Siyez buğdayı gerçeği - Buğdayın botanik sınıflandırması
Bugün aktüel olarak siyez buğdayı ile ilgili olarak tabiri caizse ağzı olan konuşuyor. Bu konuşmaların çoğu bilimsel değil ve hakikatten uzak. Yapılan haberlere baktığımızda açıkgöz, uyanık bazı kalpazanların şovlarına tanıklık ediyoruz. Burada tamamen halkı kandırma ve manipülasyon var. Tamamen ticari kaygılarla yapılan bir pazarlama taktikleri…
Yaptıkları cambazlığı inandırıcı olmak için, bir de hikâye uydurarak, bu işe bir legallik görüntüsü katmaya, çalışıyorlar. Genelde de bu bir küpün içinde bulunuyor ve insaflarına göre 50 yıl,100 yıl, 5.000 yıl, 7.000 yıl, 10.000 yıl diye devam ediyor.
Sonra buğdayın tanesini-kilosunu değil bir adet buğdayı-25 tl den satışa çıkarıyorlar. (İnternet sitelerinden bulabilirsiniz bu ilanları)
Bu arada gen, kromozom, DNA gibi genetik konulara hâkim olmayanlar ağızlarına pelesenk ettikleri ‘buğdayda kromozom sayısını artırdılar, bize yüksek kromozomlu buğdaylar yediriyorlar’ gibi ne idiğü belirsiz hiçbir bilimsel karşılığı olmayan iddialar ortaya atıyorlar.
Sevgili /okurlarım bundan sonraki kısımlar çok teknik gelebilir ve konunun uzmanı değilseniz çok sıkıcı olabilir. Rica ediyorum anlamasanız da, sıkılsanız da sonuna kadar okuyun
Tohum ıslahı ile GDO aynı şey değildir. GDO (Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar) bir türden başka bir türe gen transferidir. Biyoteknolojik yöntemlerle kendi türü dışındaki bir türden gen aktarılarak belirli özellikleri değiştirilen bitki – hayvan ya da mikroorganizmalara “transgenik” ya da “genetiği değiştirilmiş organizma” denilmekte ve bu ürünler kısaca GDO olarak adlandırılmaktadır. Bu kapsamda, örneğin domuza ait gen buğdaya, bakteri veya virüse ait gen de bir bitkiye aktarılabilmektedir.
Islah böyle değildir. Islahta aynı çeşitler arasında gen transferi olur. Tohum ıslahının temeli melezlemedir bu hem doğada kendiliğinden olur, hem de insan eli ile olur. Hibrit tohumda bir ıslah biçimidir, GDO değildir. Hibrit tohumlarında insan sağlığına hiçbir olumsuz etkisi yoktur.
-Tohum ıslahının temel amaçları şunlardır.
-Güncel iklim ve toprak şartlarına uygun ürünler hazırlamak
-Ekinlerin, hastalıklara ve zararlılara karşı dayanıklılığını artırmak.
-Kaliteli ve verimli çeşitler üretmek.
-Tarımsal gelişime katkı sunmak.
-Pazarda tüketicilerin ilgisini çekecek daha farklı renklerde, büyüklükte, şekilde, lezzet, aroma ve çekirdek formunda ekin üretmek ve ona uygun talep yaratmak.
-Yetiştirme tekniklerine tepkisi yüksek çeşitler hazırlamak.
-Su, gübre gibi dış etkenlerin verimli kullanımını sağlamak.
