“Yüz yıllık uyanış”
15 Temmuz Direnişini “Çanakkale savaşı 1915, uyanış 15 Temmuz 2016. Yüz yıl geçtikten sonra uyandık. Bu neslin uyanışı tam yüz yıl sürdü” sözleriyle değerlendiren Yakışıklı, bu milletin Erdoğan önderliğinde kendine akacak bir yol bulduğunu söyledi.
15 Temmuz Direnişini “Çanakkale savaşı 1915, uyanış 15 Temmuz 2016. Yüz yıl geçtikten sonra uyandık. Bu neslin uyanışı tam yüz yıl sürdü” sözleriyle değerlendiren Gazeteci-Yazar Hacı Yakışıklı, bu milletin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan önderliğinde ve sayesinde kendine akacak bir yol bulduğunu söyledi.
Türkiye’nin yüz yıllık bir aradan sonra uyanışa geçtiğinin altını çizen Akit Gazetesi Ankara Temsilcisi Hacı Yakışıklı, ‘Emperyalistler işine geldiği için karşımızda tavır alıyorlar. Biz ise ne zaman dünyayı karşımıza alsak dünyayı yönettik. Bu bize gelecek hakkında önemli bir fikir veriyor” diye konuştu.
‘’Nesil özellikle 2002 AK Parti iktidarı ile beraber Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın önderliği ile beraber kendine akacak bir yol buldu. Bu yolla beraber son çılgın olan Feto bu millete zincir vurmak istedi. Bu millet ilk kez İstiklal Marşını yürekten dinleyerek bu darbeye itiraz edip, püskürttüğünü söyleyen gazeteci-yazar Hacı Yakışıklı, ‘’ Bu neslin uyanması yüz yıl sürdü. Çanakkale biliyorsun 1915 bizim uyanışımız 2016 yani yüz bir yıl geçtikten sonra olan bir uyanış. Bu arada bir nesil’i kaybettik. Bu nesil zaman içinde Necip Fazıllarla, Mehmet Akiflerle, Cahit Zarifoğlu, yedi güzel adamla ve bir çok aydınla beraber yükselişe geçti. Necmettin Erbakan’la büyük bir nesil yetiştirdi. Rahmetli Erbakan’ın bu toplum üzerinde büyük emeği vardır. Erbakan hocadan sonra gelen kuşakta süreci iyi yönetti. Türkiye’yi iyi okudular süreci iyi yönettiler.’’ dedi.
Gazeteci, Yazar Hacı Yakışıklı gündeme dair konular hakkında gazetemize çarpıcı açıklamalarda bulundu. ‘’Dünya bunu kabul etmiyor. Bu vahim durumun farkına varmış değil. Böylede bir sıkıntı var. Aslında Emperyalistlerinde işine geldiği için böyle bir tavır alıyorlar. Biz böyle davranınca dünyayı karşımıza alıyoruz. Bu yeni bir durum mu? Türkiye’nin ve milletinin dünyayı karşısına alması yeni bir olay mı? Değil biz tarihin eski çağlarından beri dünyayı karşımıza alıyoruz. Dünyayı karşımıza aldığımız için biz dünyayı yönettik’’ dedi.
Gazeteci-Yazar Hacı Yakışıklı ile yaptığımız söyleşi son dönemde Türkiye’de yaşanan tartışmaların tamamına ‘nokta’ mesabesindeydi. Söyleşimizde ’’ . Nasıl ki PKK sadece Apoya bağlı bir terör örgütü değilse Paralel İhanet Çetesi de sadece Fetoya bağlı bir terör örgütü değildir. Bunların arkasında farklı yöneticiler var. Üst akıl dediğimiz aslında şer akıl olan bir akıl devreye giriyor. Fethullah Gülen bu örgütten ayrılsa, Türkiye’ye gelse, hapse atılsa, ortadan kaldırılsa bir şey değişir mi? örgüt kırılır mı? Kesinlikle hayır. FETO bir sistem. Yani şahıslar üzerinden kurulu bir sistem değil. FETO bir sosyolojik ve siyasal bir sistem haline geldi. Bir devlet sistemi haline gelmiş’’ diye konuşan Yakışıklı, ’’ Şu var cemaatlerin devletle yarışması ayrı bir şey. Cemaatleri bitireceğiz demek ayrı bir şey. Şimdi biz kesinlikle bu ülkenin Türkiye, Türkiye olmuşsa biz eğer bugün Konya’da, İstanbul’da, Ankara’da yaşayabiliyorsak bu ülkedeki alperenler ve evliyalar vesilesiyle olmuştur. Devletin giremediği en ücra köylere tarikatlar girmiştir. Tarikatlar derken hakiki İslam önderlerinin öncülüğünü yaptığı tarikatlar. Pırıl pırıl önderlerden bahsediyoruz. İnsanları sömüren yapılarda var. Bunlar bitirilsin. Ama siz tutup da cemaatleri, tarikatları bitireceğiz derseniz Türkiye’nin özüne zarar vermiş olursunuz.’’ Şeklinde konuştu.
