Suriye'de destan yazılıyor
Suriye Haber Ajansı Genel Yayın Yönetmeni tecrübeli gazeteci-yazar Sami Neser ile "nokta mesabesinde" bir mülakat gerçekleştirdik. Suriye'yi yakından takip eden ve tanıyan Sami Neser Yeni Haber gazetesine Suriyeli kardeşlerimizle alakalı önemli bilgiler verdi.
İşte o "nokta mesabesinde" yaptığımız söyleşi:
SAMİ HOCAM KENDİNİZİ TANITIR MISINIZ? HİKAYENİZİ DİNLEMEK İSTERİM
1996 Yılında dünyaya geldim.
Aslen Suriyeliyim, doğma büyüme İstanbullu.
Öğretim hayatıma Üniversite ile devam etmekteyim.
2012 yılında kurduğum Suriye Haber Ajansı’nın yöneticiliğini halen sürdürmekteyim.
SURİYE’DE Kİ SON DURUMU DEĞERLENDİRİR MİSİNİZ HOCAM?
Suriye’de ki durum, Rusya’nın bölgeye girmesinin ardından daha da zora girdi. Yanı başımızdaki Türkmen Dağı’nda ve Halep’te olanlardan birçoğumuz haberdarız. Fakat maalesef Türk medyası orada olan her şeyi aktarmakta biraz yetersiz kalıyor. Türkmen Dağı’ndaki Rus katliamının yanı sıra İdlib, Halep, Şam, Deraa, Dareyya ve birçok bölgede Rus katliamı sürüyor. Direnişçilerin son zamanlarda en çok zorlandığı Lazkiye kırsalındaki Türkmen Dağı, Ekrad Dağı ve Halep cepheleri oldu. Esed çeteleri ve yandaşları özellikle bu bölgelerde tüm gücünü kullanıyor. İran, Rusya, Hizbullah, YPG, birçok ülkeden gelen Şii milisler ve Esed. Sahada en az 5 güç bir araya gelmiş tüm gücünü Direnişçilere karşı kullanıyor. Sahada olmayan ve dışardan destek veren ülkeleri saymıyorum bile. Tüm bu güçlerin bir araya gelmesine rağmen bölgede olan ilerleyişleri oldukça kısıtlı. Ellerinde kısıtlı imkanlar bulunan direnişçilerin bu güçlerin karşısında bu kadar uzun süredir dayanması ve bu günümüze kadar direnmesi bile bir başarıdır. Suriyeli direnişçilerin karşı koyamadığı tek şey hava saldırıları olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu nedenle savaşın başından beri dillendirdikleri iki seçenekte hava sahası ile ilgilidir. Malumumuz ya güvenli hava sahasının oluşturulması ya da uçaksavar talep etmekteler savaşı sonlandırabilmek için. Esed, İran ve Rusya başta olmak üzere tüm dünya bunun farkında. İran’ın bölgede zayıflaması üzerine bölgeye giren Rusya ne kadar dengeleri değiştirmiş gibi gözükse de aslında yapmayı amaçladığı planın %10’unu bile gerçekleştiremedi. Rusya’nın Suriye’ye giriş amacı sadece Esed’e destek olup Lazkiye’deki üssünü korumakmış gibi görünüyor. Fakat Rusya’nın bir diğer amacı da var olan gücünü kullanarak Suriyeli direnişçilerin umutlarını yerle bir edip Cenevre’den başka çözüm yolu bırakmamak. Cenevre aracılığı ile de Esed yerine başka bir kukla getirip her şey çözülmüş gibi göstermek. Cenevre görüşmelerine davet edilen Suriyeli muhalif heyetinin en önemli şartı, Rusya’nın hava saldırılarını durdurmaktı. Rusya’nın hava saldırılarını durdurması demek, Direnişçilerin kısa sürede birçok stratejik bölgeyi ele geçirip Esed ve İran’ı köşeye sıkıştırmak demek. Tıpkı Rusya’nın bölgeye girmeden önce olduğu gibi. Bu saldırıların