Paralel yapı modern bir mafya

Paralel yapı modern bir mafya

Yakında atv'de başlayacak 'Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz' dizisiyle ekranlara gelmeye hazırlanan Oktay Kaynarca, bazı gerçekleri çok önceden gördüğünü söylüyor: Paralel Yapılanma da modern mafya. Bunu daha önce de dile getirdim. Ama bazıları benim durduğum yere sonradan gelmiş olabilir

Uğruna cenaze törenleri düzenlendi. Gazetelere ölüm ilanları verildi. 11 yıl aradan sonra 'Çakır' yeniden dirildi! Bu kez ismi 'Hızır Çakırbeyli'... Oktay Kaynarca ile hem atv'de başlayacak olan 'Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz' dizisinde canlandıracağı yeni 'Çakır'ı konuştuk, hem de yeni Türkiye'yi...

'Çakır'ı özlemiş misiniz?

'Çakır'ı sadece ben değil, herkes özlemiş. Her gün sosyal medya hesaplarımıza 'Çakır'la ilgili hayranlık mesajları geliyor; üstünden 10 yıl geçmesine rağmen. Ve bu mesajları atanlar genellikle, 10 yıl önce diziyi seyredenler değil, dizinin tekrar bölümlerini seyreden gençler. Sokakta da aynı tepkiyi alıyordum… Aslında çok önemli, uzunca süre tereddütte kaldığımız bir karardı bu. Madem bu kadar talep var, bunun da bir karşılığı vardır diye düşündük. Biraz da taşlar yerine oturdu.

TÜYLERİMİZ DİKEN DEKİN OLDU

Neden taşlar yerine oturdu?

Bunu herhangi biriyle yapmak doğru olmayacaktı. Sonuç olarak bunun fikir babası Raci Şaşmaz. Yani 'Çakır'ı dile getirenlerin, yazanların tekrar kaleme alması halinde bu proje olabilirdi. Doğrusu bu biraz hayal gibiydi ama hayat bir şekilde bizi tekrar bir araya getirdi. 'Çakır'ı yazanlar, 'Çakır'ı konuşturanlarla aynı fikri paylaştık, oturup yazdılar. İlk okuduğumuzda hepimizin tüyleri diken diken oldu. Evet, 'Çakır' dönmüştü. Üstelik yepyeni bir projeyle: 'Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz'. Bu, 2004 yılında ölen bir karakterin hikayesi değil. Özgün bir hikaye, özgün bir senaryo ve özgün bir karakter.

Nedir 'Çakır'ın tılsımı?

Benimle o kadar özdeşleşmiş bir karakter ki; nerdeyse ben 'Çakır' olmuşum, 'Çakır' da ben. Senaryo geldiğinde onların birinci cümleden itibaren ne demek istediklerini, hikayeyi nereye yaslayacaklarını bildiğim için onun temposunu, oturmasını kalkmasını, zamanlamasını yoğurmaya başlıyorum ve yazarların çok hoşuna gidiyor bu. İzleyenler 'Süleyman Çakır'dan nasıl bir zevk aldılarsa, 'Hızır Çakırbeyli'den de aynısını, hatta fazlasını alacaklar.

İki 'Çakır' arasında benzerlikler var mı?

Hâlâ tezcanlı bir adam. Bizim deyimimizle 'fıtfıtik' bir adam. Ama aradan bu kadar yıl geçtikten sonra temkinli, akıllı ve biraz daha 'business' bir adam. Yine atarlı, yine inişleri çıkışları var ama eskisi kadar değil. Neticede yaş aldık. (Gülüyor)

Yeni 'Çakır'da yine bir eşiniz, iki çocuğunuz var ama eski 'Çakır'dan farklı olarak bir anneniz ve kardeşiniz de var. Çakır'ı daha fazla işlemek sizi mutlu mu ediyor, strese mi sokuyor?

'Hızır Çakırbeyli'ye çizilen hayat daha lezzeti. Onu daha sahici ve ayakları yere basan bir adam haline getirmiş. Zaman zaman yanlışları olsa da, hatta anti-kahramana dönüşse de seyircinin daha fazla zevk alacağı bir 'baba' olmuş. Bir aileyi ayakta tutabilmek için her şeyi göze almış bir adam. Bütün derdi, varlığında ve yokluğunda ailesi iyi olsun. Bunun için de göze alamayacağı bir şey yok.

10 yıl önceki 'Çakır'la büyük bir takımın ana oyuncularından biriydiniz. Burada ise takımı kuran, bütün gözlerin üstünde olduğu bir 'Çakır' var…

Evet, lokomotif dilebiliriz. Arkadan gelen vagonları çekecek olan 'Hızır', rotayı da belirleyecek. Ama tabii ki bu rota her zaman istediği şekilde olmuyor. Yol ayrımlarına geliniyor, zaman zaman yanlış yollara giriyor ve zaten buradan da çatışma çıkıyor.

