Yeni Haber'de Ramazan 2. Gün
TÖVBE VE İSTİĞFARA
HEPİMİZ MUHTACIZ
Ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz, kendisine karşı gelmekten sakınan kulları hakkında şöyle buyurur: “Onlar, bir kötülük yaptıklarında, ya da kendilerine zulmettiklerinde Allah’ı hatırlayıp günahlarından dolayı hemen tövbe-istiğfar ederler. Zaten günahları Allah'tan başka kim bağışlayabilir ki! Bir de onlar, işledikleri kötülüklerde, bile bile ısrar etmezler.” (Âl-i İmrân, 3/135).
Hadis-i şerifte ise Peygamberimiz (s.a.v.) tövbe ve istiğfarın önemini şöyle bildirmektedir: “Kul, bir hata işlediğinde kalbinde siyah bir nokta belirir. Şayet o, günahı terk eder, bağışlanma diler, tövbe edip Allah’a dönerse kalbi cilâlanır. Eğer bunları yapmaz, günah ve hataya devam ederse siyah nokta büyür ve neticede bütün kalbini kaplar.” (Tirmizî, Tefsîru’l-Kur’ân, 83). Rabbimizin bizlerden istediği daima iyiye, güzele, hayra yönelmektir. Kendisi ve Resul’ünün emir ve yasakları doğrultusunda bir hayat sürmektir. Böylece dünya ve ahiret saadetine erişmektir. Ne var ki, hepimiz insanız. Her an günaha sürüklenme riskiyle karşı karşıyayız. Dolayısıyla Rabbimizin bize bir lütfu olan tövbe ve istiğfara hepimiz muhtacız.
Orucu gücü olduğu hâlde tutmayan bir kimse
fidyesini vererek kurtulmuş olur mu?
Oruç için fidye verilmesi, oruç tutmaya gücü yetmeyen yaşlı kimseler ile iyileşme ümidi olmayan hastalar için geçerlidir. Oruç tutmaya gücü yettiği hâlde tutmayan veya geçici bir sebeple tutamayan kimseler hakkında fidye hükmü yoktur (Müslim, Sıyâm, 149,150).Mazeretsiz oruç tutmayanların, tutmadıkları oruçları kaza etmeleri ve tövbe istiğfar etmeleri gerekir. Ayrıca, oruç tutmaya gücü yetmeyen yaşlılar ile iyileşme ümidi olmayan hastalar, fidye vermiş bile olsalar, ileride tutabilecek duruma gelirlerse tutamadıkları oruçları Hanefîlere göre kaza etmeleri gerekir. Önceden verdikleri fidyeler oruç borcunu düşürmez (Kâsânî, Bedâî’, II, 105; Merğînânî, el-Hidâye, II, 270).
BEYYİNE SURESİ (1-5)
Rahman ve Rahman olan Allah’ın adıyla!
1. İster Kitap ehli olarak bilinen Hristiyanlar ve Yahudiler olsun, isterse ahireti, peygamberleri ve kutsal kitapları inkâr eden müşrikler olsun, Allah hakkında yanlış düşüncelere kapılarak inkara saplananlar kendilerine apaçık bir delil gelmedikçe ve içine saplandıkları batıl inancın yanlışlığını apaçık gözler önüne seren bir din ile karşılaşmadıkça durumlarını değiştirecek, zulüm ve inkardan vazgeçecek değillerdi.
2. O apaçık delil Allah tarafından gönderilen ve hiçbir tahrifata uğramamış tertemiz sahifeler okuyan ve böylece insanlığı doğru yola davet eden bir peygamberdir.
3. Peygamberin okuyup yaşayarak tebliğ ettiği bu sahifeler içinde, insanı dünya ve ahirette kurtuluşa ulaştıran dosdoğru hükümler Allah’a teslimiyet ve kulluğun mükemmel ilkeleri vardır. İşte bu özellikleri barındıran apaçık bir belgeyi yani, Kuran’ı Allah’ın Resulü ile o insanlara götürmezseniz, onların isyan, küfür ve şirk gibi yanlışlarını bırakarak iman etmelerini hakka yönelmelerini bekleyemezsiniz.
4. Ama ne var ki kendilerine kutsal kitap emanet edilmiş olan ve son peygamber zuhur eder etmez ona iman edeceklerini öne süren Yahudi ve Hristiyanlarasıl kendilerine bu apaçık delil geldikten sonra inanç birlikteliklerini bozup hak dinde ayrılık çıkardılar.
5. Oysa onlara tertemiz bir inançla bir tek Allah’a yönelerek ve her konuda onun hükmüne boyun eğerek yalnızca ona kulluk etmeleri, namazı dosdoğru kılmaları ve zekât vermeleri emredilmiştir. İşte budur insanı kurtuluşa iletecek dosdoğru din!
GÜNÜN HADİSİ
İnsanoğlunun bir dere dolusu altını olsa, bir dere daha ister. Onun ağzını topraktan başka bir şey doldurmaz. Ama Allah, tövbe edenin tövbesini kabul eder. -Buhârî
GÜNÜN AYETİ
İşte biz sana böyle bir Kitap indirdik. Bundan dolayı kendilerine Kitap verdiklerimiz ona iman etmektedirler. Bunlar (putatapıcılar)dan da ona iman edecek olanlar vardır. İnkârcılardan başkası bizim ayetlerimizi inkar etmez. -Ankebut Suresi 47.Ayet
GÜNÜN SÖZÜ
Allah-u Teala’nın verdiği nimeti O’nun sevdiği yerde harcamak şükür; sevmediği yerde kullanmak ise nimeti inkar etmektir. -İmam Gazali