İşte Hacı Yakışıklı’nın gazetemize verdiği çarpıcı söyleşimiz;
ERDOĞAN ÖNDERLİĞİNDE MİLLET YETER DEDİ
Sayın Hacı ağabey 15 temmuz darbe girişimini nasıl değerlendiriyorsunuz? Fetonun bu darbe girişiminde asıl amacı ne? Hedefi ülkeyi ele geçirmekti. Ülkeyi bölüp yeni bir Sevr’i ortaya çıkarmaktı. Bu bağlamda darbe girişimini değerlendirir misiniz?
Şu ana kadar 15 Temmuzla alakalı bir çok şey yazıldı, çizildi. İnsanlar Fetonun tankları yürüteceğini tahmin edemiyordu. Bu kadar çılgınca davranacağını tahmin edemiyordu. Biz İstiklal Marşını 90 yıldır dinliyoruz. ‘’Hangi çılgın bana zincir vuracakmış şaşarım’’ mısrasını hep dinliyoruz. Ama çılgınlar hep bize zincir vurdu. İstiklal Marşı yazıldıktan sonra millet olarak hep zincire vurulduk. Bunu 1960’da da 1970’de de 1980’de de 1997’de de hatta e-Muhtırada da gördük. Biz hep zincire vurulduk. Ses çıkaramayan bir toplum olduk. Çünkü yetişmiş bir nesil yoktu. Nesil özellikle 2002 AK Parti iktidarı ile beraber Cumhurbaşkanımız sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın önderliği ile beraber kendine akacak bir yol buldu. Bu yolla beraber son çılgın olan Feto bu millete zincir vurmak istedi. Bu millet ilk kez İstiklal Marşını yürekten dinleyerek bu darbeye itiraz edip, püskürttü.
Bu şuuru sağlayan ne oldu?
Bu şuur yılların birikimiyle gelen bir durum. Bir anda olmadı. Biz biliyorsun Çanakkale’de bir nesli kaybetmiştik. Bu neslin uyanması yüz yıl sürdü. Çanakkale biliyorsun 1915 bizim uyanışımız 2016 yani yüz bir yıl geçtikten sonra olan bir uyanış. Bu arada bir nesil’i kaybettik. Bu nesil zaman içinde Necip Fazıllarla, Mehmet Akiflerle, Cahit Zarifoğlu, yedi güzel adamla ve bir çok aydınla beraber yükselişe geçti. Necmettin Erbakan’la büyük bir nesil yetiştirdi. Rahmetli Erbakan’ın bu toplum üzerinde büyük emeği vardır. Erbakan hocadan sonra gelen kuşakta süreci iyi yönetti. Türkiye’yi iyi okudular süreci iyi yönettiler. Özgürlük alanları açıldıkça insanlar geçmişini okumaya başladı. Bize öğretilen sanki Türkiye hiç yokmuş ortada, bizim tebaamız yeni çıkmış gibi bir hava vardı. Bizim tebaamız 1923’de değil tarihlerin çok eski zamanlarından beri geldiğini öğrendik. Kavimlerimizin olduğunun şuuruna vardık. Kurduğumuz devletlerin olduğunu öğrendik. Kitabımızın olduğunu, Peygamberimizin olduğunun şuuruna varıp idrak ettikten sonra, bu topraklara niçin geldiğinin şuuruna vardıktan sonra 15 Temmuz başarılı olmadı. 15 Temmuzun başarılı olamama sebebi toplumun Türkiye Edirne’den Kars’a kadar niye vardır yani Vatan şuurunun olmasından dolayı başarısız oldu.
