Öncü Kuşak Söyleşileri - Ülkemizin Şekillenmesinde Rol Almak İstiyoruz

Dr. Lütfi Şimşek -2-

Öncü Kuşak Söyleşileri - Ülkemizin Şekillenmesinde Rol Almak İstiyoruz

Öncü Kuşak Söyleşilerimize MÜSİAD Konya Şube Başkanı ve Medicana Grup Dış Yatırım Koordinatörü Dr Lütfi Şimşek ile söyleşilerimizin ikinci bölümüne bugün devam ediyoruz…

Dünya Konya’da özel hastaneciliğin tarihi gelişim sürecini ve Medicana ile Konya’da oluşturdukları üst sağlık hizmeti konseptini konuştuğumuz Dr Lütfi Şimşek’in bugünkü söyleşisinde ise MÜSİAD Konya Şubesi, 2023 planlaması, Yoğun Tempo konuları yer alıyor.

 

İşte zevkle okuyacağınızı umduğumuz söyleşinin 2. Bölümü:

 

Biraz da MÜSİAD’ı konuşalım isterseniz. Aynı zamanda MÜSİAD Konya Şube Başkanısınız. Biraz da MÜSİAD’ı konuşabilir miyiz?

 

MÜSİAD’ın hem şahsımıza, hem bu şehre sayılamayacak kadar değer ürettiği, katkıda bulunduğu aşikârdır. Biz MÜSİAD’ın içinde yaşıyoruz ama sizler gibi MÜSİAD’ın içerisinde olmasa da MÜSİAD’ın reflekslerini takip eden insanlarında gördüğü gibi MÜSİAD, Türkiye’nin yönetilmesinde, yönlendirilmesinde, eylem planlarının içerisinde, Anadolu İnsanlarının yürekli bir şekilde haykırdıkları bir platformdur.

Bizden önce faaliyetlerine başlayan, Türkiye’de kendisine önemli bir yer edinen bir işadamları derneği ülkemizde vardı. Ama bu yapıda Anadolu yeterince temsil edilmediğini aradan geçen uzun yıllarda fark ettik.

Bir de altın üçgen dediğimiz bir Marmara Bölgesi var. İstanbul, Bursa, Kocaeli, bu hattı oluşturan, Marmara Denizinin çevresi. Bu hem Türkiye için bir şans hem de bugün itibariyle Türkiye için olumsuz imaj oluşturan bir yapı.

Bu yapıyla sınırlı kalan iş âlemi Anadolu’yu görmezden gelince Anadolu’dan bir güç, bir ses yükseldi.

Biz de bu ülkenin iş adamıyız, biz de bu ülkenin şekillenmesinde rol almak istiyoruz, şeklinde seslenişti.

1990 yılında İstanbul merkezli kuruldu, doğaldır, İş âleminin merkezi, işin merkezi, derneğin de merkezi İstanbul’da olmalıydı, illa Anadolu olacak diye bir iddiamız zaten yoktu. İstanbul merkezli kurulan MÜSİAD’ın temeli Anadolu’dur. İkisinin arasında çok belirgin bir fark var, Anadolu insanı olma özelliği İstanbul’da da olsa, Anadolu insanının mantalitesine, kültüre, inancına, töresine, geçmişine, ananesine bağımlı bir yapıdır MÜSİAD.

Kendi hassasiyetlerini, değer yargılarını görmezden gelecek bir ülke istemiyoruz, kendisi ile beraber, dünyada etkin bir ülke olma idealini haykıran insanların bir araya geldiği bir oluşumdur, bir kurumdur MÜSİAD.

Hemen çok kısa bir süre sonra, 1993 yılında Konya Şubesi kuruldu. Yine Konya’nın kanaat önderi diyebileceğimiz, iş aleminin öncüleri, köklü sanayicileri, yetenekli girişimcileri MÜSİAD’ın içinde yer aldı.

MÜSİAD Konya’da tabi 1993 yılında kurulunca, (çok eskiden bahsetmiyorum, 20 yıl önceden bahsediyorum, bugün MÜSİAD 21 yaşında) Türkiye’nin Cumhuriyet tarihinden ilk defa Anadolu’da bulunan iş alemi de kendisini bir mecrada temsil edilir olarak gördü.

