Mert Aslan
Mert Aslan ALIN BU YERALTI ÖRGÜTLERİNİ!

ALIN BU YERALTI ÖRGÜTLERİNİ!

Suriye’de iç savaşın ilk günlerinden beri cihat aşkıyla bir kâfir güruhunu öldürürcesine Sünnî Müslümanları katleden İran ve Ortadoğu’daki ileri karakolu olan Hizbullah’ın bütün çabası aralarına bir kara kedinin girmemesine yöneliktir. Demek oluyor ki, Suriye’de El-Kaide ve yan örgütlerinin otoriteyi ele geçirdiği iddiasının mucidi sadece İsrail, Avrupa ve Amerika değildir. Suriye konusunda İsrail ile İran da tam bir ittifak halindedir.

 İsrail’in Suriye’deki bazı askerî üslere operasyon yapmasının, oradaki önemli birtakım nükleer silahların Özgür Suriye Ordusu’nun eline geçmesini engellemekten başka bir amacı yoktur. İsrail’in başında El-Kaide dendiği zaman tüyleri diken diken olan bir hükümet, altında da ondan farklı olmayan bir toplum var.

 İran ile İsrail’in Esed rejiminin ayakta kalmasına birlikte omuz veriyor olmaları, açıkça Türkiye’ye karşı bir işbirliğidir. Belli ki, İran’ın daha birkaç yıl öncesinde Birleşmiş Milletler ve diğer pek çok uluslararası politik mahfilden kendi suratına yükselen yumrukları havada yakalayıp durduran Türkiye’ye karşı ne vefası vardır ne de insafı… Neden? Türkiye Sünnîdir de ondan…

 İçimizdeki bazı zavallı İran hayranları için tekrar ediyorum: Açın gözlerinizi… Onlar, Şii olmadığınız sürece sizden asla memnun olmazlar. Zira mevcut Şia akidesine göre, “Sünnî” ile “Kâfir” kavramları birbirine pek uzak değillerdir.

 Suriye topraklarında İran ÖSO ve Türkiye’ye karşı, ÖSO ise Türkiye’nin lojistik desteği ile hem Esed rejimine, hem İran’a, hem de Hizbullah’a karşı savaşıyor. Sonunda, galibiyet demokratik halk devriminin olacaktır. Yaşadığımız çağın ruhu budur. Zamanın ruhuna karşı bir süre direnmek mümkün olsa da, kazanmak imkânsızdır.

 Reyhanlı’da yaşanan olayın aslına gelelim: Orada sığınmacıların gelmesiyle birlikte görevlendirilmiş, halen etkin bir biçimde çeşitli sabotajlar, ustaca planlanmış provakasyon ve sindirme faaliyetleri yürüten bazı yer altı örgütleri var. Anlamayanlar için somutlaştıralım: Bazen kocaman sakal bırakıp ÖSO askeri kılığına bürünerek, “Bir gün burayı da ele geçireceğiz! Sizi şöyle yapacağız, böyle yapacağız!” gibi bağırmalarla halkı tehdit etmek gibi işler bile yapıyorlar. Zaten bu ülkede ufak tefek oyunlarla manipüle edilip davar sürüsü gibi her tarafa sürülebilecek kadar önyargılarla doldurulmuş eğitimli görünümlü bir cahiller ve bağnazlar sürüsünün bulunduğunu aklı birazcık eren herkes bilir. Bunları yıllardır güdenlerin, yani Reyhanlı’daki örgütlerin akıl babalarının başlıca uzmanlık alanı ise, provakasyon ve manipülasyondur.

 Peki kim bunlar? Yaptıkları profesyonel oyun ve tahriklerle başta Arap-Alevî kökenli olanlar olmak üzere ilçe halkını savaş mağduru sığınmacılara karşı dolduruşa getirip kışkırtmak, onlara iyilik edip sahip çıkmak isteyenleri tehdit etmek için gece gündüz faaliyet gösteren bazı yasa dışı örgütlerin arkasında kimler varsa, bu olayın perde gerisinden sırıtanlar da onlardır. Esed ve Ahmed-i Nejad ikilisi…

 Amaç çok basit ve açıktır: Sen orada bir yönüyle Alevî geleneğinin uzantısı olan bir Nusayrî diktatörlüğüne karşı başlayan Sünnî halk isyanına destek verirsen, o da senin içindeki Alevîleri senin hükümetine ve sığınmacılara karşı kışkırtarak Alevî-Sünnî ayrımını körüklemeye çalışacaktır. Devletin orada cirit atan bu örgütleri bir an önce deşifre edip tasfiye etmesi gerekiyor.

Eminim, aynı oyunları Suriye’li savaş mağdurlarının sığındığı diğer ülkelerde de yapıyorlardır; ancak Türkiye’de daha ustaca ve ısrarla yaptıklarından kuşkumuz yok. Çünkü Ortadoğu’da ve Suriye’de yerleşik köhne düzene en rasyonel, en ciddî, en kalıcı çözüm önerileri ve müdahaleleri, “Türkiye Rol Modeli”nden geliyor. Devlet bunlara daha fazla göz yummasın. Alsın bu yeraltı örgütlerini, Silivri’deki koca babalarına iade etsin!  

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mert Aslan Arşivi