DÜNYAYI KARŞIMIZA ALIYORUZ
Zaten bu kalkışmanın amacı kaos,terör ve iç savaş çıkarmak amacıyla yapıldı. Sizde görmüşsünüzdür İncirlikte hazırlanan bir plan ortaya çıktı. Ülkeyi bölmek amacıyla hazırlanan bir plan. Yani Fetonun Türkiye merkezli bir küresel terör şebekesi olduğu ortaya çıktı. Peki biz siyasette bu gerçeği ne zaman gördük?
Tabi şu var, Fetonun Küresel şebeke olduğu ortaya çıktı ama bunu biz kabul ediyoruz. Dünya bunu kabul etmiyor. Bu vahim durumun farkına varmış değil. Böylede bir sıkıntı var. Aslında Emperyalistlerinde işine geldiği için böyle bir tavır alıyorlar. Biz böyle davranınca dünyayı karşımıza alıyoruz. Bu yeni bir durum mu? Türkiye’nin ve milletinin dünyayı karşısına alması yeni bir olay mı? Değil biz tarihin eski çağlarından beri dünyayı karşımıza alıyoruz. Dünyayı karşımıza aldığımız için biz dünyayı yönettik. Bugünde evet kabul etmiyor küresel sistem eğer kabul etseydi terörist başı bugün Türkiye’deydi. Biz ne zaman bunun idrakine vardık? 17/25 Aralıktan önce 7 Şubat MİT krizi yaşanmıştı. Hakan Fidan’ı almaya çalışmışlardı. Fakat mücadele bundan öncede başlamıştı. 2010 referandumundan sonra başlamıştı. Devleti ele geçirmek istedikleri alenen ortaya çıkmıştı referandumda. Oslo süreci malumunuz. Fetoya yeter artık diyen bir hükümet vardı. Bu mücadele vatandaşa pek yansıtılmadı. MİT krizinde de yansıtılmadı. 17/25 Aralık milat oldu hükümet alenen bu Fetonun terör örgütü olduğunu, haşhaşi olduğunu söyledi. Peki daha öncesi var mı?
Mesela 28 Şubat süreci?
28 Şubat 1997’de o günkü seçilmiş hükümete, bu hükümet kim olursa olsun Ecevit hükümeti de olabilir Erbakan hükümeti de olabilir. Seçilmiş hükümete karşı cuntanın yanında yer alan bir Feto vardı. Bırak git diyen bir feto vardı. O gün aslında onun küresel sistemin bir parçası ve Türkiye içine yerleştirilmiş kripto bir örgüt olduğu 1997’de ortaya çıktı. Bunu herkes çok iyi biliyordu. Bunu siyasi iradede biliyordu. Bunu AK Partide de biliyordu. Bunu dönemin Başbakanları da, Cumhurbaşkanları da biliyordu. Herkes biliyordu. Niye ses çıkarmadılar? 17/25 Aralık’a kadar dediğimiz sürece kadar Fetoya bir süre tanındı. Dediler ki, sen İsrail’den yanasın. Amerika’dan yanasın. Gel onları bırak, gel Türkiye’ye hizmet et. Biz sana özgürlük alanları açalım hatta açtılar da. Ne yapıldı maalesef bütün yardımlar yapıldı. Önü açıldı. Olimpiyatlara ve her şeye izin verildi. Fetonun devlete yerleşmesine izin verildi. Niye İsrail, Amerika’yı bıraksın. Türkiye’de büyük güç gel Türkiye’den yana ol diye. Feto bunu kabul etmedi. En son silahlı kuvvetleriyle beraber harekete geçen Fetoya karşı Millet yeter dedi ve bugünlere geldik.
FETO BİR DEVLET SİSTEMİ HALİNE GELDİ
Peki hocam benim bir endişem var. Sizce bu Feto yapılanmasının beli kırıldı mı? Mesela bunlar takiyye yaptığı için çok tehlikeli bir örgüt. PKK’nın ve PKK’lıların ne olduğu belli. Askeriyede olsun, emniyette olsun bu örgüt zayıflatıldı mı yoksa halen güçlüler mi?
