Ankara Arena’dan Tarihe Düşülen Not…
Dünya’da bir insana en fazla 150 yıl kadar ömür verilmiştir ve ömründe kaç defa tarihi gün yaşar ki, değil mi?
Ben geçen Çarşamba böyle tarihi bir günü yaşadım. Elbette bundan önce de tarihi önemli günlere tanıklık etmiştim fakat bu hepsinden bambaşkaydı, Yeni Türkiye’nin zafer anlarına Ankara Arena’da tanıklık etmekti, bunun adı...
Ben numara yapamam, etkilenmişsem etkilendim derim, ne yalan söyleyeyim, Ankara Arena’da öncelikle Lokman Koyuncu olmak üzere, İbrahim Karagül, Mustafa Karaalioğlu, Şirin Payzın, Murat Yetkin, Fehmi Koru, Abdülkadir Selvi, Oğuz Haksever başta olmak üzere mesleğimizin duayenleri ile böyle tarihi bir güne tanıklık etmek benim açımdan müthiş bir onurdu… Bu onuru yaşadım, Rabbim bana bunu lütfetti.
Bilinçli bir şekilde bu yazıyı bu güne bıraktım ve Ankara Arena’da aldığım notları sizinle bugün paylaşmış olacağım.
Öncelikle şunu ifade edeyim, çok fazla kongreye katılmış bir insanım, çok görkemli kongreler gördüm, özellikle Refah Partisinin her kongresi ayrı bir muhteşemliği barındırırdı ama hiçbirisinde 27 Ağustos 2014 Çarşamba günü yaşadığım, tarihe tanıklık etme, hissini yaşamamıştım.
Biliyorum bu kongre ile ilgili onlarca ya da ne bileyim yüzlerde, belki de binlerce yazı, not okumuşsunuzdur. Ama ben de tarihe notumu düşüyorum, Ankara Arena’da AK Parti teşkilatının sistemli çalışma metodu çok net bir şekilde görülüyordu. Kapılar çok güzel ayarlanmış, kimse kimseye karışmıyor, herkes nizami bir şekilde salona alınıyordu. Müthiş bir kalabalık vardı ama inanın bu müthiş kalabalık hiçbir curcuna oluşturmadı, zira düzen intizam var.
Basın tribünü müthiş hazırlanmış, tam salona hâkim bir noktada oluşturulmuş, çok uzun bir programı sıkıntısız bir şekilde izlemeniz sağlanmış.
Oluşturulan medya merkezi ile haberleri anında geçebilecek, fotoğrafları ya da video görüntülerini hemen gönderebilecek alt yapı oluşturulmuş.
Hiçbir sıkıntı yaşamıyorsunuz, müthiş bir medya merkezi olmuş. Tek eksiklik salonun havalandırmasının yetersiz olması, tabi sıcak hava ve yoğun katılımı da göz önüne aldığımızda bunu bile hoş görebiliyorsunuz.
AK Partinin medya merkezi müthiş çalışıyor, Türkiye’nin Lideri Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın konuşmaya başlar başlamaz, 32 sayfalık kitapçığı size takdim ediyorlar. Bakıyorsunuz, Sayın Cumhurbaşkanının konuşması ve Sayın Cumhurbaşkanı da tamamen bu metne sadık kalıyor, konuşma böylece belgelerle tarihe geçiyor. Sizin anlayacağınız her şey düşünülmüş.
Kongre ikiye bölünmüş, birinci bölümde Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan var, ikinci bölümde ise Başbakan Ahmet Davutoğlu var.
Bu arada Sayın Süleyman Soylu’nun da müthiş bir açış konuşması yaptığını aktarmış olalım.
Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın konuşmasına önce değinelim.
