Hamdi Bağcı
Hamdi Bağcı CHP’nin de desteğini alan marjinal örgütler sendikacılığı bitiriyor

CHP’nin de desteğini alan marjinal örgütler sendikacılığı bitiriyor

Bugün 1 Mayıs… Yani işçi bayramı… İşçilik nedir? Emeğiyle bir iş yerinde çalışan, günlük belirli mesaiye tabi, yasayla belirlenmiş haklar çerçevesinde, kendisinden belirli bir zaman diliminde belirli bir işi yapması istenen ve ücret mukabilinde çalışan kişiye işçi diyoruz. Vatandaş emeğini ortaya koyacak, bunun karşılığında da hak ettiği ücreti alacak… Denklem budur. Fakat patronlar daha çok işi daha az bedelle yaptırmak isterler. Bu da doğal bir süreç olarak sömürüyü getirir. Sömürü karşısında da insanlık sendika diye bir kurumsal yapı geliştirmiştir. Bu kurumsal yapı işçilerin örgütlenmesini sağlar ve bu örgütlenmeyle de işçiler güçlü hale gelir, grev yapma hakkı elde ederler, toplu iş sözleşmeleri yapma hakkı elde ederler. Ülkemizde bu süreç (sanayi devriminin doğal akışında gelişemediği için de bu böyle olmuş olabilir) devletten kamu çalışanlarının hak istemesi ve devlete karşı bir örgütlenme şeklinde gelişmiştir. Ülkemizde sendikalar genelde devlete karşı hak talebinde bulunurlar. Aslında devlet işçileri de emeğiyle para kazanan işçilerin arasında en iyi haklara sahip olan, en iyi maaşı alan kesimdir ama ülkemizde yine de sadece onlar sendikalaşabilmiştir, bu da ilginç bir şekilde bir sendika dukalığı, ağalığı oluşturdu ve bunun neticesinde de sendikacılık tabana yayılamamıştır.

Bu konuyu konuşmamız gerekir. Bir kere sendikacılık devlete karşı verilmiş bir mücadelenin adı değildir. Türkiye'de kamu sektöründe istihdam edilen kişi sayısı Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı verilerine göre 2023 sonu itibariyle 5 milyon 101 bin 689 düzeyindedir. Bunların 3 milyon 467 bini kadrolu personel, 277 bini sözleşmeli personel, 1 milyon 205 bini sürekli işçi ve 49 bini geçici işçi statüsünde çalışıyor. Türkiye’de devlet kadrolarında çalışan sayısı OECD’nin verilerine göre toplam istihdam içinde yüzde 13,4’ünü oluşturur. 15 Nisan 2024 tarihinde açıklanan işgücü istatistiklerine göre 2024 yılı şubat ayında ülkemizde istihdam edilenlerin sayısı 32 milyon 263 bin kişidir. Bu verilerin de bize gösterdiği gibi istihdamda yükü özel sektör sırtlıyor ama Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı verilerine göre, Kamu sektöründe çalışan işçilerin %79,85'i sendika üyesi iken özel sektörde çalışan işçilerin ise %7,12'si sendika üyesidir. Gördüğünüz gibi ülkemizde istihdam edilenlerin büyük bir bölümü, sendikalı değil ve hakları da çalışma koşulları da patronların insafına kalmış durumda. Devletin haklarından faydalanan memurlar sendikalı ama gariban işçiler sendikalı değil.