Güçlüler derken devletten güçlü değiller. Lakin tamamen bitirilmedi. Bitirildi demek yanlış olur. Nasıl ki PKK sadece Apoya bağlı bir terör örgütü değilse Paralel İhanet Çetesi de sadece Fetoya bağlı bir terör örgütü değildir. Bunların arkasında farklı yöneticiler var. Üst akıl dediğimiz aslında şer akıl olan bir akıl devreye giriyor. Fethullah Gülen bu örgütten ayrılsa, Türkiye’ye gelse, hapse atılsa, ortadan kaldırılsa bir şey değişir mi? örgüt kırılır mı? Kesinlikle hayır. FETO bir sistem. Yani şahıslar üzerinden kurulu bir sistem değil. FETO bir sosyolojik ve siyasal bir sistem haline geldi. Bir devlet sistemi haline gelmiş. O açıdan eğer biz güçlü olursak kendine gelemez, dirilemez ama FETO büyük oranda temizlenir ama dünyada hiçbir örgüt yoktur ki kökten tamamen bitirilsin. Vücutta bile bir kanser yok edildiğinde bile kanserin virüsleri vücutta duruyor. Ne yapıyorsunuz vücudunuzu sağlam tutuyorsunuz. Kendinize iyi bakıyorsunuz o canlanıp vücudu saramıyor. Dünyada ne kadar şer odağı varsa Türkiye’ye karşı bunu salacaklar. Güçlü bir devlet yapılanmasına sahip olursak. Yöneticilerini millet seçmeye devam ederse bu örgütler kesinlikle ayağa kalkamaz. Ve tekrar yayılamazlar. FETO’nun bu sistemini devlet tıkar.
FETÖ'YÜ YOK EDERKEN BAŞKA ÖRGÜTLER,BAŞKA GRUPLARIN ÖNÜ AÇILMASIN.
Mesela Askeriyede İmam Hatiplilerin önünü açmak, askeri müfredatı sivilleştirmek,askeri karargahları şehir merkezinden şehir dışına çıkarmak gibi önlemler alınacak. Çünkü bu darbeler tarihine baktığımız zaman bunun geçmişte Sol/Kemalist ayağı da var. Bu gibi çalışmalar darbeyi engeller mi? Daha doğrusu darbe fikrini askeriyeden çıkarır mı?
Tabi şu anda darbeyi engelleyecek olan millettir. Milletten başka hiç kimse şu anda darbeleri engelleyemez. Bu açıdan da siz askeriye sistemini de değiştirseniz, her şeyi de değiştirirseniz bunlar birer önlemlerden ibarettir. Fakat sistemler her an dönüşmeye hazırdır. Birden bire dönüşür sizin hiç ummadığınız zaman size saldırabilir. O açıdan sistemin başı önemli. Sistemin başı sağlam olursa sıkıntı olmaz. Tabi şu var FETOYU yok ederken başka örgütler,başka grupların önü açılmasın. Cemaatlerin üstüne gidiliyor bugünlerde.
CEMAATLERİ BİTİRMEK TÜRKİYE’NİN ÖZÜNE ZARAR VERMEKTİR.
15 Temmuz gecesinde darbeyi engelleyen İslami cemaatlerdi. Şehitlerin arasında İbda-C’ci vardı. İskenderpaşa cemaatinden, Milli Görüş hareketinden ve her türlü cemaatten insan vardı. Cemaatlere mensup Müslümanlar darbeyi engelledi. Yanlış anlaşılmasın sadece bunlar engelledi demiyorum Solcularda vardı o gece. Laikliğin her şeyin ilacı olduğu gibi akıl tutulmaları çok konuşuluyor… Doğu Perinçek’in açıklaması var cemaatlerin kökünü kazıyacağız diye. Mustafa İslamoğlu’nun açıklamaları da Doğu Perinçek’ten aşağı değil. Cemaatleri köşeye sıkıştırma konusu hakkında ne dersiniz?
