Baki davanın fanileri
Dile kolay, on beş yıllık serüven…
Bu on beş yıl; istekle, azimle, istikrarla, samimiyetle ve Allah’ın yardımıyla inşa edildi.
Bir dava uğruna yola çıkıldı. Bu dava ki; körü körüne bir lidere bağlanılmamış, yanlış yapıldığında birbirini uyaran, makam mevki için birbirini çiğnemeyen refiklerin olduğu, istişarelerle yol alınan, adaleti ilke edinmiş, hakkı-hukuku önceleyen, maddi imkanları ikinci planda tutan ve ülkenin kalkınması için gününün üçte ikisini çalışmaya adayanların baş koyduğu bir dava…
Bir samimi adamın yola koyulması serüvenidir bu on beş yıl. O Uzun Adam bu ülkenin istikbali için çıktı yola. Klasik bir laf haline dönüşen “Muhtar bile olamazsın.” sözünü söyleyenler bir dava bilincine hiçbir zaman sahip olmamış/olamamış kişilerdir. Bunu apaçık da görmüş oldular.
Meşru çerçevede bir şeyi yapmak istiyorsa bir insan, bu yolda azimle ve istikrarla ilerlerse, bu yaptığı işte de samimiyse, Allah da yürü ya kulum demişse kimse onun yolunu kesemez, kestiğini zanneder sadece.
Ülkemizde şu on beş yılda olan değişiklikleri bir kenara yazdığımızda bir devrim gerçekleştirilmiştir. Düne kadar meşru haklarımızdan mahrum bırakılıyorduk. Üniversite ve askeriye kapılarından alınmıyorduk.
Küçükken hastaneye annem, kardeşim ve ben birlikte giderdik birimiz hasta olduğunda. Birimiz sıra alma, diğerimiz doktor, birimiz de ilaç kuyruğuna girerdik. Buna rağmen saatlerce kuyrukta beklerdik. Şimdi istediğimiz hastanede, çoğunlukla sıra beklemeden randevu sistemiyle muayene oluyoruz, ilacı istediğimiz eczaneden alıyoruz. Bunun en büyük devrim olduğunu düşünüyorum.
Bunun gibi o kadar çok şey sayabilirim ki. Ülke iki ileri bir geri sayarken şimdi hep ileri adımladığı için tüm dünyanın gözbebeği oldu.
Dünya ülkelerinin hoşuna gitmeyen bir tablo bu. Onlar kimsenin kendilerinden bir adım öne geçmesini istemezler. Geçmeye yeltense başına bir bela sarmaya çalışırlar. Aklı şerre çalışanların planı da bitmez.
Kendilerine son yıllarda ilk defa bu denli kafa tutan bir adam ortaya çıktı ve son yaşananlardan anladığımız kadar onlar da artık çuvalladılar.
Bunları neden mi yazıyorum: Bu dava öylesine kıymetli ki, dünyaya kafa tutarken ne badireler atlatıldığının, dünyanın “süper” denilen güçleriyle de mücadele edilişinin özetidir. Kimse şimdiye kadar “Dünya beşten büyüktür.” Serzenişinde bulunabildi mi? Yıllardır Müslüman kardeşlerimizi katleden İsrail’e “Siz öldürmeyi çok iyi bilirsiniz.” Diyebilen bir yiğit daha çıktı mı?
Bu dava ümmet davasıdır, kardeşlik davasıdır, Türkiye’ye sığmaz, dünyayı kapsar. Adaletse herkes için adalet olmalıdır. Mazlumun yanında ve arkasındadır bu dava. Zalimin karşısında dimdiktir, zulme karşı serttir.
İnsan merkezli değildir bu dava. Görev alan herkes bir başkasına zamanı gelince görevini devredebilir, ama dava bakidir. Bu davada samimiyet, istikrar, azim vardır. Körü körüne bağlılık yoktur. Körü körüne bağlanınca insan hatayı, yanlışı, eksiklikleri göremez. Teşkilatlar böyle eksiklikler varsa bunu göstermek, buna işaret etmek için vardır; sloganik söylemler için değil, doğruya-yanlışa dikkat çekmek için vardır.
On beş yıl, bir A4 kağıdına sığmaz elbet. Bilinmesi gereken, yıllar süren bu birliktelik ve sağlam duruş bir dava olduğu içindir. Davamız, bu dava bilincine sahip insanlar var olduğu sürece devam edecektir. Allah'ım gücümüzü artırsın ve bize bu yolda bizlerin fani, davanın baki olduğunu unutturmasın.