Hibrit yani ıslah edilen tohumlar; erkencilik, hastalık ve zararlılara karşı daha dayanıklı oluyor. Daha geniş adaptasyon yeteneği bulunan ıslah tohumlar, elverişsiz koşullarda bile nispeten daha çok verim sunuyor
Şunu ifade etmek istiyorum öncelikli olarak: Bizler ilk insan hazreti Âdem’in yediği buğdayı yiyoruz. Bundan emin olabilirsiniz. Buğdayda kromozom sayısı falan artmış değil. Evet, buğdaylar botanik olarak birbirinden farklı kromozom sayılarına sahip. Buğdaylar 14, 28 ve 42 olmak üzere kromozom sayılarına göre 3 farklı grupta incelenir. Basın yayında sık sık konuşulan 7000 yıllık buğday denilen buğday diploid grupta yer alan Tiriticum monococcum’dur; bu da ıslah olmuş bir türdür, bununda yabani formlu vardır. Evet ilk buğday budur. Zaman içerisinde bu buğday değişmiş ve kromozom sayısı artmıştır. FAKAT kromozom sayıları yeni artmamıştır.28 kromozom ve 42 kromozamluk buğdaylar en azı 7000 yıllık buğdaylardır.
14 kromozomlu buğdaylar,12000 yıl öncesine,
28 kromozomlu buğdaylar 9000 yıl öncesine ,
42 kromozomnlu buğdaylar 7000 yıl öncesine kadar gidiyor.
Anlatıldığı gibi kromozom sayıları laboratuvar ortamında yapay olarak artırılmamıştır. Dünyanın geçirmiş olduğu ani depremler, volkanik patlamalar, uzun düren yangınlar, uzun süren yazlar, uzun süren kışlar vs. değişimler bu genetik yapının değişmesine yol açmıştır ki bu sadece buğdayda değil diğer bitkilerde de olmuştur.
Bu konuyu çok fazla detaylara girmeden teknik olarak özetlemek istiyorum.
Buğdaylar genel olarak Botanik yapıya göre 3 grup altında sınıflandırılmaktadır.
1. Makarnalık Buğdayı (Triticum Durum):Tetraploid grup (AABB)
2. Ekmeklik Buğdayı (Triticum Aestivum):Hekzaploid grup (AABBDD)
3. Topbaş veya Bisküvilik Buğdayı (Triticum Compactum):Diploid grup (AA)= kaplıca grubu
Buğdayda temel kromozom sayısı 7 olup; kromozom sayılarına göre üç grup bulunmaktadır:
• Diploid grup (2n= 14): AA
• Tetraploid grup (2n= 28): AABB
• Hekzaploid grup (2n= 42): AABBDD
Burada gen, kromozom, DNA gibi genetik konulara girerek konuyu çok teknik alana çekmek istemiyorum.
Piyasada 7000 yıllık buğday denilen buğday diploid grupta yer alan T. Monococcum’dur.( yani Kaplıca = Siyez) Bugünkü ekimi yapılan siyez buğdayı kültürel bir formdur. Yabani Siyez (Triticum boeoticum) dediğimiz çeşidi de vardır.
Ortak kanaate göre ilk yetiştirilen buğday kavuzlu ve kültür formlarına göre daha küçük daneli olan Yabani Siyez’dir
Bunu sırasıyla buğday türlerinden Yabani Gernik ve Spelta’nın yetiştirilmeleri izledi. Günümüzden 10.000 yıl önceki dönemde doğal seleksiyon ve melezlenmelerle ortaya çıkan tiplerden insan eliyle yapılan seçimler sonucu, daha iri tohumlu ve kavuzlu buğdaylar, sonraları da çıplak daneli kültür formları yetiştirilmeye başlandı. Arkeolojik kazılarla elde edilen bilimsel bulgulara göre buğday ve yabani atalarının yetiştiriciliği, başta Anadolu coğrafyamız olmak üzere kısa sürede yaygınlaştı.
Güncel bilimsel verilere göre Siyez, doğada Yabani Siyez’in gelişim ve tekâmülü sonucu meydana gelmiştir.
Urartu buğdayı ile muhtemelen Ak Buğdayanasının ya da başka bir yabani formun doğada melezlenmesinden Yabani Gernik oluşmuştur.
