlerinin karnelerini çıkarmışlar… İnsani gelişmişlik endeksindeki artış… Küresel rekabet endeksi… Küresel inovasyon endeksi… İç-Dış borçlarımız… Demokrasi… Hukukun üstünlüğü…

İlk üçünün başlığını anlayamıyorsunuz ki, açıklamasını anlayasınız… Son üçünü anladığınızı sanıyorsunuz ama asıl krizi onların alt başlıklarında yaşıyorsunuz…

Büyük emek harcandığı her halinden belli ancak bizim anladığımız karne biraz farklı; çünkü bizim ki bilimsel değil, verimsel…

Mesela 12 yıl önce ne ev alınırdı ne araba… Şimdi çoğunluk borçla ya da krediyle de olsa bir ev alıp ve ayağını yerden kesecek bir arabaya sahip olabilir… İstediği şeyleri 48 ay taksitle de olsa bir şekilde alabiliyor…  Çocuğunu okula gönderip harçlık verebiliyor. Doktora gidip tedavi olabiliyor… vs. vs. vs. Konu ve açıklamalar uzadıkça uzar.

Velhasıl-ı kelam, vatandaş o eleştirel tablolardan bir şey anlamıyor, kendi karnesini tutuyor. Ve o karneye göre de her seçimde yüzde 50’yi yapıştırıyor…. Eksiklikler vardır muhakkak… Onlar da olmasa zaten yüzde 80 alır… Çünkü yüzde 20 fanatik… Cenneti versen “burası sıkıcı cehennemi isterük” derler…  

 

DIŞ İLİŞKİLER

Ak parti Dış İlişkilerden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Yasin Aktay Doğu Anadolu Bölgesindeki  bazı illerde kongre süreçlerine katılmış. Ulusalcıların hala “Ak Parti ne ima etmeye çalışıyor” diye yaygara koparmamış olması hayret verici… 

 

BİR ELEŞTİRİ

Stres üzerine açıklamalar yapıyor Milli Eğitim Bakanı… Öğrencilerin ve ailelerinin sınav stresini birkaç kat artırdığının farkına yeni varmış olacak ki feveran ediyor… Sınavları kaldırmak da bir çözüm olabilir…

Hiç yapmamak mı iyidir?

Yoksa yanlış yapmak mı?

Karar veremedim…   

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hayrettin Atak Arşivi