Mehmet Topuz
Mehmet Topuz Taş Bulun…

Taş Bulun…

Bugünün cümlesini yarın için kullanmak geleceğin biçimlenmesinde sana bana ve doğaya dair söylenecek cümlenin bağlamı üzerine. Ki yaşamın doruk noktasında yaşlanmanın bilinciyle yol aldığımız ömrün gidişatından bahse konu olan, doğa ve kültürel birikim ve medeniyetlerin ömründe açılmış ne vakit biteceği belli olmayan iki satırlık bir cümleyle, yürümekti bütün mesele…

Yürümek, bu haftanın yazısını biraz edebiyat, biraz düşünce ve dünya tarihinden süzülüp gelen kültürel birikim ve dünyanın oluşumundan bu yana yeryüzünün biçimlenmesi esnasında doğal güzellikler ve doğanın birikimi üzerine söylenecek birkaç cümleyle sorgulamakla meşgul olduğumuz yaşamın, doğanın felsefesine dairdi.

Ve hep aynı hikâye… Hikâyenin aynı olması insanlığın var olduğu günden beri görünen ve bütün bulguların insanın etrafında, kale surlarından çevrilmiş ve taştan yapılmış bir duvarın bir harçla harmanlanmış, kendi benliğinde ördüğü kale duvarlarında taş olmasıydı bütün hikâye. Hep aynı hikâye dedim ya… Olması gerekende buydu… Hikâyenin aynı olması gayet normaldi. Ne bekliyordunuz yani.

Hep aynı hikâye, kendi içinde bir hikâye daha yazdı. Hep bir başkasının, insanlığın birikimi olan harflerle, harfler ki bir başkasının hikâyesiydi. Sümerlere kadar giden bir yolculuktan falan bahsedecek değilim. Merak etmeyin. Hikâyelerde aslında, tarihten süzülüp gelen ve bazen milletlerin hayatında yer edinmiş destanlara, masallara kadar ortak mirasın ürünü niteliğinde.

Yaşamın ve yaşamanın insanlığın doruk noktasında bıraktığı eserler bugün belki bir turizm faaliyetinin gerçekleşmesinde ya da insanların gezip gördükten sonra zihinlerde bıraktığı eserlerle anılması bir birikimin tarihten bu yana süzülüp gelmesi yadsınacak bir şey değil. Ortak bir miras olan kültürel birikim dünya tarihinde insanlığın hikâyesiydi. Ve bu hikâye elbette devam edecekti.

Ortak kültürel birikim, kalenin inşaatın da bir taş niteliğindedir. Taşın, fiziksel çözülmesiyle oluşan, kumdan yapılmış; harcı insanlığın birikimidir. Ve bu hikâye var olacak, olmalıdır da. Konu inşaata bir taş da tarihte yerleştirme derdi olmalı, durdurma değil. Hep aynı hikâye ya, mesele de hikâye de taş olma meselesi ve neticeyi kelamda insanlık tarihinden süzülüp gelen bilgi birikimi, insanlığın ortak mirası niteliğinde bir kaledir.

Konuyu kendi bağlamından çıkartmadan insanlığın ortaya koyduğu birikimin yanı sıra dünyanın oluşumundan ve kara parçalarının birikim süreci yine kendi içinde doğal bir birikimdir aslında. Doğanın oluşumu esnasında yadsınamayacak derece de bir birikim söz konusu. Yerleşim birimlerinin oluşumu ve doğanın kendi içinde ki doğal güzellikleri ayrı bir birikim ve insanlığın turizm adına gerçekleştireceği faaliyetlere yön veren, yaylacılık faaliyetlerinin şelalelerin sunduğu görüntü aslında başlı başına bir birikimdir.

Yukarı da kaleme aldığım ifadelerin kıymetini bir kelime ile ortaya koymakta fayda var. Aslında bu kelime tam net anlamıyla kalenin taşlarından biri olan eğitim kelimesi olmalı. Çünkü kültürel birikimin ve doğal birikimin kıymetinin artırılması bilinçli bir eğitimle ve coğrafi bilginin artırılması ile daha anlamlı olacağı kanaatindeyim. Yaşadığı coğrafyayı tanımayan bir bireyin sonuç olarak bulunduğu ortama sağlayacağı katkı ne kadar ve ne değer de olabilir. Her bir insanımızın bilinçli bir şekilde bu gerçeğin farkındalığını kendin de artırması eğitimlerin elbette bir sonucu olacaktır. Ve bu geleceğin aslında kültürel birikimidir. Taşın kale de harcı için eğitim şarttır. Taş ise, aynı zamanda doğal bir sürecin ürünüdür.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehmet Topuz Arşivi