Bugün Herkese Gıcığım!
Bakmayın siz buradan böyle ahkam kestiğime… Günahım da çoktur ümidim de… Davam; merhamet. Ve dünyaya sevgiyi ve saygıyı öğretmiş bir medeniyetin yeniden inşası…
…
Bir Konya haberi düştü ajanslardan… Ulusal ve sosyal medyada bir hayli yer buldu…
Olay şu; Camide toplanan parayı aşıran bir yaşlı adam cami cemaatinden biri tarafından dövülmüş…
Hem caminin içinde… Süper!
Olayı tüm kalbimle kınıyorum…
Olay bir kilisede ya da havrada geçmiş olsaydı, ‘Gördünüz mü bakın vahşileri, vicdansızları, bilmem ne belaları’ diye ahkam kesecek çok kişi camideki bu vahşeti alkışladı… ‘Helal olsun! Amcama nasıl da bildirdi adama haddini’ Hatta döven adam çıkıp kanallara ‘Şu teknikle dövdüm’ diye açıklamalarda bulundu…
Ben utandım bu görüntüden…
Hani biri çıkıp ‘Neden adam olmuyoruz’ diye soru sorsa ben bu görüntüyü gösterirdim sanırım…
…
Birincisi; Biz öyle bir gelenekten geliyoruz ki, bir adam hırsızlık yaptıysa bizde önce o adama sorular sorarız, dövmeyiz… Aç mısın? İhtiyacın nedir? Hasta mısın?
Eğer açsa falan onun yaşadığı mahallenin tamamını falakaya yatırsanız yeridir! O ayrı…
Velev ki aç değil, hastadır belki… Yaşlılıktan o adam ne yaptığının farkında değildir. Bunaktır…
O yaşlı adam hasta yada ihtiyaç sahibi çıkarsa ne yapacaksınız?
Farz edelim ki tanıyorsunuz o adamı ve ‘Hırsız gerçekten’ Hırsız olduğuna eminseniz niye bırakırsınız, niye teslim etmezsiniz polise başka evlere başka ceplere zarar versin diye mi?
Ya da diyelim ki hırsız cidden, Camiinin içinde adam dövmek nedir!
Kilisenin içinde dövülen bir adamı gördüğünüzde ne hissediyorsanız, bir batılı da caminin içinde dövülen adamı görünce onu hisseder! Övünecek misiniz?
Tavrımız net; Başka ülkelerde camilerde canlı bombalar patlıyor olabilir, ama biz bu ülkede başka birine kaş çatmayız! Değil mi?
Hani kıssalar anlatılıyor ya Atalarımız gökteki kuşu, kıştaki kurdu aç bırakmazdı diye…
Boşuna anlatmayın; Hikaye geliyor bu millete…
Alemlere rahmet olarak gönderilen peygamberin ümmeti! Ama bir kısmına değil…
Bir de Konya böyle şeylerle gündeme gelmekten vazgeçmeli artık!
…
TİP BAYRAMI…
14 Mart Tıp Bayramı ile ilgili olarak onlarca mesaj yayınlandı. Hepsinde iyi dileklerle birlikte, Doktorların ne denli kutsal ve zorlu bir iş yaptıkları ve onlara empati kurulması gerektiğine dair açıklamalar vardı…
Kesinlikle haklılar… Zor ve stresli iş… İnsanla uğraşmak zor…
…
Ancak birde şu açıdan bakmak gerek;
Evet doktorlar büyük sıkıntılarla yapıyor işlerini ancak vatandaşlarında büyük sıkıntıları var… Stresi de çok… Bir de üstüne hastalanmış ve o stresli doktorun önüne gelmiş…
Son dönem doktorların büyük çoğunluğu empati yapabiliyor artık, ama hepsi değil… Sözümüz yapamayanlara tabi… Empati yapmayıp/yapamayıp ve karşısındaki hastayı velinimet olarak değil ‘Zül’ olarak görenlere… Tıp fakültelerinde her türlü bilgi veriliyor ya! peki formasyon, stres yönetimi, stresle başa çıkma yolları, insan davranışları, hastaya yaklaşım, hastayla empati gibi dersler veriliyor mu?
Veriliyorsa pek etkili olmuyor…
Çünkü Hasta-Doktor-Sağlık çalışanı denkleminde tek sorumlu ve suçlu hasta değil… Sağlık çalışanlarının da kendilerine çeki düzen vermeleri gerek… Bu gerçeği yolu hastaneye düşmüş her vatandaş biliyor artık… Maaşlarını devletten aldıklarında vatandaşa kaba davranan Sağlık Çalışanlarının özelde pek bir kibar olduklarını da mesela…
Canımızı emanet ettiğimiz tüm Sağlık Çalışanlarının Tıp Bayramını kutluyorum…
14 Mart’ın doktorlarımız içinde akşam resepsiyonunda ki övgü dolu sözlerden ve özel öğle yemeğinden çok daha fazla şeyler ifade etmesi temennisiyle…
…
Öyle sosyal medyadan sallamakla olmaz, Hollanda’ya dersini verebilecek tek şehir Konya’yı!
Diğer bütün seçimlerde olduğu gibi bu referandumda da yazılı ve görsel tüm basını Ak Parti’nin bülteni haline getiren Türk Muhalefetini…
Mezun olduklarında Doktora, Eczacıya önlük, mühendise Baret giydiriyorsunuz da, Gazeteciye mezun olduğunda çok gördüğünüz bir kalemi…
Gençlerin, samimi duygularla yapacakları referandum çalışmasına çağırdıkları Eski İslamcı yeni kapitalistlerin istedikleri astronomik ücretleri…
Diğer gıcık olduğum konu başlığı ile bir dahaki sefere yazarız…