Mehmet Topuz
Mehmet Topuz Sosyolojik bulgu ve neticeler…

Sosyolojik bulgu ve neticeler…

Sosyolojik bulgu ve neticeler sonucunda doğrunun doğru olma kabiliyeti ile aklın yolunun bir ve beraber olup olmayacağı gerçeği ve akıl ile alınan yolda kervanın yolda düzelme anlayışı gerçeğinin, sabitesini irdelemekte fayda var. Sosyolojik davranış ve kesitler üzerinde irdeleme gereğini ilerleyen safhalarda ise coğrafyanın kendi içinde yeşerttiği edebi söylem ve sözlerle cümleyi tamamlama düşüncesindeyim.

Bugün belki tarihe veya insanlık tarihine elbette bir not düştüğümüz gerçeği aşikârdır. Bu ciddiyetin oluşturduğu algı ve anlayış biçimi ile tarihte kervanla uğraşmaya çalışmak yani kervanın yolda düzelmesini beklemek, çıkacağı yolculuğun ciddiyetini kavrayamamak gibi bir yanılsamayı ortaya çıkarmaktadır. Kervanı baştan düzeltme girişiminin, bir girişim kelimesi dâhilinde kalması da çokta akılla ve aklın doğru ile bağlamında ne kadar yer edindiği de ayrı bir konu başlığı elbette…

Anadolu irfanı ve anlayışı sosyolojik taban da her daim bir deyim ya da atalardan kalma sözler, daha da ötesinde destanlarla bazen öğüt niteliğinde iken bazen de tavsiye niteliğinde edebiyatın kendi derinliği içinde yer edinmiştir. Konuyu kendi bağlamından uzaklaştırdığımı düşünmeyin. Anadolu insanının halk arasında fazlasıyla yer edinen şu sözü konunun detayı hususunda önemli… Bu ifade aslında parantez içinde; elden bitecek iş… Cümlesi olsa gerek… “El” ifadesi yabancı anlamında kullanılan yapılacak bir işin bir başkasından bitecek olması bura da insan insanın yurdu ya da kurdu olma meselesinin tam merkezinde yer edinmesi gibi bir kavramı ortaya çıkardığı gibi, siyaset kavramına da kıyıdan köşeden yaslanmaktadır.

Elden bitecek iş ifadesi ile kervanı kimin nasıl düzelteceği sorusu, aklın ve bakış açısının yer ve yön değiştirmesi diğer yandan, doğrunun kime neye göre doğru olduğu ve bu süreçte kültürel farklılık daha özelinde ise bireyin kişisel gelişimini tamamlayıp tamamlamama hususunda yeterliliğinin göz ardı edildiği bir ortamın çamurlaşıp, bataklığa dönüşeceği gerçeği kaçınılmaz sondur elbette… Çünkü doğru ve yanlış kararın, yoldan dönmeme ihtimali bataklığa saplanmıştır.

Doğrunun kime neye göre doğru olduğundan tut, doğru kararın şayet kararsa yanlış kadar Bağdat’tan dönme ihtimalin olması ayrı bir gerçek olsa gerek, doğru ifadesi de felsefenin kendi içinde bir konu olması dolayısıyla felsefenin kendi tarihi içinde de eleştiriye maruz kalmıştır. Bura da doğru ve yanlış kararların kervanla Bağdat’tan dönme ihtimalinin zıddıyla hayat bulduğu gerçeği kendi içinde, sosyolojik yapı dâhilinde aklın yolunun bir olma ya da olmama durumunun sosyolojik yapısal değişikliğin kendi içinde ayrı bir yer barındırdığını belirtmek yanlış olmasa gerek. Çünkü milletlerin ya da ulusların kendi kültürel yapıları içinde benzetmeler bir başka yerde topal bir benzetme ünvanı taşıyabilmektedir.

Vel hâsılı herkesin kendine ait bir doğrusuyla yol aldığı ve kervanla çıktığı bireysel yolculuğunda, önündeki bataklığın hesabını neye göre hesaplayacağı, ikinin iki ile çarpımında ki sonuç olarak yazılan doğal sayının karşılık bulup bulmayacağı da yüzdelik dilimde bir ihtimal olsa gerek. Ve yanlış karar Bağdat’tan dönmeyebilir elbette.

Kalın sağlıcakla…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehmet Topuz Arşivi