Bize çözümsüzlük dayatmayın…
Şartların Türkiye’ye ve Konya’ya dayattığı bir Suriye gerçeği var.
Ve bir de bu gerçeği çözümsüzlüklerine bahane kılanlar…
…
Kızacaklar bana yine ama.
Bizim Suriyeli meselesinde altını kalın harflerle çizmek istediklerimiz var bu aşamada;
- Konya’da yaşayan 100 bin mültecinin tamamı sanki geçen hafta içinde Konya’ya gelmiş gibi yapmak anlamsız bir yoldur. 6-7 yıldır devam eden bir göç var. 20-30 kişiyle bunları kayıt altına almak zor demek te kimseyi kurtarmaz…
- Bunlar kaçıncı kez kayıt altına alınıyor? diye sormazlar mı insana…
- Kayıt altına alınmamış her insan, aç bir yetim, soğuktan ölecek bir bebek, tedavi olamayan bir hasta, mağdur bir kadın yada yaşlı anlamına geldiği biliniyor mu?
- Ya tığ gibi delikanlılar niye çalışmıyor diyorsunuz ya! çalışıyorlar aslında… Ama ‘Suriyeliler çalışır, ‘Bunlar yüzünden biz işsiz kalıyor bizim gençlerimiz’ diyorsunuz…
- Orada savaşırken çoluk çocuğu zarar görmesin diye buraya gönderenlere gelince. Tabi ki kadınlarını, kızlarını yaşlılarını ve çocuklarını yalnız göndermeyecekler başlarında bir erkek de olacak…
- Bu arada onların ülkeleri bir başka ülke tarafından işgal edilmişte ondan gelmişler gibi yapmak ta gerçeği yansıtmaz…
- Türk askeri Suriye’de, Suriyeliler için değil, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Milleti için savaşıyor. PKK Türkiye’yi güneyden çevrelemesin ve orada bir PKK devleti kurulmasın diye…
- Suriye’den gelen adamların arasında Rejim taraftarları, ajanlar, serseriler, hırsızlar, ayyaşlar da vardır muhakkak. Tıpkı bizim aramızda da olduğu gibi…
- Bu arada Rejim taraftarları ve ajanlar için ne tür önlemler alınıyor ki, aramızı bozmasınlar diye bilen var mı?
- Ayrıca İktidarın yıpratılmak istendiği her anda masaya bu ‘Suriyeliler’ kozunu sürmenizi de yemeyecektir bu millet…
- Eğer rakam sizi korkutuyor ve bunun toplumsal infiallere sebep olmasın istiyorsanız, Suriyelileri suçladığınız kadar diğer etkenleri de suçluyor muyuz?
- Derdimiz ümmet ama neden Konya’ya geliyorlar ki. Başka şehir mi yok? Kadim başkent olmak sorumluluk ve fedakarlık gerektirir. Sloganlarla olmaz…
- Suriyelilerin adapte olması ve toplumumuzun onları kabullenmesi için ve bir bağ kurabilmek için Siyaset ve Bürokrasi neler yapıyor diye sorgulasak ara sıra çözüme ulaşacağız...
- Siyaset, Bürokrasi ve STK’lar onlarla iletişim kurabilmek için ne tür metodlar deniyor diye soruyor musunuz. Onları bu ülkenin menfaati için ne kadar teşkilatlandırabiliyoruz. Ve bu teşkilat sayesinde onları ne kadar kontrol altında tutabiliyoruz.
- 100 bin Suriyeli toplam sayının 40da biri… Tıpkı Konya nüfusunun Türkiye nüfusuna oranı gibi… Velev ki çok olsun; Efendimiz (S.A.V) hicret ederken bir oran mı belirlemişti. Küçük bir kısmı hariç hepsi Medine’ye gitti… O gün ama hepsi çok diyen bir Medineli de var mıydı ki?
- Her şey bir tarafa açlıktan yada soğuktan ölen bir bebeğin hesabını nasıl vereceğiz… Hesabın birazını da başka şehirler versin mi diyeceğiz?
Yoksa siz hiç açlıktan ve soğuktan ölen bir bebek olmadığını mı sanıyorsunuz?
Ve son olarak;
Tam anlamıyla bir iç savaş değil belki yaşanan ama böyle bir çatışma yaşamadık bu ülkenin bir evladı olarak. Böyle bir durumda kim nasıl tepki verirdi ki bu ülkede… Karısını kızını kurtarmak için kim ne ederdi, düşündük mü?
Bu ülke hiç işgal edilmedi… Edemedi hiç kimse…
Belki de hep mazlumlara sahip çıktığımızdandır… Kim bilir?
Allah mazlumlara sahip çıkan bir ülkeyi hep var etme arzusundadır belki…
Buralara gelmek onların imtihanı, kahramanlığımız da bizim imtihanımızdır belki…
İmtihanı kaybetmek isteyen kardeşliğe şartlar getirmeye devam etsin…