Şu var cemaatlerin devletle yarışması ayrı bir şey. Cemaatleri bitireceğiz demek ayrı bir şey. Şimdi biz kesinlikle bu ülkenin Türkiye, Türkiye olmuşsa biz eğer bugün Konya’da, İstanbul’da, Ankara’da yaşayabiliyorsak bu ülkedeki alperenler ve evliyalar vesilesiyle olmuştur. Devletin giremediği en ücra köylere tarikatlar girmiştir. Tarikatlar derken hakiki İslam önderlerinin öncülüğünü yaptığı tarikatlar. Pırıl pırıl önderlerden bahsediyoruz. İnsanları sömüren yapılarda var. Bunlar bitirilsin. Ama siz tutup da cemaatleri, tarikatları bitireceğiz derseniz Türkiye’nin özüne zarar vermiş olursunuz. O açıdan hiçbir dernek,vakıf,cemaat, tarikat, holding devletle yarışmamalıdır. Devletin yerine geçmeye çalışmamalı. Devlette kadrolaşmaya çalışmamalı. Dernek dernekliğini cemaat cemaatliğini yapmalı. Devlete adam yetiştirmeyin. Kendinize adam yetiştirmeyin. Topluma adam yetiştirin. Topluma adam yetiştirecekler, topluma adam yetiştirdikleri kişide devlette görev alabilir,başka yerde görev alabilir ama hedef millet olmalı.Millete hizmet olmalı. Hak yolunda olan cemaatler, tarikatlar, vakıfları kimse yok edemez. Adama ‘’deden bile söndüremedi İslam’ın nurunu sen mi söndüreceksin Ebu Cehil’in torunu’’ derler. Toplumsal faaliyetler içerisinde bulunan, topluma faydalı olan dernekleri, cemaatlerin kökünü kazımakta kimsenin haddine değildir.
Hocam size özel bir soru soracağım. 15 Temmuz gecesinde siz ne yaptınız?
O gece tabi ki sokağa çıktık. Özellikle telefonlarımız çok çaldı. Yerinde misin,duruyor musun, ne yaptın diye ilk dakikalarda arayanlar oldu. Olayın şaşkınlığı içerisinde bizi arayanlar oldu. Bizde ilk andan itibaren bunun FETONUN bir kalkışması olduğu, başarılı olamayacaklarını söyledik. Çünkü daha ilk anlardan itibaren sokaklarda kornalar çalmaya başladı. Millet karşı geldi. TSK’nin en üst kademeleri buna dahil olmayınca, emir komuta zinciri içinde darbenin yapılmadığını görünce bunun kesinlikle başarılı olamayacağını, ancak can kaybının fazla olmaması için dua etmemiz gerektiğini söyledim. Sosyal medya üzerinde çokça mesajlar yağdı o gün. Biz hemen oralarda gerekli mesajları yazdık. Kimin ne olduğu ortaya çıktı. Daha sonrada bütün vatan evlatları gibi meydanlara çıktık. Bazı meydanlarda acizane konuşmalar yaptık. Şunu söyledik biz konuşsak da,ne dersek diyelim bu darbeyi siz durdunuz dedim. Vatandaşa bu darbeyi halk durdurmuştur, millet durdurmuştur, imanlı göğüsler durdurmuştur dedim. Yıllarca bu ülkede elit kesim dediğimiz tabaka, laik kesim dediğimiz tabaka sürekli Sosyalizm’in ve eşitliğin, adaletin, darbenin edebiyatını yaptı. Onlar darbenin edebiyatını yaptı ama sokaktaki vatandaş da gerçek hayatta darbeyi durduran oldu. Gerçeğini vatandaş gösterdi.
AMERİKA VE İSRAİL TÜRKİYE’NİN DÜŞMANIDIR.
Bu darbenin arkasında apaçık Amerika’nın olduğu ortaya çıktı. İncirlikte hazırlanan plan olsun, darbede kalkan savaş uçaklarının yakıt ikmalini İncirlikten kalkan uçakların yapmış olması, darbenin finansörlerinden birinin Afganistan’dan Türkiye’ye para akışı sağlayan bir Amerikalı generalin olması ve bunun gibi onlarca delil ortaya çıktı. Hatta o gün CIA’nin adamları olan Graham Fullerin ve Henry Barkey’in darbe zamanında Türkiye’de olması. Amerika Türkiye’de niye darbe yapmak istiyor?