Eski 'Çakır'ın ismi 'Süleyman'dı. Yeni 'Çakır'ın ismi ise 'Hızır'…

Eski Çakır, Süleyman gibi güçlüydü, artık Hızır gibi yetişecek. (Gülüyor) Karısı Meryem'i Deniz Çakır oynayacak. Soyadının güzelliğine bakar mısınız? (Gülüyor) Deniz yeni dönemin en iyi oyuncularında biri. Onunla çalışmak çok güzel… Müjde Uzman'ın 'Nazlı' performansına da hayran kalacaksınız. Ve Tarık Ünlüoğlu öncesinden daha fazlasını vâdediyor… Bu kez baron koltuğunda o oturuyor, ismi 'Ünal Kaplan'.

Peki, yeni dizinizde de niye 'Çakır' oldunuz?

10 yıl önceki 'Çakır'a konu olan benim gözlerimdi. Gözlerim hâlâ mavi. Bizim ülkemizde gözleri mavi olana 'çakır' denir.

GEZİ OLAYLARI BAŞLIBAŞINA BİR HATAYDI

Aslında siz 10 yıl önce, 'Çakır'la birlikte; altyapısız şöhreti, haksız kazancı, güçsüze karşı güç kullanmayı da anlattınız fakat siz de gençleri kötüye özendirmekle suçlandınız…

Doğru ama aradan geçen bunca yıla rağmen sokakta insanların bana gösterdikleri reaksiyon, bunun doğru olmadığını gösteriyor. Bizim yaptığımız işin adı, kabul etsinler ya da etmesinler sanattır. Sanat her zaman doğruyu göstermek zorunda değildir. Sürekli erdemli, faziletli olmak ve iyiyi göstermek zorunda değiliz. Halbuki basın kamu görevi yapar, doğruyu, erdemliyi ve faziletliyi göstermekle yükümlüdür.

Sosyal medya dediğimiz yeni medyayla ilgili ne düşünüyorsunuz?

Aslında benim hoşuma gidiyor çünkü o kadar net ve gerçek durum var ki… Birinin benimle ilgili söylediği bir şeye kendi gazetemden direkt bildiğim gibi cevap verebiliyorum.

Gezi Parkı olaylarında istediniz ki masum insanlar asla zarar görmesin. Ama sizin her yazdığınızı aksi yöne çeviren bir mecra aslında yeni medya… Sanki şu sıralar yeni medya eskiyi biraz aratır vaziyette. Her şeyi söyleyebiliyorsunuz ama acaba o öyle mi anlaşılıyor?

Yazı diliyle konuşma dili ayrıdır. Bazen arkadaşlarımızla konuşmak yerine mesajlaşıyoruz ya, aslında o mesajlaşma neticesinde birçok şey yanlış anlaşılıyor. Söylediğim ve arkasında durduğum yanlış anlaşılsa bile doğru şeyler var mı? Var. Yanlış yazdığım ve yaptığım şeyler var mı? Tabii ki var. Ben insanım; hata yaparım. Paralel Yapı'yla ilgili ben dün nerde durduysam bugün de aynı yerdeyim. Bazıları benim durduğum yere sonradan gelmiş olabilir. Ee onlar da insan, onlar da hata yapabilir. Bana sorarsanız; Gezi başlı başına bir hataydı; yaşananlara ve ölümlere bakınca. Biz oyuncular sanatla olayları eleştirmeliyiz, aksi halde büyük planların küçük figüranları oluruz.

TÜRKİYE İYİYE GİDİYOR

Memleketin gidişatını nasıl görüyorsunuz?

Bu millete dair pek çok şey negatif gösterilmeye çalışılıyor, hatta 'Bizden bir şey olmaz' demeye getiriyorlar ama biz iyi bir milletiz. Karakterli bir milletiz. Ülkenin gidişatını da olumlu görüyorum, iyiye gidiyor. Asırlardır kendisine daima çıkış yolu bulmayı bilen, ayakta kalmayı becermiş, bu kadar devlet kurmuş bir milletin sağduyusuna güvenmek gerekiyor.

ŞENER ŞEN HAKLI

Geniş kitleler tarafından sevilip benimsendiğiniz için ne olursa olsun sizden kucaklayıcı bir tavır bekleniyor…

Aslında böyle bir tartışma bugün de var. Geçenlerde Şener Şen buna katkıda bulundu, "Ben siyasi tartışmaların içine girmem, yaptığım işle ve yaşadığım düzenle bunu anlatmaya çalışırım" dedi. Birileri de çıktı dedi ki "Olur mu canım öyle şey? Fikrini söylemeden, rengini açık etmeden sanatçı mı olunur?" Bu tavrın ikisi de mümkün. Bu, sanatçının seçimi olmalı ve kimse seni zorlamamalı.

20 yıl aradan sonra, tiyatro sahnesinde geri döndünüz ve 'Guguk Kuşu'nda başrolü üstlendiniz. 'Guguk Kuşu', antiemperyalist ve en antikapitalist piyeslerden biri…

Piyesin özünde anlatılmaya çalışılan şey, kişisel faşizmin hayatımızı nasıl yönlendirdiği. Bir siyasi yönetimi suçlamak çok kolay. Ya içimizdeki faşizm? 70'lerde yazılmış bir tekst ve bugün geliyor insanlara aynı şekilde değiyor.

