Siyasetin Nesafeti…
Nesafet, ideal bir hukuk düşüncesini ifade etmek için kullanılmaktadır. Nesafet, yazılı kuralların sert yönlerini yumuşatarak akla ve vicdana uygun hale getirmek için kullanılan yazısız hukuk ilkesidir.
Peki bu siyasete uygulanabilir mi?
Uygulanma ihtiyacı var mı?
Siyasetin sert yönlerini yumuşatarak akla ve vicdana uygun hale getirmek için kullanılan yazısız kurallara ihtiyaç var mı?
Daha doğru bir ifade ile nefasete ihtiyaç var mı?
Var olduğuna inanıyorum ben…
Biraz daha nezakete, biraz daha saygıya, biraz daha hürmete ve anlayışa, biraz daha demokratik bilince…
Allah için şehir merkezinde Konya’da çok stresli bir seçim süreci yaşamıyoruz ama bizim duyduğumuz taşra ilçelerde, hatta mahallelerde ciddi stresler yaşanıyor.
Siyasetçilere hakaret edenler, siyasetçilere saldıranlar…
Olacak iş mi bu? Bırakın siyasetçi konuşsun, projelerini anlatsın, vandallığa, kavgaya gürültüye ne gerek var? Hiç kimseyi bir partiye oy verme konusunda zorlayan kimse yok ki…
Çok açık yazıyorum vandallık kabul edilebilecek bir şey değil, metazori kabul edilecek bir şey değil, zorbalık kabul edilecek bir şey değil, hakaret ve saldırı kabul edilecek bir şey değil…
Demokrasiye de insanlığa da adaba edebe de nezakete de aykırı bu tavırlar hareketler.
Hatta bir ilçede mesela iki akraba adayın birbirine çok ağır hakaretler ettiğini duyuyorum.
Taşra mahallelerde, eski isimleri ile köylerde mesela çok ciddi muhtar adayı yoğunluğu yaşanıyor.
Bir demokratik yarıştan daha çok, başka bir mücadeleye dönüşmüş durumda aslında durum.
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın muhtarlar konusunda hassas olduğunu biliyorum ama görüyoruz ki ne yazık ki birçok mahallede demokratik bir olgunluğun değil bir mücadelenin merkezi olmuş durumda muhtar adaylığı.
İnsanın hırslı olmasını anlayabiliyorum da nefis terbiyesi almamış bir hırs ne yazık ki insana amaçları için her yolu mübah göstermeye başlayıveriyor.
O da istenmeyen birçok neticenin beraberinde yaşanmasını getiriyor.
Şundan emin olun, bu dünyanın hiçbir makamı, mevkisi, parası pulu bir canlının kılı kadar bile değerli olamaz.
Değerli olan şey makam mevki değil, değerli olan şey onurlu yaşamak, başkalarına zarar vermeden yaşamak, başkalarının hukukunu kendi hukukun kadar koruyarak yaşamaktır.
Bu ölçülerin kıymetini bilmemiz gerekir.
Bugün Mart ayının 1’i… Artık geri sayım başladı. Bu süreçte bu ayın şehrimize, ilçelerimize hizmet edecek kıymetli adayları başkan yapacağımız, insanımıza hizmeti kutsal gören değerli insanları başımıza getireceğimiz sıkıntısız bir süreç olmasını sağlamak bütün insanlarımızın sorumluluğunda.
Bu sorumluluk hepimizin demokratik olduğunu, medenilik ölçüsünü de gösteriyor aslında.
Zaten seçimin son 20 günü biliyorsunuz Ramazan ayında geçecek.
Bırakın Ramazan’ın rahmeti hepimizi, köyümüzü, mahallemizi, tarlamızı, bostanımızı kapsasın, öfkemiz değil, aklımız bizi yönlendirsin, hırsımız değil olgunluğumuz bize yol açsın, nefsimiz değil ruhumuz hâkim olsun zamana…
Geçen seçimlerde duyduğumuz hususları, kavgaları, dövüşleri duymayalım bu seçim.
Bir muhtarlık için insan öldürüp, ömrünü zindanlarda çürüten vatandaşa gidin sorun bakalım değiyor muymuş?
Bir seçim mücadelesi için, rakibi yok etmek için yapılan yayınlar, atılan adımlar, doğru mu?
Doğru olabilir mi?
Amaç belli, insanımıza hizmet etmek, halka hizmet hakka hizmettir, makam da mevki de işte bu bilinci tam olarak kuşanabildiğimiz zaman değerli, yoksa bir değeri yok, bunu net anlamamız gerekiyor.
İnsan ölümlü, dünya fani, bunları aklımızdan çıkarmayalım.
Sabah aynaya baktığında karşında ne görüyoruz? İnsanlara faydalı olan bir insan mı görüyorsun? Yoksa insanlara, canlılara dört günlük dünya için zarar veren bir canavar mı görüyorsun?
Değmezleri yaşamayalım, bırakalım gönlümüz değsin insanlara…
Nesafeti hâkim kılalım siyasette…
Ne diyorsunuz, ağalar, beyler, paşalar…
Kendini dünyanın en değerli insanı olduğunu sanan kocaman kocaman büyük insanlar…
Bu dünyada güzelliği hakim kılmak yaşamanın idealine yakışan en değerli konu değil mi?
Allah için, insan için, kendimiz için, nesillerimiz için iyi olmaya, dünyayı güzelleştirmeye, çevremize hizmet etmeye ve hizmette yarışmaya vesile olmuyorsa makam mevki sadece sahibini yakar, bunu da aklınızdan çıkarmayın.
BÜYÜME RAKAMLARI KÜÇÜK GELDİ
Dün biliyorsunuz bu arada Türkiye İstatistik Kurumu büyüme verilerini açıkladı. Türkiye ekonomisi 2023 yılında 4,5 büyüme kaydetti. Salgın yılı olan 2020’den günümüze en düşük büyüme…
Büyümeye mi odaklanacağız, yoksa enflasyona mu bilmiyorum? Bildiğim şu; Türkiye, ekonomide artık keskin kararlar almak ve bunu uygulama noktasında net adımlar atmak zorunda. Rakamlar bize bunu gösteriyor. Seçim süreci iktidarı zorluyor ama ne olursa olsun eğer bu savrukluğu bitiremezsek şunu net bilmeliyiz, bu süreç Türkiye’deki hem sosyo ekonomiyi hem gelişimi hem orta ve alt gelirli vatandaşlarımızı ve doğal olarak da ekonomiyi tamamen çökertecek.
Temennimiz bir an önce Türkiye’nin asıl gündemine dönmesi ve ekonomideki savrulmaları ortadan kaldıracak, istikrarı oluşturacak adımları atmasıdır.
Türkiye’nin birinci gündem konusu ekonomi olmalı, başka konular değil.
Konuyu ayrıntıları ile yazarız da…
Neticede eğer Türkiye bu sorunu çözemezse, o Türkiye’yi çözecek bilginiz olsun.