Hayrettin Atak
Hayrettin Atak Bu mu şimdi Türk misafirperverliği?

Bu mu şimdi Türk misafirperverliği?

Haber Müdürümüz İsmail Koç güzel bir habere imza attı; “Bu mu ensarlık” başlığıyla…

Suriyelilerin kayıtlarının yapıldığı yere asılan ‘Ya garip, kün edip” levhasıyla ilgili olarak… Haber hafta sonuna damga vurdu.

Normal mi değil mi? Olur mu olmaz mı? Ya da ne var bunda?

Bazıları insanlara ‘Edepli olun’ diye levha asmanın neresi kötü diye eleştirdi bizi…

Argo tabirlerini, edilen hakaretleri ya da diğer kalan bütün her şeyi bir kenara bıraksak bile;

Ne var canım bunda diyenlere şunu sormak istiyorum; 

Siz evinize gelen misafirler için ‘Ya misafir edepli ol’ diye bir uyarı levhası asar mıydınız?

Çünkü biz evimize gelenleri ‘Hoş geldiniz, sefa getirdiniz’ diye karşılarız…

Eğer bu normal ve olması gereken bir uyarı ise devlet kurumlarının girişlerine kendi vatandaşlarınız için ‘Ey vatandaş! edepli ol’ uyarısı asmayı düşünür müsünüz? Asın bakalım neler oluyor?  

Aslında Arapça’nın incelikleri olarak hakaret içeriyor ama var sayalım ki yok öyle bir şey;

“Bu mu tarihe altın harflerle geçmiş Türk misafirperverliği?”

Başka sorum yok…

Sanık sizindir…

TAYYİP ERDOĞAN RÜZGARI

Gelen baskılardan sonra annesi Kösem Sultan 4. Murat’ı bazı kararları için eleştirir, düzeltmesini ister…

Konuşmanın ardından 4. Murat pencereye yaklaşır ve dışarıyı gösterir annesine o tarihi sözü söyler;

“Bakın anneciğim, bugün dışarıda öyle bir 4. Murat rüzgarı var ki ona ben bile engel olamıyorum”

Olay tarihi bir vakıa mıdır bilmiyorum ama hikaye bugünü anlatmasından dolayı …

Bugün dışarıda öyle bir Recep Tayyip Erdoğan rüzgarı var ki, dosta güven, düşmana korku veren

Türkiye bu rüzgar sayesinde yeniyor ve yenmeye devam edecek önünde duran bütün engelleri…

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sanıyorum bu nedenle sık sık tekrarlıyor ‘Ben bir faniyim’ cümlesini. Ve bu sistem benden sonra da size hep lazım olacak tezini… Bu rüzgar varken…

Ve bu nedenle söylüyor ‘Bu sistem bugün kabul olmazsa 100 yıl daha gündeme gelmez’ sözünü… Demokrasiye geçişimizden bugüne tüm yaşadığımız sorunlar bir 100 yıl daha sürer diye… Bu rüzgar kesilir de bir daha yakalayamazsak o gün yeniden başlar istikrarsız günler…

Hatta bu rüzgara güvenerek referandumu ağırdan alanlar var güzel ülkemde…

Muhalefetin, referandumu ‘Bir genel seçim havasına’ büründürmeye çalışmasının altında bile bu rüzgar var…

Sanıyorlar ki; üfleyerek o rüzgarı kesebilecekler…

Bilmiyorlar ki; o rüzgarın ardında bu sefer ‘Millet’ var…

BU REFERANDUM KAOS’U KOSMOS’A ÇEVİRMEK İÇİN

Üniversite yıllarında bir yazı okumuştum. “Kaos’u, Kosmos’a çevirmek” diye… Bir ‘Çevre Duyarlılığı’ yazısıydı…

Yıllarca bekledim bir yerde kullanayım diye… “Çok afili bir söz ve çok entel bir hava veriyor insana…”

İşte o gün bugün…

Konuyla ilgisiz gibi görünüyor ama bu sözü ‘Cumhurbaşkanlığı sisteminde’ kullanmayacağım da ne zaman kullanacağım…

Kaos’u yani istikrarsızlığı, koalisyonu, çift başlılığı, sorumsuzluğu, vesayeti, benim onaylamadığım bir adamın devletin en üst makamını işgal etmesini, bürokratik oligarşiyi,

Kosmos’a yani düzene, tek başlılığa, sorumlu davranmaya, benim seçtiklerimin ülkeyi yönetmesine, bürokrasinin ortadan kaldırılmasına, yargıda milletin söz sahibi olmasına ve yargı, yürütme ve yasamanın yani bütün erklerin kendi yoluna girmesinin yolu bu referandumdan geçiyor…

16 Nisan kaos’unkosmos’a yani düzensizliğin, düzene dönmesinin de tarihi olacak aynı zamanda…

Her şey yoluna girecek…

Tabi millet isterse… 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hayrettin Atak Arşivi