Ümmetin hamisi Türkiye
Bin yıl önce başlayan haçlı saldırılarının günümüzde de şekil değiştirerek devam ettiğini söyleyen tarihçi Prof. Dr. Ahmet Kavas, Müslümanların birlik olamamasının Hristiyan aleminin ekmeğine yağ sürdüğünü, mazlum Müslümanların tek savunucusunun Türkiye olduğunu söyledi.
Selçuklular ve Haçlılar Sempozyumu için Konya’ya gelen Medeniyet Üniversitesi Öğretim üyesi Prof. Dr. Ahmet Kavas ile Haçlı seferlerinin dünü bugünü ve yarını ile birlikte Türkiye için Afrika pazarının önemi hakkında bir söyleşi gerçekleştirdik.
Haçlı Seferleri ülkemizde yeterince biliniyor ve öğreniliyor mu?
Haçlıların Batı literatürüne girişinin bile gerçekleşmesinin üstünden birkaç asır sonra olmuştur. Bizler Hristiyanlık ile ilgili süreçleri çok geriden takip ediyoruz. Bugün Hristiyan aleminin ne yaptığını belki de Müslümanlar üç yüz yıl sonra yazacaklar. Yıllarca Haçlıların saldırılarına Selçuklular karşı koymuştur. Çünkü başka bir güç yoktu. Fakat bunun arka planını okuyacak bu dönemde neden Haçlı orduları kalkıp bu coğrafyaya geldiler, bunları Anadolu’ya iten sebep neydi. Bu konuların daha ayrıntılı olarak irdelenmesi gerekiyor.
Haçlı seferlerinden hareketle günümüzde İslam dünyasının önündeki en büyük problem nedir?
Müslümanların kendileriyle uğraşmaktan Hristiyan aleminin zararlı faaliyetlerini anlamaya zaman bulamıyoruz. Hristiyan alemi şu anda dünyayı sarmış durumda bulunuyor. Fakat Müslümanlar kendileriyle uğraşmaktan asıl başlarındaki bu alemi tanımak, bu alemin kendileriyle ilgili bir problemi varsa bunu fark edip ona göre tedbir almak gibi bir gayretimiz yok. Kilisenin şu anda okul açmadığı bir coğrafya hitap etmediği bir topluluk bulunmuyor. Buna Müslümanlar da dahildir. Bugün milyonlarca Müslüman Katolik kilisesinin, Protestan kilisesinin okullarında okuyor ve bu insanlar da bu okullarda okuyabilmek için de çok büyük paralar harcıyorlar.
Haçlı saldırıları bugün de devam ediyor mu?
Haçlıların İslam dünyası üzerinde 1000 yıldır devam eden projeleri dün olduğu gibi bugün de devam ediyor. Onların zaviyesinden baktığınızda da bu doğrudur. Etkinlik kurmak istiyor fakat senin zaviyenden bu durumun nasıl göründüğü de önemlidir. Bu açıdan Haçlı Seferleri tüm Hristiyan aleminin tarihte yaşadığı en acı hatıradır. Bu acı hatıra Hristiyanlık durdukça, Müslümanlar durdukça, özellikle de Türkler durdukça yaşayacak ve hatırlanacaktır. Buna herkes kendine göre bir anlam verecektir. Bizim de ne anlam verdiğimiz çok önemli.
İslam dünyasının bugün de devam eden Haçlı saldırılarına karşı duruşunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bugün Müslümanlar, Hristiyanların birbirleriyle uyuştuğu ortamda birbirlerini tekfir etmek ve kendi içlerinden çıkan örgütler konusunda sessiz kalmaları bizim daha uzun yıllar Haçlıların ekmeğine yağ sürecektir. Müslümanların en büyük problemi birbirlerinin varlığından haberdar olmamak ve birbirlerinin yardımına koşmamaktır. Tüm Müslüman toplumları değerlendirdiğimiz zaman hakikaten dünya Müslümanlarına ulaşmaya, onların elinden tutmaya çalışan yegâne ülke konumunda bulunuyoruz. Başka ülkeler de var ancak biz Müslümanlık ortak paydası üzerinden bunlara ulaşmaya çalışıyoruz. Diğer Müslüman ülke ve toplumlar ise kendi yaşayış ve düşünce biçimlerini daha farklı nerede yayabiliriz derdindeler. Bizim çok şükür böyle bir derdimiz yok.
Sizin de tebliğ konunuz olan Haçlı Seferleri İçinde Merzifon Muharebesinin nedeninden kısaca bahseder misiniz?
