Bekir Dolu
Bekir Dolu ACABA

ACABA

Olay 1, Geçen hafta Ankara’da kontrolden çıkan bir otomobilin bariyerlere çarpması sonucu meydana gelen kazada ASELSAN’da mühendis olarak çalışan Hakan Öksüz hayatını kaybetti.

ASELSAN, daha önce üst üste gelen "mühendis intiharları" ile gündeme gelmiş ve kamuoyunda "suikast" şüpheleri seslendirilmeye başlamıştı. Hepsi de savunma sanayi için kritik öneme sahip yazılımlar üzerine çalışan mühendislerin, bazı çok önemli sırları çözdüklerinden dolayı cinayete kurban gittikleri ileri sürülmüştü.

Bu son kazadan sonra da yine acaba "suikast mı" soruları akıllara geldi maalesef.

Acaba Aselsan, Havelsan, Roketsan vs. de çalışan mühendislerimizi gerektiği gibi koruyamadığına inanılan devletimiz, o süreçlerde hangi partinin laikliğe aykırı fiillerin odağı haline geldiğini tartışmakla mı meşgul edilmekteydi.

Acaba en kritik projelerde çalışan mühendislerimizi bile korumayı başaramıyor muyuz, devlet olarak.

Acaba kritik projelerle ilgili bilgi ve belgelerin gerektiği şekilde korunmasında bir zafiyet mi var. Bazı sızıntılar mı oluyor dışarıya.

Olay 2, Casusluk ve şantaj davaları ve davalarla ilgili iddialara göre TSK’nın kilit noktalarında görev yapan bazı subaylar, fuhuş tuzağına düşürülerek kontrol altına alınıyor ve istenilen bilgi ve belgeler şantaj yoluyla elde ediliyor.

Hatta şebekenin, Genelkurmay Başkanı ve ordu komutanlığı yapmış birçok orgeneral ile onlarca yüksek rütbeli subayın gizli sağlık bilgilerini elde ettiği ileri sürülüyor.

Acaba birileri şehit olurken, bir kısım haramzadeler karı kız peşinde mi koşmaktadır. Veya birileri bir yandan irtica ile uğraşırken bazıları da diğer yandan satış yapmakla mı meşguldür.

Acaba emrindeki subayların uçkuruna sahip olamayan devletimizin kurumları, sırası geldiğinde vatana nasıl sahip çıkacaktır.

Acaba çok kritik görevler yürüten devlet personelinin eğitimi ve yönetimi konularında bir hata, bir gevşeklik mi vardır.

Acaba bu personelin moral değerler eğitimi işinin sil baştan yeniden yapılandırılmasına ihtiyaç var mıdır?

Netice; İnsan aklını yoran bir kelimedir “acaba” kelimesi. “Acaba”dan sonraki cümle çok da önemli değildir genellikle. Çünkü bu kelime uğursuzdur. Zehirlidir çünkü. İçinizdeki saflığı yok edip yerine kurtçukları doldurur. Lakin iş işten geçmeden kullanılırsa çok faydalı olabilir.  

“Keşke” ne kadar geçmişe yanmaksa; “acaba” da bir o kadar geleceği kovalamaktır. Keşke dememek için her daim acaba denmelidir.

 

Bir Küçük Öneri

Çamlıca’ya yapılacak cami projesine karşı olan kesimler, halkın tepkisinden çekindiklerinden dolayı camiye açıkça karşı çıkamıyorlar. Onun yerine şeklini, zamanını, büyüklüğünü, projesini vs. bahane ederek ha bire orta sahada top çeviriyorlar.

Çamlıca tepesine yapılacak olan camiye ATATÜRK CAMİSİ adı verilsin. Belki o zaman lafı ağızlarında geveleyen ‘çakma mimarlar’ bu işe sıcak bakabilirler. Ne dersiniz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Bekir Dolu Arşivi