Konuşmanın her satırı önemli, her satırı tarihi bir mesajı içerir mahiyetteydi. Özellikle paralel ihanet şebekesi ile ilgili kararlı açıklamaları, Yargı’nın reforma ihtiyaç duyduğu gerçeğini ifade etmesi, muhalefete yönelik açıklamaları gibi konulardan tutunda, AK Parti iktidarının nasıl bir süreçten geçtiği gibi çok önemli konuları Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bu tarihi konuşmada ifade etti
Bunlar doğru fakat konuşmanın satır aralarında öyle bir mısra vardı ki, benim işte tabiri caizse bittiğim nokta orasıdır.
Şöyle dedi; “Merhum Neşet Usta’nın, o muhteşem sesi ve yorumuyla dillendirdiği gibi;
‘Hasret etti bizi kavim gardaşa,
Bir ayrılık, bir yoksulluk, bir de ölüm…’
Allah’a hamdolsun, bu veda ve ayrılık, sadece bir başlangıç içindir.”
Şimdi beni bütün o konuşmada bu kadar etkileyen, bu kadar sarsan, bu kadar sersem eden başka cümle yok desem inanınız yalan söylemiş olmam.
Peki, bu ifadeler beni niye sarsmış olabilir? Aktarayım; Merhum Neşet Ertaş’ın seslendirdiği o eseri çok az insan bilir, bir kere bir insanın bu eseri bilmesi için çok iyi bir Neşet Usta dinleyeni olması gerekir, tabiri caizse damar bir eserdir ve bu eseri Recep Tayyip Erdoğan biliyor…
Yani, evet yani benimle, bu toplumla Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan aynı Türküyü dinliyor, beni etkileyen onu da etkiliyor, benim sevdiğimi o da seviyor.
Bu millet Recep Tayyip Erdoğan’ı niye seviyor sorusunu hala cevaplayamamış andavallar keşke şu yukarıda yazdığım cümleleri gerçek anlamda bir anlayabilse…
Anlamazlar ama bilmeleri gerekiyor, aynen Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın dediği gibi bu toplum gücünü, Necip Fazıl Kısakürek'ten, Nazım Hikmet'ten, Mehmet Akif Ersoy’dan alıyor ve haklıdır, Ahmet Yesevi, Ahmede Hani, Hacı Bektaş-ı Veli, Mevlana, Fuzuli, Yunus Emre, Hacı Bayram Veli gibi nice pınarlardan besleniyor bu millet.
Bunu anlamayanlar bu davayı da, Türkiye'yi de, Recep Tayyip Erdoğan'ı da, milletimizi de anlamaz, anlayamaz.
Sayın Ahmet Davutoğlu’na gelince, onun konuşması da yaklaşık 1,5 saat sürdü.
Ahmet Davutoğlu’nun dünya’yı bildiğini zaten biliyoruz da kardeşim, bu dünyadaki bütün dağları, ırmakları da mı biliyorsun?
Biliyormuş, o anlattı ve salon muhteşem bir coşku ile onu dinledi.
Herkes aklına yazsın, Allah’ın izni ile 2023’e kadar Rabbim ömür verirse Ahmet Davutoğlu Başbakan.
Ahmet Davutoğlu neticede meydanlara hâkim olacak, konuşmalarıyla meydanları coşturabilecek ve AK Parti’ye yeni bir ivme katacak bunu görmüş olduk.
Konyalıları da gördüm salonda, Sayın Ahmet Sorgun, Sayın Uğur İbrahim Altay, Sayın Fatma Toru, Sayın Hasan Hüseyin Karapınar salonda gördüğüm Konyalıların bir kaçıydı.
Neticede hiç şüphe duymuyorum, AK Parti bu ülkenin geleceğidir...
Bu bilinçle AK Parti Kongresini, o tarihi günü izlemiş olduk.
İfade ederek bitirelim, Ankara Arena’da bir bitiş yoktu, son yoktu, bu ülkeye Fatiha'nın Fetih olduğunu tekrar öğreten Büyük Lider Recep Tayyip Erdoğan ile onun liderliğinde kabineyi ve dolayısıyla Türkiye'yi yönetecek Ahmet Davutoğlu'nun muhteşem resitali vardı...
Dinleyebilenlere selam, Durmak Yok Yola Devam...