Üniversitedeki cinayetle ilgili son yazımdır, belirteyim…
Neden yazmayacağım, çünkü her aklıma gelişinde beni hem çok ciddi bir şekilde üzüyor, hem de her geçen gün olayla ilgili tuhaf bir sürü iddia ortaya çıkıyor ve artık bu konularla uğraşamaz hale geldim, ondan…
Bu yazıyı yazmak zorunda kaldım, bunu da belirteyim, aslında bu yazıyı da yazmayacaktım ama dünkü yazımızdan sonra hem üniversiteden değerli hocalarımız aradı, bize bilmediğimiz birkaç konuyu anlattı hem de birkaç dostumun uyarısı oldu, onları dikkat almalıyım ve eğer bir hata bizim tarafımızdan yapılmışsa düzelmeliyim…
Mesele aslında Dekan Hanımefendinin istifası…
İsmini yazmak istemiyorum, zira o hanımefendinin de ismini buralarda görmekten bıktığını düşünüyorum…
Neyse dün ben biliyorsunuz Dekan Hanımefendinin istifasının kabul edilmemesi yönünde bir yazı yazmıştım…
Üç farklı kaynaktan bana gelen bilgileri size aktarmalıyım,
1— Bir dostum diyor ki; Hanımefendi ne yazık ki şu anda sağlıklı düşünemeyebilir, bunun için istifası gereklidir. Bir de şu anda fakültede soruşturma başlatılmıştır, bu soruşturmanın seyri de önemlidir, burada birkaç açıdan soruşturma yapılacaktır. Emniyetteki ifadede, ölen doçentin bağırdığı ifade edilmektedir, burası dekanlıktır, bu bağrışmalara mesela güvenlik görevlisi niye gelmemiştir, bir suiistimal var mıdır?
Bunlara bakılacak ve bu soruşturmanın başkanlığını da Dekan yürütecek. Doğal olarak da birinci derece bir yakını ile ilgili soruşturmayı sağlıklı yürütemeyeceğine inanıyoruz. İstifası gerekmektedir.
2- Tabi bu çok daha ağır bir iddia, bu iddiaya göre Dekan Hanımefendi olayı Pazartesi günü biliyordu. Emniyette bu şekilde ifade verdiği belirtiliyor.
Ve eğer doğru ise Dekan kimseye haber etmiyor ve ceset o odada kokunda ancak herkes haberdar oluyor.
Ve zaten böyle ise Dekan Hanımefendi de suçludur ve gereğini yapmadığı için bırakınız dekanlıktan istifayı, üniversiteden de tamamen uzaklaştırılmalıdır.
Bir de tabi bu arada katil profesörün emeklilik dilekçesi vermesi durumu var. Bu emeklilik dilekçesini kime verdi, Dekan Hanımefendiye mi verdi? Dekan Hoca bu dilekçeyi, kocasının katil olduğunu bilebile, “bari emekli olsun” diye kabul mu etti?
Böyle bir ihtimali düşünmek bile istemiyoruz ama eğer böyle bir durum varsa gerçekten o bayana da yazıklar olsun…
3- İstifasının bayan olması ile hiçbir ilgisi yok, bayan zaten kendisi de yıpranmış durumda ve istifasını kendisi isteyerek yapmıştır ve Sayın Rektör kendisinden istifa istememiştir…
Bir kısım medya bilerek olayı suiistimal etmektedir.
Tabi bu arada şunu da ifade edeyim, Selçuk Üniversitesinden görüştüğüm bütün Hocalar tam anlamıyla şok içinde…
Hatta bir Hocamız, “o koridordan kimse geçemiyor” dedi.
Neticede bu basit bir konu değil, burada Selçuk Üniversitesini de suçlu gibi göstermek kesinlikle yanlış.
Olmuştur, olan bir netice değil sonuçtur, bu niçin olmuştur, eğitim sistemi, ahlaki çöküntünün önüne geçmek, bundan sonra Selçuk Üniversitesi yönetiminin ilgilenmesi ve adım atması gereken alanlar vardır.
Ben Sayın Hakkı Gökbel Hocamıza şöyle bir öneride bulunmak istiyorum, üniversitenin içine büyük bir İlim-İrfan Merkezi şeklinde kurum açsalar…
Bunu çok rahat bir şekilde Diyanet İşleri Başkanımız Sayın Prof Dr Mehmet Görmez Beyle planlayabilirler. Bu Merkezde ilim ile irfanın birleştirildiği ahlakın öncelendiği erdemli nesillerin yetişmesi için çalışmalar yapılsa…
Neticede bu nesil bizim neslimiz ve kaybedilmesi bizim geleceğimizin kaybedilmesi anlamına geliyor…
Bu arada Selçuk Üniversitesi niye soruşturma açtı, diye sormuştum, ona da açıklama geldi, Üniversite soruşturma açıp, katil şahıs için memuriyetten men cezası vermezse, katil zanlısı profesör mesela bir afla çıkıp gelip yine kaldığı yerden görevine devam edebilirmiş…
Bu şahsın bir daha memurluk yapamaması için, böyle bir adım atılmalıymış…
Ne diyebiliriz, Mehmet Ali Köseoğlu dostumun köşesine taşıdığı bir hadisle bitirelim;
Ya Rabbi! Faydasız ilimden, inatçı kalpten, kabul görmeyen duadan, doymak bilmeyen nefisten sana sığınırım! (Amin)