Türk siyasetinde yeni dönem
15 Temmuz darbe girişiminin ardından en başta siyasette olağanüstü bir döneme girildiğine dikkat çeken Yazar Şemsettin Özdemir, “Gün yeni döneme en hızlı şeklide adapte olma ve geçmiş hataları tekerrür etmeme günüdür” diye konuştu.
DÜNDEN DEVAM EDİYOR…
Darbeye karşı muhalefetin duruşu ve D.Bahçeli ile K.Kılıçdaroğlu'nun Beştepe'ye çıkması, muhalefet açısından da bir politika değişikliği midir? Devlet bu iki kesimi de, oluşturulan politikada aynı bünyenin içinde tutmak mı istemektedir? Muhafazakâr kesimin MHP tabanıyla olan yakınlığı çok sorun teşkil etmese de, CHP ile olan ilişkisi bir hayli sert ve sorunlu. Bu minvalde, darbeyle birlikte muhafazakâr kesimin CHP tabanına olan yaklaşımı bundan sonra nasıl olmalıdır? CHP'nin, bu toprakların mayası olan muhafazakâr kesimin değerlerine karşı bir yaklaşım değişikliği bekliyor musunuz ya da CHP tabanı bu kesime karşı artık nasıl bir yol izlemeli? Keza, bu kesime karşı düşmanlık ettikçe kendileri kaybediyor sürekli.
“HERŞEY YENİDEN FORMATLANIYOR”
Bu sorulara topluca cevap vermeye çalışalım. Yaşadığımız süreçle birlikte, Cumhurbaşkanı ile muhalefetin ilişki biçimi yeni bir döneme girdiği görülmektedir. Aslında bu olması gereken bir durum idi. Şuan bir geçiş süreci yaşanıyor. Zaman zaman siyasetin dili sert ve çatışmacı olabiliyor. Geçmişte Sayın Cumhurbaşkanının parti başkanı gibi sert üslubunu pek tasvip etmedim ve bunun yanlış olduğunu düşündüm. Bu eleştirim muhalefet için de geçerlidir. Bu konjonktürel olarak böyle olmuş olabilir. Belki bizim bilmediğimiz bir gerekçe ile bu üslubu kullanmış olabilirler ve bunun kısa vadede bir getirisi de söz konusudur; bilemiyorum. Aslında Cumhurbaşkanının muhalefetin her sözüne cevap vermesi biraz kendisini de yıpratıyor ve seviye olarak da aşağı çekiyordu. Tabii politika biraz böyle bir şey ve bizlerinde uzak olduğu bir alan olması hasebiyle yadırgıyor olabiliriz; çok önemli değil. Netice itibariyle, darbe ile birlikte bu ilişkilerde yeni bir sürece girildi ve bu süreç, muhalefetle ilişkilerden tutunda, onlarla kurulan diyalogdaki üsluba kadar her şeyi yeniden formatlayacaktır. Bundan sonra özellikle DEVLET ERKÂNI, daha kapsayıcı ve sahiplenici ve Milli tavır koyan her kesimi kucaklayıcı bir yöntemi benimsemelidir. Gelişmeler bize bunu göstermektedir. Ayrıca yaşadığımız süreç bizi bu duruma zaten zorlamaktadır da.
“BÖYLE DEVAM EDERSE YAŞADIKLARIMIZ HAYIRLI BİR İŞE DÖNMÜŞ OLACAKTIR”
Haddi zatında, devletin en tepesindeki Cumhurbaşkanı, kefenini giydiğini söylemekle ölümü göze almış, birçok tehlike ile karşı karşıya kalmış ve her kesimden desteğe ihtiyaç duyan ve birçok düşman ülkenin de hedefinde olan biri olarak, muhalefeti azaltan, dostları çoğaltan bir dil kullanması lazım. Bu içerde böyle olduğu gibi dışarısı için de geçerlidir. Elbette Tayyip Bey de bir insandır ve onunda incinen duyguları söz konusudur. Kaldı ki her türlü saldırıya, kendisi yoğunlukla maruz kalmaktadır. Lakin ATEŞTEN BİR GÖLEK GİYMİŞSENİZ, KEFENİMLE GEZİYORUM diyorsanız ve ÖLÜMÜ GÖZE almışsanız, en büyük FEDAKÂRLIĞI siz yapmalısınız ki etrafınızda ki yanan ateşe su dökmüş olabilesiniz. Bence böyle devam ederse çok hayırlı bir iş olacaktır. Sonuçta muhalefet de geçmişte çok hatalar yaptı. Her şeye muhalefet ederek bir şey elde edilmiyor; aksine rakibinizin işine yarıyor bu durum. Muhalefet de artık kavga ederek değil, yapıcı ve iktidarı müspet yönde tetikleyici bir vazife görmeleri gerekmektedir. Kaldı ki onlar bile geçmişte asla çıkmam dedikleri Beştepe'ye çıkmak zorunda kalmışlardır. Demek ki büyük konuşmamak gerekiyor. Bu olumsuz durumlara birçok örnek verebiliriz; lakin artık bu konuda da yeni bir sayfa açılmalıdır.