İşin ilginç yönü siyaset farklı bir alandır. Türkiye Amerika’nın rakibi şu anda. Her ne kadar siyasal alanda, diplomasi alanında stratejik müttefik olarak birbirimizi ilan etsek de halk nezdinde bu geçerli değil. Amerika PKK’ya da destek veriyor. PYD’ye de destek veriyor alenen. Bugün Türkiye Suriye’de savaşırken PYD Amerika bayraklarıyla geziyor. Bugün Amerika her telde her tarafta bezim olsun diyen bir ülke olarak gözlemliyoruz. Türkiye ile de hem müttefik kalmak istiyor, hem de Türkiye’yi boş bırakmıyor terör örgütleriyle. Bizim bu gerçeği iyi görmemiz lazım. Biz halk olarak, vatandaş olarak Amerika’yı kesinlikle dost kabul etmiyoruz. Lakin siyasi gerçeklik üzerine baktığımız zamanda üst taraf da bunun devam ettiğini görüyoruz. Amerika asla dostumuz olamaz. Çünkü Müslümanları öldüren bir zalim ülke asla bizim dostumuz olamaz. İsrail içinde bu geçerli. İsrail’le de anlaşma yaptık fakat devletler anlaşma yapar ama milletler anlaşma yapılan her devleti sevmek zorunda değildir. Bizde bu açıdan Amerika’yı sevmek zorunda değiliz. Siyasal anlamda müttefiklik sözde yapılsa da biz millet olarak onları düşman olarak görüyoruz. Amerika ve İsrail Türkiye’nin düşmanıdır. Fakat Türkiye iyice güçlenene kadar bu ilişkiler göstermelik bir şekilde sürecektir. Türkiye yeteri güce kavuştuktan sonra 15 Temmuz’da nasıl bizim darbecilere yeter dememiz 100 yıl sürdüyse biz İttihat ve Terakkiye 100 yıl sonra yeter dedik Amerika’ya da bir müddet böyle devam ettikten sonra siyasilerimiz tüm manada artık Amerika’ya yeter diyecektir.
TÜRKİYE DOĞAL SINIRLARINDA DEĞİL
KALEYİ BEKLEYEN BİRER TÜRKİYE NEFERİYİZ
Amerika Türkiye’yi artık ele geçirmek değil de yok mu etmek istiyor? Bunu birde İsrail bağlamında değerlendirir misiniz?
Amerika Türkiye’yi yok etmek istemiyordur. Kendi maşaları aracılığıyla ele geçirmek istiyordur. Artık Türkiye’nin bölünmesi gibi zul lafları söylemeye gerek yok. Çünkü Türkiye doğal sınırlarında değil. Türkiye’nin güneyi cetvelle çizilmiş bir halde. Türkiye’nin doğal sınırları Musul, Kerkük, Halep, Şam’dır. Doğu’dan Kudüs’e, Gazze’ye, Karadeniz’de Kırım’a kadar olan bölgeler Türkiye’nin doğal sınırlarıdır. Onun için bölünme diye bir şey yok artık. İsrail’de Amerika’nın ileri karakoludur. İşte 15 Temmuz kalkışması da Türkiye’yi Amerika’nın ileri karakolu olsun diye yapıldı. Ama millet bunu kabul etmedi. Artık biz bir kaleyiz. Biz artık kalede bekleyen bir memur değil, kaleyi koruyan birer Türkiye neferiyiz.
ARTIK KUYRUKLARLA DEĞİL BİZZAT BAŞLARLA MÜCADELE EDİLİYOR.
Türkiye Suriye’nin kuzeyinde terör unsurlarını temizlemek için ve terör koridorunu imha etmek amacıyla Suriye’ye girdi. Cerablus-Azez’i ele geçirip Azez-Cerablus hattını birleştirdi. Allah’ın izniyle El Bab’a doğru ilerliyor. Bu operasyonun amacı ne? Türkiye bu operasyonla Neoconlara ne mesaj veriyor?
