Adil gelir dağılımı için bir imkan
2019 Ağustosunda 5. Dönem Toplu Sözleşme Görüşmeleri uyuşmazlık ile sonuçlanmasına rağmen mevzuatın verdiği imkan ile Kamu Hakem Heyeti bütün kamu çalışanları ile emeklilerinin 2020 ve 2021 yılı özlük haklarını belirledi. Toplu Sözleşmenin ruhuna aykırı olarak çalışanların özgür iradesinin olmadığı bir metin, Toplu Sözleşme olarak Kamu Hakem Heyetinin iradesi ile yürürlükte. ‘Memur ve emeklilerin maaşlarını Toplu Sözleşme masasında belirleyelim, artışı Devletimiz versin, istatistiklerin verdiği artışlar hem Devletimizi hem de memurları rencide ediyor.’ denmesine rağmen, bu nedenle de Yetkili Sendika Memur-Sen’in imzalamadığı, memurların iradesini içermeyen bürokratik bir metin, Toplu Sözleşme namı ile yürürlükte.
Kamu Hakem Kurulu, memur maaşlarında 2020 için 4+4, 2021 için 3+3 oransal artış yapmıştı. Memur-Sen, bu oranların ülkenin, ekonominin gerçekleriyle, geçmiş dönem enflasyon verileriyle uyumlu olmadığını ve gerçekçi olmadığını dile getirmişti. Bu nedenle de Toplu Sözleşmeyi imzalamamıştı. Ne yazık ki Memur-Sen’in öngörüsü gerçekleşti. Bürokrasinin irade buyurduğu %4 artış, dördüncü ayda eridi ve enflasyon farkı verilmesini gerektirdi. II. altı ayda %4 artış öneren bürokrasinin öngörüsüzlüğü trajedi seviyesinde gerçekleşti ve o da üçüncü ayda enflasyona yenildi. Yani Bürokrasinin öngörülerinde %80’lik bir sapma meydana geldi. Bürokrasi, bu sapmayı 2019 Ağustosunda öngörmüşse sorumlu olduğu siyasi iradeyi maniple ettiği için ihanet içindedir, %80’lik sapmayı öngöremedi ise gaflettedir.
Umarım 6. Dönem Toplu Sözleşmelerinde Devlet itibarını sarsan bu maniplasyonlara alan açılmaz.
Eşitler arası ilişkiyi tanzim eden hukuki bir çerçeve olarak Toplu Sözleşme kavramının içselleştirilmesini hem genel kamuoyu ve onun temsilcisi Hükümet tarafı için, hem de memurlar ve onun temsilcisi Sendikalar için bir kritik eşik olarak görmekteyiz. Memurlar bir kazanım elde edecekse masada elde etmelidir. Toplu Sözleşme Görüşmelerinin yapıldığı masayı önemsiyor, masayı değerli kılacak her türlü fedakârlığı gösteriyoruz. Emeğin karşılığının, alınterinin bedelinin masada eşit koşullarda müzakere edilerek elde edilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Hükümetin veya herhangi bir iradenin tek taraflı iradesi ile vereceklerini ise onur kırıcı buluyoruz.
Yetkili Konfederasyon Memur-Sen, önceliği gelir dağılımı adaletsizliğini gidermek olan bir stratejiyi, 5. Dönem Toplu Sözleşme Görüşmelerinde yarım kalan bir çerçeveyi masanın diğer tarafında bulunan Hükümetin dikkatine sundu. Son ekonomik koşulları da dikkate alan ve tüm memurlara 400 TL’lik seyyanen artış ile en alt düzeyde maaş alan memurların mağduriyetinin giderilmesini önceleyen bir öneride bulundu. Oransal artışın, gelir dağılımını bozmakta olduğu gerçeğinden hareketle seyyanen artış talebi makul bir taleptir, siyasi iradenin bigane kalmayacağını ve dikkate alacağını umuyoruz.
Özetle, 5. Dönem Toplu Sözleşme süreci gösterdi ki;
Toplu Sözleşme mekanizmasında yasadan kaynaklanan sorunlar var. İşçi boyutunda tarihi tecrübeyle sabit kriterleri oluşmuş Toplu Sözleşme sistematiğimiz var ve bu sistematiğin memurlardan esirgenmesi ve memurlar için farklı bir hukuk ve tecrübe öngörülmüş düzenlenmiş olması anlaşılır değildir. 4688 Sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu’nun kamu çalışanlarının toplu iş hukukuna dair sorunlarının çözülmesinde etkili bir araç olma imkanı kalmamıştır. İşçilerin Toplu İş Sözleşmesi deneyimini memurlara transfer edilerek Toplu Sözleşme mekanizması etkili, eşitler arası ilişkiyi düzenleyen gerçek bir masaya dönüşmesi sağlanabilir. İlk olarak Toplu Sözleşme masasının gerçek pazarlık masasına dönüşmesini sağlamak için grev hakkının tanınması gerekmektedir.
Bu düzenlemeler sırasında 4688 sayılı Kanunun örgütlenme hakkını sınırlayan maddeleri gözden geçirilmelidir. Partili Cumhurbaşkanının yönettiği bir ülkede kamu çalışanının sendika üyeliğini engellemenin izahı yoktur.
Ve ‘Memura Siyaset Yasağı’ sonlandırılarak siyasetin insan kaynağı daha nitelikli hale getirilmelidir. Bu siyaset kurumunu yeniden yapılandıracaktır.
Önemli;
Tüm Dünyada Yetkili Sendikanın dışındaki diğer sendikalar toplu sözleşme sürecini etkin takip ederler, gözlemci statüsünde masada bulunmasına da imkan verilir. Ancak, Dünyanın hiçbir ülkesinde Toplu Sözleşme masasında yetkili olmayan sendika temsilcileri, Yedek Heyet Başkanı sıfatı ile bulunmaz, Heyet Başkanının imzalamadığı bir metni imzalamak için hazır beklemez. Bu, Cumhurbaşkanı seçimlerinde en çok oy alan ikinci adayın, son seçimde Muharrem İnce’ydi sanırım, O’nun Cumhurbaşkanı olmadığı zaman Hükümete başkanlık etmesi, hatta Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi yayınlaması gibi absurd birşeydir. Düzeltilmesi lazım, Toplu Sözleşme mekanizmasının uluslararası normlara uyumu ve memurların taleplerinin müzakere kapasitesi için bu düzenleme hayatidir.