Ayrıca özel sektörde sendikacılık hakkıyla da yapılmıyor. Özel sektörde iş yeri sahiplerinin kontrolünde oluşuyor sendikacılık ve ben bir işçinin sendikaya üye oluğu için işinden olduğuna da şahit olmuştum. İş arayanlara bakın, büyük bir bölümü kamuda iş arıyor. Niye? Çünkü özel sektörde köle düzeni var, bugün insanlar 17 bin lira maaşla 8 saat ve haftanın 6 günü çalışıyorlar. Gidin bakın, sanayideki işyerlerinin büyük bir bölümünde koşullar işçiler için elverişli değil. “İşçi çalışmıyor” “işçi bulamıyoruz” diye feveran ediyor sanayiciler. Peki niye işçi bulamıyorlar? Bu ülkenin evlatları niye bu fabrikalarda, atölyelerde çalışmak istemiyor? Çünkü bu fabrikalarda, atölyelerde köle düzeni var, alınan maaş bir işe yaramıyor, çalışma koşulları bir işe yaramıyor, onun için insanlar buralarda çalışmıyorlar. İşte sorunlar bu noktadan bakıldığında anlamlı hale geliyor fakat kamu sendikacılığı bakış açısıyla baktığınızda bunların hiçbirini göremiyorsunuz. Türkiye’de iş hayatıyla ilgili çok ciddi sorunlar var ve bu sorunlar çözülmeden iş barışı sağlanamayacak, sanayinin çarkları da sağlıklı dönemeyecek, bilmemiz gerekiyor.

İmamın sendikası var, öğretmenin sendikası var, akademisyenin sendikası var ama özel sektörde köle düzeninde çalışan garibanın sendikası yok. Oysa sendikacılık kurumu işçilerin hakkını korumak için kuruldu ama emekçilerin sendikası yok. Zaten tuhaflık da burada başlıyor. Halkın da aslında sendikaya bir talebi yok, çünkü ülkemizde sendika işçi hakkını savunacak bir mekanizmaymış gibi görülmüyor, ya üç beş tuzu kurunun nefsini tatmin etme alanı oluyor sendika ya da terör örgütlerinin cirit attığı alanlara dönüşüyor. Sendikacılığın var oluş amacı bu olabilir mi? Ülkemizde ne yazık ki sendikacılık marjinal, hatta terör eylemleriyle bilinen sol örgütlerin gösteri alanı haline geldi. Ne yazık ki bu duruma CHP de tabanını konsolide etmek için destek veriyor. Mesela neden 1 Mayıs konusunda Taksim Meydanı ısrarı yapıp duruyorsunuz? Başka alan mı yok? Bu alan gösteri yapmaya müsait değil, güvenliğin sağlanması anlamında mahzurları var, neden CHP bu noktada Valilik uyarısı çerçevesinde hareket edivermiyor? Tamam orada da bir anma yapılsın, bu sembolik olsun, zaten yıllarca da böyle yapılıyor. CHP örgütleri sol marjinal grupların çağrılarını neden destekliyor? Gösteri yapanların nerede ise tamamı marjinal sol örgütlerin, PKK, DHKP-C yandaşı yapıların militanları… İşçilikle, emekle ilgisi olmayan kesimler bunlar. Devletimizin aleyhinde sloganlar atılıyor, aziz milletimize hakaretler ediliyor ve insanların da sendikacılığa bakışını kötü bir şekilde etkiliyorlar. Böylece de bu önemli günde, emekçinin talebi, özel sektörde devam eden sömürüler, tarlalarda üç kuruş para için modern zaman ağalarına kölelik yapan mevsimlik tarım işçilerinin durumu hiçbir şekilde gündeme gelemeden 1 Mayıs marjinal örgütlerin günün içine tükürmesiyle sonuçlanmış oluyor.

Emekçiye yazık, alnının teriyle hayat kazanan garibanlara yazık. CHP’nin de kendini biraz sorgulaması lazım, Atatürkçü bir partinin marjinal terör yandaşı örgütlerle ne işi olabilir? 1 Mayıs özel sektörde üç kuruş para için sömürü çarklarına kölelik yapan, emeğinin ve insanlığının hiçbir anlamı olmayan garibanların seslerinin duyulacağı bir gün olmalıdır. Sizce de o zaman 1 Mayıs daha anlamlı bir hal almaz mı?
Bugün de bu kadar, hepinize güzel bir gün diliyorum, alın teriyle ülkesine katkı yapan ve ne yazık ki hakkını hiçbir zaman alamamış emekçilerimizin gününü kutluyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hamdi Bağcı Arşivi