durdurulması başta Suriye’ye sınır olan İsrail olmak üzere kimse istemiyor. Muhalefetin baskısı üzerine olası hava saldırılarının durdurulmasını kabul etmek zorunda kalma ihtimalini göz önünde bulunduran Rusya, son günlerde Halep’e ve Lazkiye kırsalına eşi benzeri görülmemiş bombardıman düzenlemeye başladı. Bu saldırıların asıl amacı terör örgütü PKK’nın Suriye kolu YPG’ye yol açmak ile birlikte Suriye halkının Türkiye ile olan bağlantısını kesmek. Rusya’nın hava saldırılarının durdurulmasını ABD’nin de istememesinin en büyük kanıtı, YPG’ye destek konusunda Rusya ile anlaşarak birlikte hareket etmesidir. Cenevre senaryosunun başındaki güçlerin amacı Direnişçileri daha çok köşeye sıkıştırıp siyasi çözüm olan Cenevre’de alınan kararlara uymaktan başka yol bırakmamak. Cenevre’de alınacak kararlar ise asla Suriye halkının hayrına olmayacak. Cenevre 3 görüşmelerinin Rusya’nın Suriye’ye girmesinin ve Direnişçilere darbeler vurmasının hemen ardından yapılması da az önce söylediklerimin kanıtı olacak cinsten. ABD ve Rusya ne kadar zıt gibi görünse de aslında ikisi de aynı amaca hizmet ediyor. Şer güçleri de biliyor ki, Suriye halkının hayrını isteyen kişiler, devrimin başından bu güne zulme dur demekten vazgeçmeyen kişiler olduğunu. Abdulkadir Sailh, Hasasn Abbud, Zehran Alluş ve nice şerefli büyük komutanların şehadeti asla tesadüf değildir. Bütün bu operasyonlar profesyonel bir şekilde hazırlanmış, batılıların ve İngilizlerin operasyonlarıdır. Kendilerine sorun çıkarabileceğini tespit ettikleri kişileri tek tek şehit ettikten sonra Cenevre 3 görüşmelerini başlattılar. Fakat görünen o ki, ne kadar öldürseler de yıksalar da bu davayı sahiplenecek ve taşıyacak binlerce kişi son nefesine kadar mücadele etmeye ant içmiş. Aynı zamanda YPG’nin Halep kırsalında ABD ve Rusya’nın desteği ile ilerlemesi sadece bir anlık rüyadan başka bir şey değil. Mevcut yönetimde olan Türkiye’nin bu dik duruşu var oldukça sınır bölgesinde sözde Kürtleri temsil eden bir terör devleti kurulamayacak.
PEKİ TÜRKİYE PYD VE PYD KANTONLARINA KARŞI NASIL BİR TAVIR ALMALI?
ABD ve Rusya’nın sınır bölgesinde kurmayı amaçladığı PKK/PYD terör devleti Türkiye için büyük tehlike oluşturacak cinsten. Türkiye’nin de almış olduğu net ve kesin tavırlar ise, bu tehlikeli olayın ne kadar bilincinde olduğunu gösteriyor Allah’a şükür. Bu terör devleti hepimizin bildiği gibi sadece Suriye topraklarında değil, aynı zamanda Türkiye’nin doğusunu da dahil etme peşinde. Türk obüslerinin YPG’yi vurması sadece YPG’ye verilmiş bir cevap değil, aynı zamanda dünyanın en büyük iki gücü olarak görünen ABD ve Rusya’ya verilmiş açık bir cevaptır. Orada kurulacak bir PKK/PYD terör devleti, Ortadoğu’nun kanını emen ikinci bir İran olacak. Bu nedenle Türkiye, şer güçlerinin bu projesine karşı almış olduğu bu tavrını sonuna kadar sürdürmelidir, sürdürecekte.
CENEVRE 3 MÜZAKERELERİNİ NASIL DEĞERLENDİRİYORSUNUZ? BURADAN SURİYE İÇİN BİR ÇÖZÜM ÇIKAR MI?
