Ah şu STK'lar
SesleriTıkandıKonuşamıyorlar
Soru: Bir basın toplantısı niçin düzenlenir, ya da bir basın açıklaması niye yapılır?
a. Laf olsun diye
b. Millet pazarda alışverişte görsün diye
c. Kimse görmesin, bilmesin diye
d. Hepsi
e. Hiçbiri
Günün sorusunu laf olsun diye sormadım. Yanıtını bilemediğim için sordum. Bir kişi, bir grup, bir parti, bir dertli, kimse o işte derdini anlatacak kişi; Kamuoyu beni, derdimi, davamı, anlatacaklarımı dinlesinler diye yapmaz mı bir basın toplantısını…? Şimdi herkes “Evet” öyle diyecek ama öyle değilmiş meğer…
Konya STK’larının neredeyse tamamı bir araya gelip bir basın toplantısıyla, son günlerin en sıkıntılı konusu “Terör olayları” ile ilgili fikirlerini kamuoyuna duyurmak istemiş. Tabi bu işlerin eskisi gibi “bir tellal çıkarıp” bedesten de dolaştırmakla olmadığını bildiklerinden sanırım, bir basın toplantısı düzenlemek istemişler. Hatta istemekle kalmayıp tamamlamışlar sanırım toplantıyı. Ancak herkesin telefonu da yoktu galiba telefonunu buldukları bir iki kişiyle toplantıyı gerçekleştirip, sonra herkes evlerine dağılmış. Böylece o günkü çay ve muhabbet kotalarını da doldurmuşlar… Eksik kalansa şu; medya da halk da nedeniyle, nasılıyla, sonucuyla Terör olaylarından herhangi bir bilgi sahibi olamamışlar… Olsun işte Millet alışverişte görsün…
Şimdi sorumuza geri dönüyoruz; bir basın toplantısı niçin düzenlenir. Hem de Türkiye’nin bu en önemli konusu için. Hem de bir STK isen. Hatta STK’ları bir araya getiren bir üst çatı isen.
Bir gün bir ihtilal olsa, tankın önüne ilk atlayacak kişilerin bir araya geldiği bir yapı aklıma gelir benim STK denince. Onlarca kişinin ölümüyle başlayan ve halen sonuçlanmayan terör olayları mevzu bahis olunca aslında silahlar dahil herkes susmalı sadece STK’lar konuşmalıydı oysa.
Terör hücreleri değil, tüm STK’lar ayaklanmalıydı. Saldırı düzenlenen karakollara canlı kalkan olarak durmalılardı. Bunu yapamadılar; terör durana kadar açlık grevi başlatabilirlerdi. Oda olmadı; Terör uzmanları, kardeşlik uzmanları (bu nasıl bir statü ise onu bilemiyorum ama) ile mitingler, konferanslar, paneller, eylemler, uluslararası kurullarla ortak toplantılar yapabilirlerdi. Hatta, Almanya’ya Belçika’ya Demirtaş’tan önce gitmelilerdi… Çocuklarını Kandil’den almak isteyen ailelerle birlikte Kandil yürüyüşü yapmalılardı; Yüzbinleri aynı anda öldüremez ya kimse…
Vs… Vs… Bunların hepsi “temsili” öneri… Ben hikayedeki bu “Kargayım” çünkü… Değinmek istediğim şu, sonuç itibariyle; Konya STK’ları bunlara benzer şeyler yapıyorlardır belki de bilemiyoruz tabi. Medyadan takip edebildiğimiz kadarıyla biliyoruz konu hakkındaki fikirlerini… Yaptıkları toplantı, açıklama, ya da basın bildirisi her neyse gözümüz tevafuken çarpmasa tepki verdiklerinden de haberimiz olmayacaktı.
Gerçi sesleri de o kadar kısıktı ki ortada gösterilen şeyin adı tepki miydi onu da bilemiyor Konyalı…?
Bunun adı ya beceriksizliktir... Yada önemsememek… Veyahut ötekileştirmek… Vatan evlatları ölürken kimsenin bu tip şeyleri akıllara getirmeye hakkı yoktur… Eğer öyleyse “ O zaman hiç kimse çıkıp bu millet kurtuluş savaşında yedi düvele karşı omuz omuza savaşmıştır” edebiyatı yapmasın… Siz daha Terörcük Örgütü karşısında birlik içinde ses veremiyorsanız, ne yedi düveli…
Ah şu Konya STK’ları… Onlarda herkes gibi biz ayrı ayrı güzeliz ve ayrı ayrı Konya’yız diyorlar ya! Söz bulamıyorum… Yoksa STK’lar halkın gözündeki gibi 10 kaplan gücünde falan değiller mi…?
….
Sanıyorum sorduğum soru da ÖSYM tarafından iptal edilir. Çünkü birden fazla doğru şıkkı var…