Şu mesajı veriyor, bugüne kadar hep kuyruğunuzla uğraştık, şimdi başınızla uğraşmaya geliyoruz mesajı veriyor. Biliyorsun terör sadece terörist öldürmekle bitmez. Terörün ticari kolları var. Ayrıca terörün liderleri var. Dünyanın kompradorları tarafından atanmış liderleri var. Bu liderlerde dokuz başlı yılan gibidir. Türkiye’de artık bu yılanların başlarını koparmak için Suriye’ye girdi. Aslına bakarsanız PKK, PYD ve DEAŞ aynı örgütlerdir. Sadece argümanları farklıdır. Hedefleri aynıdır. Bugün DEAŞ ve PKK her ne kadar birbirleriyle savaşır gibi gözükse de aslında esas müttefik onlardır. Siyasal anlamda nasıl biz Amerika ile müttefikiz ama gerçekte müttefik değilsek DEAŞ ve PKK’da siyasal anlamda siyasi anlamda müttefik değiller ama gerçek anlamda müttefiklerdir. Tam bir çapraz bir ilişki var Türkiye’nin Suriye’ye girmesinin sebebi terörü bitirmede büyük bir irade göstermesidir. Artık kuyrukla değil bizzat başlarla mücadele etmek için o topraklara girildi.
BUGÜN ARTIK ERDOĞAN’IN MİLYONLARDAN OLUŞAN BÜYÜK BİR KORUMA ORDUSU VARDIR.
17/25 Aralık darbe girişiminden sonra şanlı liderimiz Recep Tayyip Erdoğan’ın Paralelle mücadelede yalnız bırakıldığını düşünüyor musunuz? AK Partili belediyelerde, bakanlıklarda bu temizleme neden yapılmadı? Asıl mücadelenin 15 Temmuzdan sonra başladığını görüyorum.
Recep Tayyip Erdoğan bürokratik anlamda yalnız gibi gözükse de sosyolojik anlamda tankları durduran koskoca bir millet var. Milyonlar var. Şimdi milyonlar düşünür biri yapar diye bir söz var. Şu anda Erdoğan’ın konumu odur. Milyonların düşündüğünü yapmaktadır. O açıdan arkasında koskoca bir millet var. Biliyorsunuz nöbetler nerede tutuldu. Erdoğan’ın evinin önünde de nöbet tutuldu. Bugün artık Erdoğan’ın milyonlardan oluşan büyük bir koruma ordusu vardır. Kimse kusura bakmasın biz Erdoğan’ın etrafında binlerce korumanın olmasını da destekliyoruz. Tabi ki her şey Allahtan’dır. Lakin insanda önlem almak zorundadır. Erdoğan sosyolojik anlamda asla yalnız değildir. Arkasında evinde tandırında yemeğini böreğini pişiren Ayşe teyzemiz vardır. Arkasında köyünde beş vakit ezanını bekleyen Ahmet amcamız vardır. Pırıl pırıl gençler vardır. Bugün Erdoğan asla ve asla yalnız değildir. Peki siyasi ve bürokratik anlamda Erdoğan kadar cesur addedeceğimiz bir lider yok.Lakin bunun yanında bürokratlar içinde gerçekten çok cesaretli bu işin üstüne giden isimler var. Peki AK Partili teşkilatlarında yeteri derecede temizlik sağlandı mı sorusuna gelince, biliyorsun AK Parti ilk göreve geldiği zaman yolsuzluk yapan Cem Uzan’ın grubunu dağıttı. O grubu dağıttıktan sonra adım adım ilerledi. Bugün eğer siz FETO mücadelesini birdenbire herkesi almaya kalkarsanız mücadeleyi kiminle yürüteceksiniz. Maalesef böyle bir sıkıntı var. O açıdan gizli tanık programları var. O tanıkları hemen tutuklamıyorlar. Şu anda şunu görüyoruz, devlet gerçekten çok akılcı adımlar atıyor. Birdenbire bunu yapmıyor, adım adım yapıyor. Bu mücadeleyi birdenbire yaparsanız başarı çok geç gelir.
Bizimle söyleşi yaptığınız için çok teşekkür ederim Hacı ağabey.
Ben teşekkür ediyorum.
SAİD BULUT / YENİ HABER GAZETESİ