Yargıtay'dan Can Atalay için yapılan tahliye talebine ret

YARGITAY 3'üncü Ceza Dairesi, tutuklu Türkiye İşçi Partisi (TİP) Hatay Milletvekili Şerafettin Can Atalay'ın tahliye talebini reddetti. Oy birliği ile verilen kararda, Yargıtay 4'üncü Ceza Dairesi'ne itiraz yolunun açık olduğu belirtildi.

Yargıtay'dan Can Atalay için yapılan tahliye talebine ret

Yargıtay 3'üncü Ceza Dairesi, Gezi Parkı davası kapsamında 18 yıl hapis cezası verilen, 14 Mayıs'ta yapılan 28'inci Dönem Milletvekili Genel Seçimi'nde milletvekili seçilen Şerafettin Can Atalay hakkında avukatının yargılamanın durması ve tahliyesine yönelik talebini, şartların oluşmadığı gerekçesiyle reddetti.

ANAYASA'NIN 14'ÜNCÜ VE 83'ÜNCÜ MADDELERİNE VURGU

Atalay'ın, Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 312'nci maddesinde belirtilen "Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs" suçundan yargılandığı anımsatılarak, Anayasa'nın "Yasama dokunulmazlığı" başlıklı 83'üncü maddesinin vurgulandığı kararda, "Anayasa'nın 83'üncü Maddesi'nin ikinci fıkrası yasama dokunulmazlığına iki istisna getirmektedir; bunlardan ilki, ağır cezayı gerektirecek suçüstü halidir. Milletvekilleri yasama dokunulmazlığından ağır cezayı gerektiren suçtan dolayı suçüstü yakalanması halinde yararlanamayacaktır. Yasama dokunulmazlığına getirilen ikinci istisna ise; seçimden önce soruşturmasına başlanılmış olmak kaydıyla Anayasa'nın 14'üncü maddesindeki durumlardır" ifadelerine yer verildi.

Kararda, "Muhakeme engeli olan yasama dokunulmazlığı Meclis kararıyla veya 83'üncü maddenin ikinci fıkrasındaki istisna olarak getirilen ağır cezayı gerektiren suçüstü hali ve seçimden önce soruşturmasına başlanılmış olmak kaydıyla Anayasa'nın 14'üncü maddesindeki durumların varlığı halinde kendiliğinden ortadan kalkacaktır" denildi.

Ayrıca, "Anayasa koyucunun iradesinin, milletvekilinin Türkiye Cumhuriyeti'nin varlığına kasteden bir faaliyette bulunduğu takdirde dokunulmazlıktan yararlanmaya devam etmemesi gerektiği yönünde olduğu açıktır" değerlendirilmesinde bulunuldu.

5237 sayılı TCK'nin 302, 307, 309, 311, 312, 314, 315 ve 320'nci maddeleri ile 310'uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen suçların "Mutlak ve asli nitelikte terör suçu" olarak tanımlandığı işaret edilen kararda, "Açık bir şekilde 5237 sayılı TCK'nin 302, 307, 309, 311, 312, 313, 314, 315 ve 320'nci maddeleri ile 310'uncu maddesinin birinci fıkrasında yazılı suçların Anayasa'nın 14'üncü Maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır. Aksi takdirde Türkiye Cumhuriyeti'nin devleti ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne kasteden pek çok kanlı terör eylemini gerçekleştirdikleri için haklarında, sayılan mutlak terör suçlarından soruşturma ve kovuşturma bulunup yakalanması mümkün olmayan ve kırmızı bültenle aranan şahısların milletvekili seçilmesinin ve yemin ederek göreve başlamalarının önü açılır ki bu durumun hukuken isabetli olduğunu savunmak mümkün değildir" denildi.

Yargılamanın genel hükümlere göre devam etmesi gerektiği sonucuna ulaşılan kararda, "Sanığın üzerine atılı cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etme suçunun Anayasa'nın 14'üncü maddesi kapsamında yer alması ve soruşturmasına seçimden önce başlanmış olması dikkate alındığında, Anayasa'nın 83'üncü maddesinin ikinci fıkrası ikinci cümlesi uyarınca yasama dokunulmazlığından faydalanamayacağı kanaatine varılmakla, yargılamanın genel usul hükümlerine göre devam etmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır" ifadelerine yer verildi.

Daire, Şerafettin Can Atalay'ın avukatının yargılamanın durması ve tahliyesine yönelik talebini, şartların oluşmadığı gerekçesiyle reddetti. Oy birliği ile verilen kararda, Yargıtay 4'üncü Ceza Dairesi'ne itiraz yolunun açık olduğu belirtildi.