Fatmanur Bektaş
Fatmanur Bektaş Ben bir insanım!

Ben bir insanım!

"Ne işiniz var burada, yürü git..",  "Size o kadar gıcık oluyoruz ki..", "Erkek misiniz, adam mısınız..", "Susturun şunu birşey söyleyeceğim.."

 Bu sözler karşısında kendini savunmaya çalışan 17 yaşında bir genç ve hep bir ağızdan nefret kusan koca koca insanlar..

 Bugün bir sokak röportajı esnasında Suriyeli Ahmet'in etrafını saran o kalabalığı utanç içinde izledim. Memleketimin insanından hiç bu kadar utanmamıştım..

"Neye göre konuşuyorsun? Ülkene git" diyen adama: "Ben bir insanım ve bir insan olarak burada konuşuyorum. Bizim başkanımız bizi vuruyor, askere giden gençlerimiz kendi insanlarını vuruyor. Kendi kendimizi vuruyoruz. O yüzden buradayım. Hem okuyup hem çalışıyorum. Ben bir insanım" diye haykırışı aslında bütün soruları cevapladı.

  Siyasi emellerine ulaşabilme adına ülkede yaşanan ekonomik krizin, zamların, işsizliğin, yükselen kiraların ve kapanan işyerlerinin sebebini Suriyelilere yüklediler. Onların devletin yardımı ile geçinen, bedavadan refah içinde yaşayan insanlar olduğu algısı oluşturuldu. Medyamız sağ olsun ekonomik sıkıntıların yaşandığı şu dönemi kullanarak, zaten canı burnunda olan vatandaşı manipüle etmeyi başardı.

  Peki bugün Suriyelilerin çoğunun sigortasız çalıştırıldığını, ucuz iş gücü olarak kullanıldığını, daha çok çalışıp daha az para aldıklarını hangimiz bilmiyor?

"Bunlar yüzünden kazanamıyoruz, iş gücü ucuzladı, ucuza çalıştırmak için herkes Suriyeli arıyor." diye şikayet eden yine bizim insanımız değil mi?

Bu insanların sömürülmesine bunca zaman kimsenin sesinin çıkmaması; insan hakları diye çığrışan derneklerin, sendikaların sessizce izlemesi de ayrı bir mevzu tabi..

Bugün hangi şehre, hangi semte gidersek gidelim en pis, en eski evlerde, binaların bodrum katında Suriyeli ailelerin yaşadığını görüyoruz. Bizlerin verdiği döküntüleri ev eşyası olarak kullanıyorlar. Çocuklarının elbiseleri bizim evlatlarımızın eskileri, küçülenleri.

  Daha kendi çalıştığını alamayan, en zor işlerde kullanılıp en az parayı alan bu garibanlar senin sırtından nasıl geçiniyor olabilir acaba?

Suriyeli öğrenciler üniversitelere sınavsız alınıyor;  karımıza, kızımıza bakıyorlar; hastanede benim paramla muayene oluyorlar yalanları yanı sıra aslı ortaya çıkmasına rağmen hala topluma sunulan yalan yanlış haberlerin maksatı oldukça açık.

'Irkçı değilim ama' ile başlayan cümlelerin yanı sıra artık alenen "evet, ırkçıyım, sorun nedir?" deme cüretini gösteren vatandaşlara İslam'ın bu hususta ne buyurduğunu hatırlatmak isterim:

"Ey insanlar! Sizi bir erkekle bir kadından yarattık. Hem de sizi şubeler ve kabilelere ayırdık ki, birbirinizi tanıyasınız. Şüphesiz ki, Allah katında en şerefliniz, takvaca en ileride olanınızdır." (Hucurât Sûresi, 13)

"Bütün mü'minler kardeştir; öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah'a gönülden saygı besleyip O'na karşı gelmekten sakının ki O'nun rahmetine erişesiniz." (Hucurât sûresi, 10)

"Irkçılığa çağıran bizden değildir, ırkçılık için savaşan bizden değildir, ırkçılık üzere ölen bizden değildir." (Hadis-i Şerif, Müslim)

 Ümmetimizin, milletimizin, değerlerimizin üzerine oynanan çok fazla oyun var. Dolayısıyla söylenecek söz çok. Bu maksada hizmet edenlere prim veren insanımıza Erhan İdiz'in şu satırlarını özellikle paylaşmak istiyorum; altını çizerek okuyalım lütfen!

 "Seni bir mülteci kampındaki insandan ayıran tek şey doğduğun yer.

Daha akıllı, daha güzel, daha çalışkan değilsin.

Ondan daha fazla hak etmiyorsun yaşamayı fakat öyle düşünüyorsun.

Hayatındaki her şeyi kendin elde etmiş gibi davranıyorsun.

Yaşadığın yerde okul vardı, okuyabildin. Doğduğun topraklar bereketliydi, aç kalmadın. Gidebilecek hastanen vardı, hayatta kaldın.

Şu an sahip olduğun şeylerin çoğu, yaşadığın yerin ortalaması. Yani çevrendekiler ne kadar şeye sahipse sen de o kadarına sahipsin.

Sen sahip olduklarını kendi mücadelenle kazanmadın, o ise yaşadığı acıyı kendisi tercih etmedi.

Doğduğu yerin ortalamasını yaşıyor, tıpkı senin gibi.

Ve sen, doğduğu yerin vasatı; ömrünce aç kalmış, ölümlerden kaçmış, karlar altında uyumuş insanları yargılayabiliyorsun. Çünkü orada doğmadın.

Orada doğmadın ve tek farkın bu."

Önceki ve Sonraki Yazılar
Fatmanur Bektaş Arşivi