Hamdi Bağcı
Hamdi Bağcı Yer Altında Kömür Değil İnsan Aranıyor

Yer Altında Kömür Değil İnsan Aranıyor

Tabi ki insanın içini acıtıyor, tabi ki insan tarifi imkânsız duygularla yaşananların sersemlettiği bir sarhoşa dönüyor, tabi ki insan olanları kabul edemiyor.

Ve biz buradayız, onların aileleri var, çalışma arkadaşları var, onlarla kahveye giden, maç izleyen, Namaz Kılan arkadaşları var, sırlarını ortak oldukları dostları var.

Ateş asıl onların içine düşüyor, asıl onları parçalıyor yaşananlar biliyorum, biliyoruz.

Ama biz de insanız, bizler de inanın aklımızın bir ucunda Ermenek’te yaşanan feci kazada kaybettiğimiz işçi kardeşlerimiz, onları düşünüyoruz.

Şu ana kadar 10 işçinin cesedine ulaşıldı.

3 işçiyi birbirine sarılmış şekilde bulmuş, AFAD ekipleri, gözyaşlarını tutamamışlar, ağlıyorlar, ağlıyoruz ama ne yapabiliriz.

Kaza var…

Yok kaza değil deyin tamam ama kader var. Her şeyin üzerinde, her gücün üzerinde bir Güç var, bir Var olan var.

Takdiri İlahi diye bir imanımız var.

Biliyorum, artık isyan ediyoruz, insanımızın bu kadar kolay, ucuz bir şekilde ölüme gitmesi hepimizin artık isyan ettiği bir gerçeklik oldu.

Biliyorum artık iş yerlerimizde, iş alanlarımızda tam kontrollü iş güvenliği mantığının oturması gerekiyor.

Ama bütün bunlar zamanı da geri getirmiyor.

Belki bu yaşananlar, bu acılar bir ders olur, bundan sonra daha az hatanın yapıldığı bir süreç yaşanmaya başlanır.

Zaten Türkiye önümüzdeki süreçte kesinlikle iş güvenliği noktasında devrim mahiyetinde adımlar atılmalıdır.

Para kazanılsın, çok para da kazanılsın ama para kazanan iş adamlarımız, sanayicilerimiz, müteahhitlerimiz iş güvenliğinin de önemli olduğunu, hatta birinci derece önemli olduğunu unutmasın.

Konu kömür madenleri olunca elbette Türkiye’nin bu alanda son yıllarda hızlı büyümesinin birilerini rahatsız etmesi gerçekliğini de unutmayalım, bunu da not etmek gerekiyor.

Adamlar bakıyorsunuz provokatif bir şekilde mesele Hidroelektrik santrallerine karşı çıkıyorlar, Termik Santrallere karşı çıkıyorlar, Nükleer Santrallere karşı çıkıyorlar. Oysa Türkiye kendi enerjisini kendi üretmez ve dışarıya bağımlı kalırsa kim kazanacak?

Mesela Rusya kazanır, mesela İran kazanır ama Türkiye kazanamaz, bunu bilen bir insan, hükümetimiz ülkemizin suyundan, güneşinden, rüzgârından, kömüründen enerji üretsin istemez mi? İster elbette, bizler de istiyoruz.

Bununla birlikte Nükleer enerjiyi de kullanalım artık diyoruz.

Ama bütün bunları yaparken, Türkiye büyürken, eski mantık iş güvenlikleri ile de bu işlerin gitmeyeceğini herkesin anlaması gerekiyor.

Şunu ifade edeyim, ben bu konularda adım atmanın, kurallara tam riayet etmenin bu ülkeye, insanlığa, geleceğimize karşı vazifemiz olduğunu, görevimiz olduğunu düşünüyorum. Herkesin bu bilinçte olması gerekiyor.

Türkiye’nin ilkel bir görüntüden kurtulmasını, gelişmiş ülkeler statüsünde olmasını istemiyor muyuz? Öyle ise lütfen iş güvenliğini birinci derecede artık önemseyelim, taviz vermeyelim.

Taviz verilmemesi gereken noktadan birisi de zannediyorum burada vurun abalıya mantığı oluşturarak İşadamlarımızı, Sanayicilerimizi ezmemek gerektiğidir.

İşadamlarımız, şirketlerimiz bu ülkenin en önemli yükünü çekiyor, devletimize, milletimize yaptıkları katkı tartışılmaz. Sistem tam kurulsun ve uygulansın ama iş dünyası ezilmeden, yıkılmadan yapılsın bu. Karlılık önemsensin, özel sektör önemsensin. Devletin içine giren herkes devletçi bir bakış açısı ile özel sektörü ikinci planda görmesin.

Bugün ne yazık ki hala ülkemizde böyle bir yanlış algı var. Özel sektör, işadamları, sanayiciler sanki insanları sömürmek için varlar.

Hayır, bu yanlış bir önerme. Böyle bir şeyi kabul etmek mümkün değil. Bizim işadamlarımız, sanayicilerimiz vicdanlıdır, bizim işadamlarımız sanayicilerimiz insanın üzerinden para kazanma mantığı ile hareket etmezler.

Burada doğru olan sistemi tam kurmak ve insanlarımızın bakış açılarını, vizyonlarını bugüne taşıyabilmektir.

Şöyle düşünün Ermenek’teki madende bir insanın burnunun bile kanamasını bir işveren ister mi?

Ama hatalar yapılmış?

İyide kardeşim ülkemizde hata nerede yapılmıyor?

Hataların yapılamayacağı, sistemin açık vermediği bir denetleme sistemi kurun ve buna da herkesi mecbur kılın, bakın bakalım bu kadar kaza oluyor mu? Olmaz elbette.

Bunları yaparken de yıkarak değil, yok ederek değil, işadamlarımızı yatırımdan soğutarak değil, geliştirerek, katkı yaparak, insanı önceleyerek yapın.

Neyse bu konularla ilgili elbette daha çok yazı yazacağız.

Burada şunu ifade edeyim, bütün bu yazıyı yazmamıza sebepte Anadolu Ajansının Ermenek'teki maden ocağında cansız bedenlerine ulaşılan işçilerden İsmail Gürses'in babası Mustafa Gürses ile yapmış olduğu söyleşiydi.

Mustafa Gürses bu söyleşide; "Oğlumun cenazesi bulunduğunda üzülmedik, sevindik. Cenazeye sevinilir mi? 'Bir mezarı bari olsun' diye sevindik" diyor.

Diyor da hepimizin yüreğini parçalıyor.

Biliyorum herkes umudunu kesti, herkes artık ölüm haberleri bekliyor Ermenek’te. Ve bizler de diyoruz ki yahu biran önce şu kardeşlerimizin cenazesine de bir ulaşılsa da, şu konu bari en azından bu açıdan kapansa.

Tuhaf bazen hayat insanlara neyi mecbur kılıyor.

Tuhaf insanlar ölüme ulaşmak için maden kazıyor.

Tuhaf bizler, madende insanlar ölüme ulaşmaya çalışırken, enteresan bir duygu ile yaşamaktan usanıyoruz.

Hepsi ekmek parası için girdi oraya ve inanıyoruz ki hepsi şehit.

Allah’ım yalvarıyoruz artık bu bekleyiş bir neticeye ulaşsın.

Başka ne diyebiliriz. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hamdi Bağcı Arşivi