Merzifon muharebesinin yapılmasının nihai hedefi Kudüs’e gidebilmektir. Ayrıca Anadolu’da Selçuklular kadar Haçlılarla mücadele eden Danişmentlileri de mağlup etmek ve esir durumda bulunan Haçlı komutanı kurtarmak da Merzifon muharebesinin sebepleri arasında yer alıyor.
Afrika neden önemli?
Afrika yüzölçümü bakımından 40 Türkiye büyüklüğündedir. Bu kıtaya kim el atarsa ona bu kıtada imkan vardır. Bu imkanı da devletler kendi menfaatleri dışında ne kullanmak ne de kullandırtmak istiyorlar. Osmanlı olarak 400-500 yıl kaldığımız ülkelerde yerel unsurlara verdiğimiz hiçbir değer yok. Biz gidip de hiçbir toplumuna Hanefi mezhebini kabul edeceksiniz demedik. Hangi Avrupalı devlet Afrika’ya adım atmışsa oradakileri kendine benzetmiştir. Biz Afrikalıların dillerine dokunmamış, Türkçe öğretmemişiz. Bu ne kadar insani bir tavırdır. Afrika’da bundan sonra çok daha bilinçli hareket etmeliyiz.
Afrika pazarı için nasıl bir çalışma yapmalıyız?
Afrika üzerinden çok ciddi hedefleri olan ülkeler var. Afrika’da daha kalıcı izler bırakmaları, Afrika’nın daha uzun süre ellerinde kalması demektir. Türkiye olarak Afrika’ya yapabileceğimiz en iyi siyaset, Afrika’nın herhangi bir yerinde gelecek nesillere oranın kaynaklarını aktarmak değil, atalarımızın yaptığı gibi o coğrafyada yaşayan insanların o coğrafyanın kaynaklarının kendilerinin istifade edebileceği bir sistem oluşturmak olacaktır. Afrika’nın en değerli varlığı önce insan. İnsanını ülkesinde tutmak için gayret etmek gerekiyor. O insan Afrika’da bir değerdir ve o değerin yerinde kalması gerekiyor. Afrika’nın değerli arazileri akla hayale gelmeyecek insanlar tarafından satın alma veya kira usulüyle ele geçiriliyor.
Afrika’da çalışmalara nereden başlamalıyız?
Afrika’da en iyi bildiğimiz bölgelerden başlayarak yoğunlaşmaya başlamamız gerekiyor. Bizim en iyi bildiğimiz yeler Kuzey Afrika’dır. Bu bölgede aynı soydan geldiğimiz, aynı örf ve adeta sahip olduğumuz milyonlarca insan var. Selçuklular ve Haçlılar Sempozyumunda Almanya’da kalmış bir iki iz taşıyan aileyi getirip sunuyoruz. Bu ailenin belki bin katı Kuzey Afrika’da bulunuyor. Biz bu insanlara el attığımız zaman tekrar Osmanlı gelecekmiş gibi bir duygu oluşturdular.
İnternet ile birlikte medeniyetler tek bir yapıya büründü. Küresel bir dünya vatandaşlığından bahsedilebilir mi?
Bu çok uzun ömürlü olacak bir şey değil. Kızıl Elma gibi böyle şeyler hep hayal edilir. Hiçbir zaman dünya vatandaşlığı olmaz. Yakın aile bireyleri arasında bile imkanları paylaşma söz konusu değil. Bazı ortak değerler barış, güvenlik, kalkınma, ortak bir dünya geleceği gibi konular uluslararası çevrelerde ifade edilen konulardır ancak dünyanın bir tarafından milyonlarca insan aç, susuz, yoksulluk içinde yaşarken hiçbir zaman küresel dünya vatandaşlığından bahsedilemez. Yeryüzünde bu kadar adaletsizliğin, güçlünün güçsüzü her geçen gün daha fazla artan şekilde sömürdüğü bir dönemde medeniyetler ittifakı olamaz düşüncemi bir türlü değiştirecek gelişmelere şahit olamadım. Bugün dünyanın farklı coğrafyalarında yaşananlara bakarak böyle okuyorum. Son yıllarda yapılan medeniyetler ittifakı adı altındaki farklı etkinlikler gelecek için umut olabilir mi? En azından bu işe Türkiye gibi gönül koyabilen ülkeler başarır veya başaramaz, en azından gelecek kuşaklara "biz elimizden gelen gayreti yaptık" deme imkanını bize verir.
İSMAİL KOÇ / YENİ HABER GAZETESİ