Peki, tiyatro için biraz geç kaldığınızı düşünmüyor musunuz?

20 yıl kadar geç kalmışım. 20 yıl boyunca televizyon, sinema, seslendirme hiç rahat bırakmadı bizi. Hep söylerdim tiyatroya zaman bulmamız gerekiyor diye… Tiyatro bir oyuncunun var olduğu, kendisini yenilediği yerdir.

Seyreden herkesin ortak kanaati; 'Oktay Kaynarca büyük aktörmüş'…

Teşekkür ederim. Benim aslında tiyatro kökenli bir oyuncu olduğum unutulmuştu. 20 yıl önce iki oyun oynamışım ve tiyatroyu bırakmışım. Kaldığın yerden tekrar tiyatroya başlamak zor mu? Zor. O yüzden bu oyunun çıkış noktasında 65 provanın bir tekini bile kaçırmadım korkudan.

Bu dizinin yazarlarıyla aynı dünya görüşüne sahibim

Bu diziyle yine çok gülecek miyiz?

Çook hem de!

Yine çok gerilecek miyiz?

Aynen öyle.

Yine devlet-organize suç örgütleri ilişkisiyle ilgili şeyler öğrenecek miyiz peki?

Evet. Ama geçmiş dönemin jargonuyla bu dönemin jargonu arasında bir fark var tabii. O dönem açıkçası yeraltı dünyası çok aktifti. Siyaset daha zayıftı, mafya egemendi. 10 küsur yıldan sonra çok şey değişti ülkede. Artık mafya yapılanması gerçek hayatta nasıl yoksa, senaryoda da bunu göreceğiz. Bu adamlar yavaş yavaş iş dünyasına dönmüşler. Artık öyle bellerde silah, 'Onu yapalım, bunu yapalım' dönemi bitti. Ama dizide bundan daha fazla gerilim var.

Bu, dünya konjonktürüyle mi, Türkiye'nin iç dinamikleriyle mi ilgili?

Aslında ikisi de. Türkiye'nin, var olan potansiyelinin doğrultusunda dışarıya güven verme zorunluluğu vardı. Dışarıya güven vermenin en önemli ayaklarından biri de var olan mafya yapılanmasının yok edilmesiydi. Devlet de bunu yaptı açıkçası. 'Polise giderim' dediğiniz andan itibaren artık yeraltı dünyasında herkesin bacağı titriyor.

Sormadan geçmek mümkün değil, hangi polise? Mafya bitti, 'Paralel' diye bir yapılanma çıktı…

Devlet haricindeki yapılanmaların hepsinin ama hepsinin farkına varıp karşısında durmamız gerekir. Bu da modern mafya… Ama klasiğini nasıl yok ettiysek modernini de yok edecek güçteyiz. Bunu daha önceleri de dile getirdim. Bunu dile getirmenin suç, cezalandırılacak bir şey olduğu dönemlerden geçtik. Ama buna rağmen ben her zaman dile getirdim. Bu yapılanmayla ilgili hiçbir zaman sempatik bir tavır göstermedim, göstermeyeceğim de. 'Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz' ile ilgili en hoşuma giden şeylerden biri ise, yapımcı ve yazarlarla Türkiye'nin mevcut şartlarına aynı noktadan bakıyor olmamız.

MEMLEKETE DAİR SEVDALARIM VAR

Konservatuvar mezunusunuz; Neden birçok okul arkadaşınızdan aykırı olarak vatan-millet-devlet meseleleri ile ilgilisiniz?

Olmak zorundasınız. Bu memlekete dair bir şeyler söyleyeceksen, bu memleketin sanatçısıysan; içinden geçeni söylemelisin. Sen dürüst ol, gerekirse yanlış konuş… Benim siyasi partim yok. Siyasetten uzağım. Ama memlekete dair sevdalarım var.

Magazin basınıyla ilginç bir ilişkiniz var; hem çok dostunuz, hem çok kavganız var…

Evet. Çok sayıda dostum var; yediğim, gezdiğim, sırrımı paylaştığım. Ama kavga ettiğim çok sayıda insan da var. Hepimiz aynı gemideyiz. Biz bu gemiyi doğru götürmek zorundayız. Biz magazinsiz bir hayat sürdürebilir miyiz? Çok mecbur kalırsak, zorlanarak da olsa evet. Magazin bizsiz bir hayat sürdürebilir mi? Hayır.

Kendinizle baş başa kaldığınızda özeleştiri yapıyor musunuz?

Çok. İş hayatımla ilgili, özel hayatımla ilgili birçok özeleştiri yapmışımdır. Pişman olmayı sevmem, yaşanması gerektiği için yaşadım diye düşünürüm. Ama 'Şimdiki aklım olsa başka türlü yapardım' dediğim sayısız konu var.

 

Kaynak: GÖKHAN GÖKDUMAN // Sabah