Esra Doğan
Esra Doğan Biz “kardeşlik” düsturuyla yetişmiş bir milletiz…

Biz “kardeşlik” düsturuyla yetişmiş bir milletiz…

 “Ülkemiz zor günlerden geçiyor” cümlesini son günlerde ne çok duyduk. Ülkemizin ve dahi gayreti olan Müslüman ülkelerin zor günü tarih boyu eksik olmuş mu ki, şimdi olsun! İçeriden ve dışarıdan düşmanımız hep oldu. Dışarıdakilere alıştık da içimizdekilere bir türlü alışamadık. Biz “kardeşlik” düsturuyla yetişmiş bir milletiz. Kardeş kardeşe kalleşlik etmez, edeni de bu millet affetmez.

Dini, ırkı, görüşü vs. ne olursa olsun, hiç kimse haince, habersizce, insanlık dışı bir şekilde öldürülmemeli. Anaların, babaların, karındaşların, eşlerin, çocukların, en önemlisi de insanların canları böyle hunharca düzenlenen saldırılarla yakılmamalı. Bunu yapanlara insan denilmemeli; zira insanlık başka bir şey.

Milletçe ne badireler atlattık, ne savaşlardan muzaffer ayrıldık. Bir olduk, diri olduk, yıkılmadık. Bitti artık denilen yerde “Biz bitti demeden bitmez.” naraları attık. Nitekim Çanakkale böyle kazanıldı. Binlerce genç, vatan uğruna canını hiçe saydı, “geçilemez!” deyip sınırını aştırmadı. Ecdadımıza “Çanakkale Geçilmez” dedirten ve geçilemeyen neydi?

Atalarımıza bunu dedirten hiç şüphesiz iman gücüydü. Allah’a dayandılar, hikmete ram oldular. Kimi zaman aç kaldılar, kimi zaman düşmanla azıklarını paylaştılar. Bayat ekmek yedikleri de, denesiz üzüm hoşafı içtikleri de oldu. Onulmaz yaralar aldılar; lakin Çanakkale’de şahlandılar.

Şu kadar bin asker şehit olmuş, diye okuyup geçiveriyoruz. Bu demek oluyor ki, o kadar bin ananın bağrı yanıyor, sevdiğinin yolunu gözleyen çiğdemlerin yüreğine ateş düşüyor. Kaç çocuk yetim kalıyor, kuytuda, köşede gözyaşı döküp kimse görmesin diye koluna siliyor. Tüm bunların olacağını bilmelerine rağmen atalarımız sıcacık evlerinden kalkıp vatan uğruna ölüme yürüyor.

Cefakâr-vefakâr-fedakâr kadınlarımız bu ateşle yaşamayı öğreniyor. Yıllardır şarkılarını dinlediğim Neveser Kökdeş bu kadınlardan biridir. Şarkılarının besteleri dışında güftelerinin de kendisine ait olduğunu gördüğümde ona bu kadar içli sözleri yazdıran sebebi merak etmiştim. Evlendikten kısa süre sonra eşini Çanakkale Savaşında kaybetmiş, sonrasında da yüzlerce söz yazıp beste yapmıştı. İçinin yangınını sayfalara yansıtmıştı: “Ümitsiz olsa da vâdeder gönül / Bir gün şâd olacaktır gönül”

Bu sadece bir örnekti. Nice kadınlarımız var, onları yazmaya sayfalar yetmez. Teslimiyetlerine akıl sır ermez. Ölümü misafir kabul ederler. Acılarını içlerine gömerler. Onları teselli edemez kimse, çünkü onlar sabrı yutmuşlar ve teselli eden olmuşlardır.

Ölümü baş tacı edebilenlere ne mutlu… Kimse sevdiği insanlara veda etmek istemez, ama bu gerçekten de uzak yaşamamak gerekir. Ölüm, her an hepimiz için; vade yetti mi, ne bir an önce ne de bir an sonra gelir. “O ölümü haketmedi”, “daha çok küçük” gibi söylemler insanı şirke götürebilir. Yaka paçayı yırtmak, feryat figan etmek yerine, bize Allah’a teslim olmak yaraşır. Kolay değildir, bilirim; ama bunları bize öğütleyen de altı evladını elleriyle toprağa vermiş bir Peygamber (sav)’dir. Emri başımız, gözümüz üstünedir.

Hayat ve ölüm arası bir yaşam sürmek, her ikisini dengede götürme gayretinde olmak gerekir. Hiç ölmeyecek gibi dünya için çalışmak, yarın ölecekmiş gibi ahiret için çalışmak, kişinin hayat felsefesi olmalıdır. O zaman O (cc)’ndan gelen her şeye razı olunur. O’nunla aramız iyi olursa, devasa sıkıntılar zerreye dönüşür.

Ülke ve millet olarak rahat bırakılmayı beklemeyelim. Dünyanın gözü hep üzerimizde oldu, bundan sonra da hep olacak. Her alanda yol almaya bakalım. Yaptığımız işin en iyisini yapma gayretinde olalım. Tüm bunları yaparken köklerimizden kopmayalım. İman kuvvetine sahip olabilmek için çaba sarfedelim. Fani dünyanın neşvesine kapılıp Allah’ı unutmayalım ki, O da bizi unutmasın.                    

Önceki ve Sonraki Yazılar
Esra Doğan Arşivi