Sert fireni ülkemiz kaldırmaz
Türkiye ekonomisi 2012’de yüzde 2,2 büyümüş, Gayri Safi Yurtiçi Hâsıla (GSYH) 786,3 milyar dolara yükselmiş, 2012'de net ihracatın büyümeye katkısı 4,1 puan olmuş. Tabi bu rakamlar Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’ı bile şaşırtmış ki açıklamasında, ''Daha fazlasını hak ediyorduk, biraz 'acı fren' oldu'' değerlendirmesinde bulunmuş.
Dün de KTO Başkanımız Sayın Selçuk Öztürk’ün açıklamaları vardı, tabi Selçuk Başkanda durumdan memnun değil, 2012 yılında öngörülen yumuşak iniş sürecinin beklenenden sert gerçekleştiğini ifade ediyor dünkü açıklamasında ve en az on yıl yüzde 5 her yıl ülkemizin büyümesi gerektiğini belirtiyor. Selçuk Beyin bu açıklaması bence çok önemlidir.
Hani aklın yolu birdir, denir ya, anlaşılan bu rakamlar kimseyi memnun etmiyor ve tabi hattı zatında memnun etmesi de mümkün değil. Tek sevindirici rakam sağlık sektöründe, sağlık sektörü büyümeyi sürdürmüş ve hatta en fazla büyüyen sektör olmuş. Ama bilginiz olsun sağlık turizmini ülkemiz geliştiremezse bu büyümeden de bir netice alamayız, sadece yapılan o devasa yatırımlar devletimizin sosyal güvenlik açığını artırmaya yarar. Ayrıca tedavi ülkemizde çok ucuz, bunu devletimizin uzun vadede çeviremeyeceği korkusunu yaşıyorum. Türkiye bu alanda daha akılcı adımlar atmalıdır, sosyal devlet olsun ama bu yapıyı sürdürebileceğimizi zannetmiyorum.
Türkiye’nin büyümeye ihtiyacı var, Türkiye eğer önümüzdeki süreçte Selçuk Başkanın ifade ettiği büyümeyi gerçekleştiremezse iki önemli sıkıntı ile karşı karşıya kalacaktır. Bunlardan birisi işsizliğin artması ve buna bağlı olarak da kenarın merkeze göçü ile oluşmuş kalabalıkların oluşturacağı sosyal sorunlardır. İkincisi ise demokratik kazanımlarımızın kaybedilme tehlikesidir.
Daha net bir ifade ile eğer ekonomimizi büyütemezsek sorunlarımız büyüteceğiz, daha fazla boşanma olacak, daha fazla hırsızlık olacak, daha fazla çekler senetler kavga çıkaracak, daha fazla kredi kartı ya da kredi batağı oluşacak ve daha fazla milletimize baskı uygulanacak…
Peki, bunun için ne yapılmalı? Selçuk Öztürk Bey yapılması gerekeni öz itibariyle ortaya koymuş, ne demiş? 1- Ekonomimizin durgunluğa girmiştir. 2- Cari açığı kapatmak için büyümeyi yavaşlatmak doğru değildir. 3- Daha fazla üretimin önünün açılması gerekmektedir. 4- Sadece ihracat artışı ile değil, iç piyasaya da dayalı büyüme için ekonomi yönetiminin tedbirleri alması gerekmektedir.
Aslında ben durgunluğu sokaklarda da görüyordum, bir gün satılık daire sayısını saymaya çalıştım, 5 adet binada bütün daireler satılıktı, bununla birlikte 46 tane daire saydım ve başa çıkamayacağım diye bıraktım. Şu anda durgunluk her alanda kendini gösteriyor.
Müteahhitler kendilerini nasıl hissediyor, karlılıklarında bir düşüş var mı? Önümüzdeki süreçte inşaatta da bir durgunluk yaşanma ihtimali var. Yani Türkiye bu yüzde ikilik büyümeyi de kaybetme tehlikesi ile karşı karşıyadır. Çok net ifade edelim, inşaattaki durgunluğu ülkemiz kaldıramaz ama bu mevcut yapıda nasıl sürdürülecek bilmiyorum. Herkes inşaat yapmaya başladı, evet müteahhitler şu anda çok kar ediyorlar ama inşaat yapanlar bilir sektördeki durgunluk hemen o karları alır götürür. Özellikle inşaat sektörünün aktörlerinin dikkatli olması gerektiğini düşünüyorum.
Neticede daha fazla durgunluk ile ekonomimiz karşı karşıya kalabilir. Bunları elbette şom ağızlılık yapmak için yazmıyorum, bunları acil tedbir gerekiyor diye yazıyorum.
Diğer taraftan, Konya ve Orta Anadolu’da ki sanayi üretimini artırmak için acilen Konya Mersin demir yolu inşaatı bitirilerek bu bölgenin üretimde cazip hale getirilmesi gerekmektedir.
Bununla birlikte lütfen şu eski kafalılığı da yatırımcılar bir kenara bıraksın, herkes aynı sektöre yönelmesin, yönetimdeki sorunlar ve personel sıkıntılarını aşacak adımlar atılsın.
Tarım hayvancılık gibi alanlarda önümüzdeki süreçte çok iyi para olacağa benziyor. Bizim Konyalı iş adamları çok tuhaf. Birisi bir yerde kar ettiğinde hepsi o sektöre kayıveriyor. Şimdi herkes inşaat yapıyor, yarın hepsi tarımla uğraşmaya başlarsa hiç şaşırmam. KTO hükümetle bir görüşmeli ve Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde yıllardır tarım ve hayvancılık için kullanılamayan bakir araziler var buralara bizim yatırımcılar kaydırılamaz mı?
Selçuk Başkan da bu işleri çok iyi bilir Konya hala bir dinamo yatırım bekliyor. Keşke TÜMOSAN kamyonet, kamyon, minibüs gibi araçlar ile dizel otomobil motorları da üretmeye başlasa. Aslında o zaman Konya’nın dinamo bir fabrikası olur ama kimse bu alanı keşfetme niyetinde değil gibi.
Devletimiz kredi versin, ön açsın, teşvik versin, yeni yatırımlarla TÜMOSAN traktörün dışında motor ve araç üretsin.
Netice de eğer ekonomimiz bu süreci atlatamazsa inanınız hepimiz altında kalırız, o kadar ki, şu TBMM’ye başörtülü hanımların da girmesi projesi, 4+4+4 gibi tarihi adımlar bile kadük kalır. Demedi demeyin de…