Sami Gediz
Sami Gediz DEMOKRASİ Mİ VAR?

DEMOKRASİ Mİ VAR?

MHP Konya’da çok büyük zarar gördü. Madem görevden alacaktınız neden bu kadar bekleyerek partinize zarar verdiğinizi anlamadım. Hasan Kaya, veda konuşmasını yaparken gözyaşlarına zor hakim oldu. Duygu dolu olduğu gözlerinden belliydi. Belki geçen zamanda çok sıkıntılara katlandı. Konuşmasında gençliğinin en güzel yıllarını parti için harcadığını, davası için harcadığını söyledi. Fakat bu devran böyle dönüyor. Genel Başkan istemedi mi olmuyor. Aynı durum Ak Parti’de de yaşanmıştı. Ak Parti İl Başkanlığına seçilen Mustafa Çevik’te istenmeyen adam olduğu için istifaya davet edilmişti. Çevik’te çağrıya uyarak istifa etmişti. Bu tür seçimlerde demokrasinin D’si bile işlemiyor Hasan Bey. Siz demokrasi deyince bende belirtmek istedim. Yani bu durumda şunu anlamalıyız. Bu işlerde parti faktörü falan yok. Genel Merkezin istemediği yönetim o İlde eli kolu bağlanmış bir şekilde istifaya zorlanır. İstifa etmez ise bir şekilde görevden alınır. Bu devran böyle geldi böyle gider…

 

 

‘KENDİNİZİ MEZARDA DÜŞÜNÜN’

Can Dündar’ın kaleme aldığı kendi cenaze töreninizi düşünün adlı yazısı gerçekten çok etkileyici. Okuduktan sonra bu yazının bir kısmını sizlerle paylaşmak istedim. Devamını internet üzerinden de okuyabilirsiniz:

Bir zamanlar bir psikoloji kitabında okuduğum bir bölüm vardı...

Hayatın ve getirilerinin kıymetini anlamak için tavsiye edilen bir metot vardı içinde..

Deniyordu ki; "arada birçok bunaldığınızda hayatın sizin için çekilmez hale geldiğini düşündüğünüzde kendinize 10 dakika ayırın ve kendi cenaze töreninizi düşünün"...

Cümleyi ilk okuduğumda çarpılmıştım. Ben girişin akabinde pozitif bir gelişme ve tavsiye bekliyordum. Ama " kendi ölümümüzü ve cenazemizi " düşünmemiz tavsiye

ediliyordu. Tüylerim diken diken oldu ve yazarın saçmaladığını düşündüm o an...

Ama önyargı düşmanı biri olarak okumaya devam ettim. Diyordu ki; " bunları düşündüğünüzde dünyadaki yerinizi dünyayı terkettiğinizde oluşacak boşluğu sevdikleriniz ve sizi sevenler için öneminizi anlayacaksınız. Özellikle insanların sizin için neler söyleyeceklerini onlar için ne ifade ettiğinizi hissetmeye çalışın. O andan geriye dönme şansınız olmadığını hayat denen kredinizin bittiğini ve onlara yanıt verme şansınız olmadığını düşünün. Tekrar sarılma bir kez daha öpme ihtimalinizin bittiğini hissedin. Dünyadaki küslüklerin ayrılıkların kavgaların yanında bu acının ve geri dönülmezliğin korkunç çaresizliğini yaşayın. Bırakın canınız yansın bırakın alevler içinde kavrulsun tüm ruhunuz. Orada o musalla taşında düşünün kendinizi. Seyredin şu an çevrenizde olanların yüz ifadelerini. Akıllarından ve yüreklerinden geçen cümleleri hayal edin. Kitaba devam etmeden bıraktım kenara ve gözlerimi kapatıp aynen düşünmeye başladım. Eşimi oğlumu annemi babamı kardeşlerimi ve diğer tüm çevremi oturttum tek tek kendi cenaze törenimdeki yerlerine. Birer birer yerleştirdim tabutumun çevresine hepsini. Hayatımda çok nadir bu kadar canım yanmıştı. Görüyordum işte "babaaaa..." diye ağlayan biricik oğlumu. Eşim kucağında "ağlayan emanetimle" ayakta durmaya çalışıyordu per perişan. Koca çınar babacığım belli belirsiz dualar okuyordu o gözümden hala gitmeyen vakur duruşuyla. Annem ciğerinden bir parça canlı canlı koparılmış gibi hem içine hem dışına akıtıyordu gözyaşlarını. Kardeşlerim akrabalarım "çok erken gitti doyamadı oğluna.." diyordu acıyan ses tonlarıyla. Ve dostlarım... Onlar da şaşkındı. Bazısı "daha dün birlikteydik nasıl olur.." diyordu. Bunları seyredip onlara "hayır ölmedim burdayım.." demek istedim hayal olduğunu unutup. Sonra anladım yazarın ne demek istediğini daha devamını okumadan kitabın...

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Sami Gediz Arşivi