Tabi Türkiye’de özel sektörün güçlenmesinin ilk Menderes Rahmetli döneminde olduğunu belirtelim, 80-90’lı yıllarda 10 yıl civarında Rahmetli Özal’la bir ivme daha kazanıldı.

Ama bundan sonra Türkiye’de 90’lı yıllar, aslında içe kapandığımız, talihsiz yıllardır…

Tam bu dönemde MÜSİAD, “bir şeyler yanlış gidiyor diyerek”, bir şeyleri Türkiye’nin lehine çevirmenin yollarını arama girişimi olarak kuruldu.

Anadolu insanının o yıllarda şöyle bir durumu vardı; hac ve umre dışında pasaport çıkarmayan, pasaportunda Suudi Arabistan vizesinden başka vize olmayan, ağırlıklı bir profil düşünün. Bu yıllar böyleydi.

İnsanlar bir araya gelip kendi meselelerine odaklandıktan sonra yurt dışında fuarlar oluyor bu fuarlarda acaba insanlar ne satıyor, bizden farklı bir şey yapıyorlar mı? Diye konuşmaya başladılar. Yurtdışında ne yenir ne içilir, nerede kalınır bunları MÜSİAD’da bir araya gelen insanlar öğrenmeye ve birbirlerine cesaret vererek yurt dışına açılmaya başladırlar.

Birçok işadamımızın ilk defa pasaportlarını MÜSİAD alıverdi, oralarda bağlantılar MÜSİAD vasıtasıyla kuruldu.

İş âlemi fuarlarda aslında kendilerinden çok daha üstün olmayan üreticileri, dünyaya sattığı mamulleri görüp, hatta oradaki firmalara, “bu ürünü size biz yapsak”, diyerek, yeni açılımlar sağladılar.  

Bunun akabinde çok hızlı bir şekilde, herkes ürettiği malı, dünyaya satabileceği algısına özgüvenine ulaşınca da, tabiri caizse çantasını alıp, yanına ya bir ürettiği mamulü alıp, ya da katalogu alıp bugün bile birçok insanın gitmediği, Afrika’nın derinliklerine, Nijerya’ya gidip, mal sattılar.

“Ben bunu üretiyorum, bu sana yarar mı, benden alır mısın?” diye vücut diliyle sorduğu, fiyatlandırdığı, ondan sonrada el sıkışıp, dönüp buraya mamul üreten, kahraman sanayicilerimiz ya da yatırımcılarımız işte MÜSİAD’la cesaret buldurlar.

MÜSİAD’ın başlangıcı, iş âleminin dünyaya açılışı demektir Konya’da.

O yıllarda Konya iş âlemi üretmiyor muydu? Üretiyordu, hatta peşin satan esnaf rolündeydi, çünkü iç pazarda talep çok, arz azdı.

O yıllar bir araba almak için 6 ay sırada bekleniyordu. Şimdi öyle mi? Şimdi gidip yarım saatte 10 tane arabayı alırsınız. O zamanki üreticilerimiz de böyle çalışırlardı. Bu çalışmanın neticesinde de tatlı bir pazar var, kar var, dünya kimin umurunda, “ihracat yapıp niye başımı ağrıtacağım”, anlayışı vardı.

Ama MÜSİAD insanların bu anlamda huzurunu kaçırıp, “dünya önemlidir, dünyaya senin mal satman lazım, sen o zaman marka olursun, sen o zaman büyürsün, Türkiye o zaman büyür” imajını tabiri caizse nakış nakış işleyerek o zamanki üyelerimizi yurtdışına yönlendirdi.

Türkiye’de ekonomide çalkantılar ve krizler yaşandı, 1994 krizi, 1999, 2001 krizi, ardından 2008 dünya global krizi…

MÜSİAD üyelerine kriz dönemlerinde de hangi refleksler, hangi hareketler, hangi davranışlar, hangi yeni pazarlar konusunda da önemli destekler verdi.

İnsanlar her şeyini kaybedebilirdi ama bu anlamda, mesela 1994 krizinde, 2001 krizinde MÜSİAD’ın kayıtlı evraklarından yaklaşan bir krizin olduğunu ve bu krizde ne yapmanız gerektiğini yazan, nerede ise 3 ay önce, 6 ay önce ikaz eden, tedbir yazıları vardır.

MÜSİAD’ın 150 tane üyesi varsa o zaman, Konya’da bin tane sanayicinin içinde bu insanlar şanslı insanlardı.

