DİREN TÜRKİYE
Ülkemizde yine kanlı günler var. Hem de çok kanlı. Böyle bir saldırıya karşı üzülmemek elde değil. Masum insanların ülkenin Başkentinde böyle bir saldırıya uğraması karşısında serinkanlı olmak çok zor.
Daha önceki yazılarımda da ısrarla ifade ettiğim gibi coğrafyamızda yaşananlar Batı’nın büyük bir güçle yeniden başlattığı post modern savaşın değişik yüzleridir. Terör ve terör saldırıları Batı için savaşın “özelleştirilmiş” halidir, terör örgütlerinden “askerlik” hizmeti satın alınmakta ve kendi toprakları dışındaki nüfuz bölgelerinde kullanmakta. Örgütlerin isimlerinin veya ideolojilerinin hiçbir önemi bulunmamaktadır.
Batı dünyası tarih boyunca bilinen dünyanın neredeyse tamamı Batı tarafından sömürgeleştirilmiş, işgal edilmiş ve tüm kaynakları Batı tarafından sömürülmüştür. Latin Amerika, Afrika, Çin ve Uzak Doğu, hatta Rusya Batı için tehdit teşkil etmemekte. Bu ülkeler ve coğrafyalar Batı’ya karşı yeni bir söylem geliştirme imkan ve kültürüne sahip değiller, Batı’nın taklidi olmanın ötesine geçememekteler. Her türlü eksikliğine, cahilliğine, bölünmüşlüğüne rağmen tek alternatif İslam Dünyası, bu dünyayı da toparlayacak yegane güç Türkiye. Tarihi, nüfusu, dini, coğrafi konumu, sanayisi, yetişmiş insan kaynağıyla Türkiye farklılaşmakta ve küresel güçlere karşı durabilecek potansiyele sahip bulunmaktadır. Batı’nın farkında olduğu bu potansiyeli bize ve İslam dünyasına tekrar hatırlatan Erdoğan’ın liderliği oldu. Erdoğan’ı Yeni Osmanlı düşü görmekle eleştirenlere inat, ülkemizin potansiyelini dillendirmeye devam edeceğiz.
Küresel sistem Batı tarafından kuruldu ve sömürü düzeni üzerine inşa edildi. Dünya bu zulme dur demek istiyor. Yeter artık diyecek tek güç, Türkiye. Küresel sisteme hakim olan hegomon güçler tarafından bu uyanan devin durdurulması elzemdir. Batı, coğrafyamızda çok büyük bir savaş başlattı ve bu savaşın başlangıcı ve hazırlıkları yeni değil. Yıllardır alt yapısı hazırlanan bir savaşla karşı karşıyayız.
Elimizde herhangi bir istihbarat raporu yok, uluslar arası arenadan bilgi almıyoruz. Bu sebeple son saldırıları kimin yaptığını, ne amaçla yaptığını kesin bir bilgi ile bilmemiz mümkün değil. Burada yapılmak isteneni sezgilerimizle anlamaya çalışmalıyız. Bu saldırılardan kimler fayda sağlıyor, bu saldırılar sonucu Türkiye içi dengeler nasıl sarsılıyor. En can alıcı soruya kalbimiz ve vicdanımızla cevap vermemiz gerekir. Bu saldırılar ile yapılmak istenen nedir? Ve bu gerçekleşirse bu ülkeden yaşayan 78 milyon insanımız için daha müreffeh, huzurlu ve güvenli bir hayat mı kurulacaktır? Tabi ki hayır, 100 sene önceki saldırılar güncellenerek yeniden karşımıza getiriliyor. Bugün Türkiye’nin yaşadığı sıkıntılar, terör saldırıları bundan azade değil.
Türkiye ya direnecek ve kazanacak ya da teslim olacak ve kaybedecek. Kazanmak için direnmek zorundayız, direnmenin kanla, canla, malla ödenmesi gereken bir bedeli var ve bunu ödüyoruz, ödeyeceğiz. Bugünkü terör saldırıları bu bedelin bir parçası. Hala Türkiye’nin direndiğini göstermekte. Direneceğiz, kazanacağız. Hem de içimizdeki hainlere rağmen. Bunu sadece kendimiz için değil tüm insanlık için yapmak zorundayız. Diren Türkiye.