Daha sonra Yabani Gernik’in bir seri mutasyona uğraması, doğal melezlemeler ve çiftçilerin seçimleri sonucu, geçmişte yaygın olarak kültürü yapılan formlarından Gernik bundan da çıplak taneli, zamanımızda üretimi yapılan makarnalık buğday türü ortaya çıkmıştır. Gernik, yaklaşık olarak 9.500 yıl önce Şanlıurfa ve Diyarbakır illerimiz sınırları içerisinde bulunan alanda, Karacadağ yöresinde yetiştirilmeye başlanmış.
Hekzaploid genomlu ekmeklik buğdayların gelişmesinde ise; Gernik’in, Tespih Buğdayı ile doğada melezlenmesi ve bir seri mutasyon sonucu, ekmeklik buğdayların atası Spelta türemiştir. Takipeden yıllar içinde doğal melezlemeler, genetik mutasyonlar ve çiftçilerin seçimleri sonucu günümüzdeki ekmeklik buğday tipleri oluşmuştur.
Buğdayın yabani ataları kırılgan başaklı, cılız ve genellikle iğne şeklinde kavuzlu daneli, zayıf saplı ve düşük verimlidir. Harmanlanmada danelerinin kavuzundan ayrılması oldukça zordur. İnsan eli ile yapılan seçimlerden oluşan ara formlar Siyez, Gernik ve Spelta’da -yabanilerine göre- başak sağlam ve daha büyük, dane daha iridir; ancak dane kavuzlu (harmanlaması zor), sap zayıf ve verim düşüktür.
Çiftçiler, günümüzden 10.300-7.500 yıl önceki dönemde doğal seleksiyon ve melezlenmelerle ortaya çıkan tiplerden verimli, daha iri daneli, harmanlaması kolay (çıplak daneli), sağlam saplı bitkileri seçmişler; bu özelliklerde zamanla ilerlemeler kaydedilmiş ve günümüzdeki yerel çeşitler ortaya çıkmıştır.
Siyez ve Gernik, günümüz ticari buğday çeşitleriyle karşılaştırıldıklarında verimleri daha düşük, tohumlarında protein oranı daha yüksek, karbonhidrat oranı ise düşüktür. Protein oranlarının yüksekliği nedeniyle, günümüzde organik tarımda yetiştirilmektedirler. Ben şahsen evimde siyez bulguru kullanıyorum ve tavsiye ediyorum.
Özet olarak Siyez, Gernik ve Spelta ile bunlardan neşet eden çıplak daneli buğdaylar, Ülkemizi de içine alan geniş bir coğrafyada binlerce yıldan beri yetiştirilmektedir. Bu süre zarfında doğal melezlemeler ve seleksiyon ile insan eliyle yapılan seçimler sonucu pek çok ilkel form oluşmuş ve kültüre alınmıştır.
Burada şunu bir kez daha hatırlatıyorum; Birileri tohumla ilgili bir şeyler söylüyorsa, şu kadar yıllık bir buğday, şu kadar verim alıyorum vs. gidin bunu uzmanına sorun. Elliye yakın ziraat fakültesi var, araştırma kuruluşları, araştırma enstitüleri var... Bunlara ulaşamıyorsanız en azından tarım il ve ilçe müdürlüklerindeki ya da belediyelerde ki tarımsal hizmetler bölümünde ziraat mühendislerine sorun. Onlar size bilimsel anlamda yardımcı olacaklardır.
Burada bilimsel bilgini özelliklerini tekrar etmek istiyorum. Bilimsel bilgi; bir kere kamusaldır, kamuya açıktır. İspatlanabilir, tekrarlanabilirdir.
Nesneldir. Bireyden bireye değişmeyip herkes için aynıdır.
Evrenseldir. Bilim herhangi bir milletin, ırkın malı değil bütün bir insanlığın malıdır.
Akla ve mantığa dayalıdır.
Birikimli olarak ilerler. Sistemli ve düzenlidir. Eleştiriye açıktır. Fen bilimleri ve matematik kesin ve nettir.
Havaya atılan taş yere düşer. Neden? Çünkü yerçekimi vardır, bundan dolayı taş yere düşer. Bunun sana göresi, bana göresi olmaz.