“DÜŞMANLIKLAR AZALACAKTIR”
Sayın Cumhurbaşkanı bu yeni süreçte şöyle bir şeyler yapabilmeli. Mesela, zaten ciddi konularda zaman zaman bir araya geliyorlar. Bunun haricinde Tayyip Bey, muhalefet liderini arayıp, "Kemal bey yarın ailecek size kahvaltıya geliyoruz" diyebilmelidir ya da Devlet Beyi arayarak, "Devlet bey yarın ki maçı birlikte seyredelim arzu ederseniz" gibi girişimlerde bulunabilir. Yani devlet yönetiminde bulunan bu insanlar bazen sıradan insanların yaptıkları gibi icraatlarda de bulunabilmeli. Birlikte gidip ailece piknik yapabilmeliler örneğin. İnanın bakın, bu tür ilişkiler kurup, bu tür muhabbet ortamları oluşturabilirlerse, bu insanlar kavga edemez hale gelecektir. Keza, insanlar ailece ilişki kurdukları sürece, birbirleri ile olan düşmanlıkları da azalacaktır. Stres boşalmaları yaşanacak ve gereksiz kasılmalar ortadan kalkacaktır. Normalleşme ancak bu şekil olabilir. Yani hayatın doğal akışına en tepedekiler de uyum sağlamalılar. Her bir lider tek başına, hayatın doğal akışına uyum sağlıyor olabilir; lakin o uyumu, kendi aralarına da taşıyabilmeleridir önemli olan.
“TERÖRLE ARASINA MESAFE KORSA HDP’DE KATILABİLİR”
Bir defasında haberlerde denk gelmiştim. Tayyip Bey'in Kısıklıda ki evine giderken, yol üzerindeki parka uğrayarak oradaki piknik yapan bir ailenin sofrasına aniden konuk olup bir bardak çay eşliğinde, çekirdek çitlemesine şahit olmuştuk. Tayyip Beyin bu tarz hareketlerine çokça rastlamak mümkün ve bu tür hareketler toplum nezdinde de hoş karşılanan ve gergin ortamı rahatlatan girişimlerdir. Bu durumun muhalefetle birlikte yaşanıldığını düşünsenize... Erdoğan, Kılıçtaroğlu ve Bahçeli'nin bir odada maç seyrederken çekirdek çitlemeleri ve ölçülü bir şekilde şakalaşmalarının medyaya yansıdığını. İnanın bu görüntü, toplumda büyük bir rahatlığa ve normalleşmeye sebep olacaktır. Tabii buraya HDP'yi de katabiliriz ki tek şartla. O da bu ülkenin kanını emen terör ile arasına mesafe koyabilen ve onları lanetleyen temsilcilerinin olması şartıyla.
“BİR ACI KAHVENİN KIRK YIL HATIRI VARDIR”
“Sonuç olarak; başta Devleti yönetenler ve tüm muhalefetin ve onların tabandaki temsilcilerinin, yaşanılan süreçle birlikte oluşan bu yeni döneme daha işlerlik kazandırmalı ve devamlılığını sağlamalıdırlar. Mutlaka bütün tabuları yıkarak, olmaz/olamaz denilen ama hayatın doğal akışına fayda sağlayan her şeyi gerçekleştirmek durumundadırlar. Bizim çok önemli bir deyimimiz olan, "Bir Acı Kahvenin Kırk Yıl Hatırı Vardır" sözünü hayatlarına uyarlayarak, normalleşmenin bu tür sıradan ve doğal olan hareketlerle birlikte geleceğini unutmamaları gerekir. Son söz olarak şunu belirtmekte fayda görüyorum. İster Tayyip Bey olsun, ister muhalefet, isterse tüm devlet kademelerinde bulunan zevat, mutlaka ama mutlaka kendilerinden maaş almayan, hiçbir beklentisi olmayan birtakım akl-ı selim insanlara birçok konuda danışmaları gerekmektedir. Hiçbir beklentide olmayan ve fakat amacı da üzüm yemek olmadığı gibi bağcıyı da dövmek olmayan, sadece Allah rızası için ve bu vatanın ve devletin selameti için çabalayan insanlarla istişareler yapmaları daha isabetli olacaktır. Emin olsunlar ki, devleti yöneten kadroların en hakiki dostları, bu beklentisiz olan insanlardır.”
SÖYLEŞİ: Hakan ÇANDIR