Ömer İnal
Ömer İnal ‘’Başı açık’’ dayatması…

‘’Başı açık’’ dayatması…

Orta öğretimde kılık-kıyafet yönetmeliğinde Bakanlar Kurulu kararıyla değişikliğe gidilerek ‘’başı açık’’ ibaresinin kaldırılmasıyla beraber tartışma furyası aldı başına gidiyor.

Eğitim-sen, söz konusu başörtüsü yasağını kaldıran düzenlemenin iptal edilmesi için Danıştay’a gideceğini açıklarken, Türk Tabipleri Birliği ve Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Derneği, ortaöğretimde türban düzenlemesinin olumsuz etki yaratacağını, türban takmayan kız çocukların baskı hissedeceği ve ‘’günah işlemek’’ gibi bir algıyla kendilerini potansiyel suçlu görmeye başlayacaklarını açıklamış…

Zaten sorun da burada başlıyor bence…

Bu insanlar inançları gereği başını örtmek istediği halde yasalarla buna engel olunurken o çocukların yaşadığı psikolojik travma hiç kimsenin umurunda olmaz ama başörtüsü yasağı kaldırılıp, okullara başörtüsüyle gidildiğinde başı açık olan çocuklar bundan etkilenirler, kendilerini baskı altında hissederler diye bir kısım ‘’duyarlı’’ cenah hemen durumdan kendine vazife çıkarır..

Peki, başını örtmek istediği halde buna engel olunmasından dolayı okula giden genç kızlarımız, başı açık arkadaşlarını gördüğünde inancımı yerine getiremiyorum diye içinde yaşadığı o koca yıkımları hiç düşünürler mi acaba?

Başı açık olan kızlarımızın ‘’günah işlemek’’ algısıyla karşı karşıya kalması durumuna olan endişeniz kadar başını örtmek istediği halde örtemeyen kızlarımızın inancı gereği bir Farz’ı yerine getiremediği için işlediği günahlar için de bir endişe ya da vebal hissediyor musunuz?

Sizin özgürlük diye attığınız naralar, eşitlik olsun diye zorla başların açılmasını emretmekten başka ne işe yarıyor?

Herkese eşit davranmak adalet değildir; bütün çocuklar eşit olsun diye başı açmaya zorlamak da adaleti sağlamak olmaz, bilakis sistematik bir zulüm olur bu yapılan… Zira başı açık olan kişiler bu durumdan etkilenmezken başı kapalı olanlar bir değişime zorlanmaktadır, bu adalet değildir, eşitlik değildir ve özgürlük hiç değildir…

Aslında burada önemli bir husus da şudur ki, bu düzenlemenin temeli ‘’başörtüsü yasağının’’ kaldırılması değildir, başını açmaya zorlayan ceberut devlet anlayışının değiştirilmesidir.

Devletin bireye kılık kıyafet dayatması, hele okul çağındaki kişilerin zorla belli bir şekle sokulmaya çalışılması, daha o küçük yaşta, devletin çatık kaşlarını görerek vatanı için canla başla çalışma azminin kırılmasına sebep olmaktan başka ne işe yarar ki?

Kamu kurumlarında, üniversitelerde başörtüsünün serbest olmasından bu yana hangi sorunlar yaşandı,  ‘’günah işlemek’’ algısından dolayı psikolojik travmalar yaşayan bizim bilmediğimiz ‘’başörtüsü mağduru’’ bir grup mu oluştu yoksa…

Siz belki inandığız şekilde yaşamıyor olabilirsiniz, ya da yaşadığınız şekilde inanmak istiyor olabilirsiniz, lakin mütedeyyin kesimin inançlarının gerektirdiği şekilde yaşamasına engel olmak gibi bir lüksünüz olamaz. Azınlıkların çoğunluğa tahakküm etme devri kapamıştır.

Bu ülkede mütedeyyin kesim, inançlarının gerektirdiği şekilde rahatça yaşama noktasında devamlı suretle önüne çıkan engellerle mücadele etmek zorunda kaldı…

Türkçe ezan dayatmasıyla bu aziz milletin tam 18 yıl yürekleri kan ağladı lakin sabırla bekledi. Ben şundan kesinlikle eminim ki aynı durumla siz karşı karşıya kalmış olsaydınız, ‘’bunlar ezanımızın aslını bozdular, kim bilir yarın bir gün de dinimizi değiştirmek için bize baskı kuracaklar’’ deyip isyan çıkartır, iktidardakileri alaşağı etmeye uğraşırdınız.. Alkol düzenlemesiyle yaşam tarzımıza müdahale ediliyor diye bas bas bağırmadınız mı? Mütedeyyin kesim, yapılan tüm zulümlere itidal ile karşılık verdi, çünkü inancı gereği devlet kutsallık addedilen bir kurumdu, gönlündeki iman hoşgörüye teşvik ediyordu, seküler kesimin dayatmalarına da hoşgörüyle karşılık verdi. İşte sizin burun kıvırdığınız mütedeyyin kesimden öğrenecek çok şeyiniz var, en başta da hoşgörü ve saygı… Sağlıcakla kalın…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ömer İnal Arşivi