Cenevre 3 görüşmelerinden asla Suriye halkının hayrına olumlu bir sonuç çıkmayacak. Cenevre görüşmelerini düzenleyenlere bir dönüp bakalım. Bu güçlerin tarihinde, İslam’a hizmet eden bir şey bulabilir miyiz acaba? Bunun cevabı pekte zor değil. İslam düşmanlarının alacağı kararlar nasıl olurda Müslüman Suriye halkının hayrını isteyebilir? İran 5 yıllık Suriye savaşında akla hayale sığmayacak meblağlar harcadı. Adeta bir çöküşe doğru giden İran’ın yardımına ABD koşarak yaptırımları kaldırdı. Hatırlayalım bu yaptırımların kaldırılmasının ardından İran kaç devletle kaç milyar dolarlık anlaşmalar imzaladı. Halbuki ABD’nin açıklamalarına baktığımız zaman sanki Direnişçilerden yanaymış gibi görüyoruz. Peki Halep’te Direnişçilere karşı YPG’ye silah ve hava desteği veren yine ABD değil mi? Abluka altındaki bölgelere götürülecek yardımları Rusya’ya ve Esed’e teslim eden ve yardımlara rağmen onlarca sivilin açlıktan ölümüne neden olan Birleşmiş Milletler değil mi? Bunların oluşturduğu görüşmelerden Suriye halkının hayrına nasıl bir çözüm çıkabilir?
TÜRKMEN DAĞINI, BAYIRBUCAK BÖLGESİNİ VE MADAYA’NIN SON HALİNİ DEĞERLENDİRİR MİSİNİZ? SURİYE’DE Kİ ABLUKA ALTINDAKİ BÖLGELERDE Kİ SON DURUM NE?
Türkmen bölgesindeki Türkmenlerin zorlu direnişi halen devam ediyor. Bölgenin büyük bir kısmı Esed’in eline geçse de Direnişçiler ellerindeki kısıtlı imkanlara rağmen halen şu dakikaya kadar dünyanın en güçlü ikinci devleti olarak kabul edilen Rusya başta olmak üzere İran’a ve Esed’e karşı müthiş bir direniş sergiliyor. Suriye’nin diğer bölgelerindeki Direniş güçleri Türkmen bölgesine askeri yardım gönderdi. Fakat direniş gruplarının elindeki imkanlar, Rusya’nın hava saldırılarına karşı koymakta yetersiz kalıyor. Suriye’de abluka altındaki bölgelerde ise durum oldukça içler acısı. Sadece Madaya abluka altındaymış gibi gösteriliyor. Halbuki Suriye’nin yaklaşık dokuz farklı bölgesi abluka altında tutuluyor. Bu bölgeleri başlıca Madaya, Muddamiye, Bıkkin, Zebedani, Duma, Dareyya ve Hay El-Waar olarak sıralayabiliriz. Bu bölgelerde açlıktan hayatını kaybetmiş kişi sayısı 150’yi aştı. Fakat bu durumun çözümü için hala ciddi bir adım atılmıyor. Birleşmiş Milletler’in ne işe yaradığını açıkçası hala çözebilmiş değilim. Ölüm haberlerinin gelmesinin ardından harekete geçip geçmemeyi haftalarca tartışan Birleşmiş Milletler harekete geçtiğinde bile bir işe yaramadığı görülüyor. BM’nin harekete geçme ve Madaya’ya yardım gönderme haberlerinin ardından 50’yi aşkın sivil daha açlıktan hayatını kaybetti. Bunun nedeni ise Birleşmiş Milletler yardım yaparken bile bu yardımları Esed’e yani sivillerin katillerine teslim ediyor. Bu ölümlerin sebebi olanlara yardımları yaparak sen bu yardımları dağıt diyor. İşte Birleşmiş Milletler böyle bir zihniyete sahip. Bu insani krizi bile çözemeyen Birleşmiş Milletler ve yandaşları kalkmış Suriye savaşını Cenevre toplantıları adı altında çözecekmiş. Ne kadar absürt geliyor değil mi?
HOCAM SURİYELİ MUHALİFLERLE BİR BAĞLANTINIZ VAR MI? YA DA MUHALİFLERİN ÖNDE GELEN İSİMLERİYLE BİR TANIŞIKLIĞINIZ VAR MI?
Bir gazeteci olarak bölgeden gelen haberlerin doğruluğundan emin olmak ve bilgi almak mesleğimin ana kuralıdır. Bu nedenle Suriyeli direniş grupları ve önde gelen bazı direnişçi isimler ile bağlantım elbette mevcuttur.
SAİD BULUT / YENİ HABER GAZETESİ