Bu organizasyon dünyanın gidişini senin adına takip ediyor, seni bir şekilde ikaz ediyor…

Bizim bir çok duayen sanayici ağabeyimiz derki, “biz sanayiciliğin çıraklığını 94 krizinde, ustalığını 2001 krizinde öğrendik.”

Bunlar, MÜSİAD’ın bu şehrin sanayicilerine verdiği, sağladığı önemli katkılardır.

Elbette insanımızın girişimciği, cesareti, çalışkanlığı olmazsa olmaz bu süreçte. Sizin ne kadar güçlü organizasyonunuzda olsa, önemli olan sizin insanınızın varlık göstermesidir. Bu anlamda da tabi Konya şanslı bir bölge, devletten destekler almasa da ciddi anlamda kendi gayretleriyle, kendi yağıyla kavrulup güçlü bir Türkiye’de var olabilme arzusuna sahip bir şehir.

 

lutfi-simsek-(5).jpg

 

MÜSİAD’da Konya için çok önemli adımların atılmasına ön ayak olan Gelişim Gurubu ile ilgili de biraz bilgi verebilir misiniz?

 

MÜSİAD’da ben 1999’da üye oldum, o dönemlerden sonra hayatımızın ciddi anlamda değiştiğini de tabi itiraf etmem lazım.

Üye olduktan çok kısa bir süre sonra MÜSİAD yönetimine davet edildim, davet edildikten sonraki, belki 1. yılı doldurmadan da başkan yardımcılığı görevi bize tevdi edildi.

Benden önceki 3 başkanla başkan yardımcısı olarak çalıştım.

O dönemde Konya gelişim grubunu kurduk.

MÜSİAD zaten çalışıyor da, bir konuya odaklanacak, bir konuyu çalışacak, konunun detayına inecek, bir çalışma grubuna her zaman ihtiyaç olur zaten. Bu anlamda da 2004’te kurduğumuz bu gelişim grubunun başkanlığını üstlenmiştim.

Kamuoyuna yansıyan MÜSİAD’ın faaliyetlerine, Konya’nın sorunlarını, çözüm yollarını burada oluşturduk. MÜSİAD’ın bu çalışmalar bilinirliğini ve etkisini de artırdı.

Hem bir değer üretildi ve üretilen değer bırakılmadı hayata geçmesi için de çalışmalar yapıldı.

Tabi başkanların desteğini alamazsanız bu çalışmalar olmaz. Ben üç başkanımıza da teşekkür ediyorum, en az kendilerinin hareket kabiliyetini o dönemlerde Gelişim Grubu başkanlarına verdiler. Sağ olsunlar…

 

MÜSİAD’ın Gelişim Grubunda çok önemli konular gündeme gelmişti, TRT’nin Konya’ya şube açması, KOP’un idariye dönüştürülmesi, Basın Enformasyon İl Müdürlüğünün açılması, Lojistik Köy gibi… Bu konuların tamamında başarı sağlandı, biraz daha Gelişim Grubu’nun faaliyetlerini anlatabilir misiniz?

 

Konya için gerçekten milat olabilecek fikirler çıktı, bu fikirler niye çıkıyor? Durup dururken bu fikirler çıkmıyor. Kanaat önderleri ile görüşmüşsünüz, üyelerinizle, yüzlerce insanla görüşmüşsünüz, Konya’da eksik olan nedir? Konya’nın önünü tıkayan faktör nedir? Bunu görmüşsünüz, anketör hassasiyetiyle oluşturduğunuz bu diyaloglarda onlarca problem ortaya çıkmış.

Bu problemlerin bazılarını alıp, içinden çekip, bu konuları kim bilir, bu konulara kim temas eder? Bu konularla kim iştigal eder? Bunları araştırıp, bir liste oluşturup, bunlarla tek tek görüşüp raporlar hazırlıyorsunuz.

Kamu tarafıyla, müşteri tarafıyla, bürokrasi tarafıyla, siyasi tarafıyla, toplumuyla görüşüyorsunuz ve hep görüşmenin neticesinde önünüze bir ham bilgi yığını oluşuyor.

KOP mesela böyleydi, üstelikte o dönemin bakanının, müsteşarının karşı çıktığı, bizimle müsteşarın tartıştığı bir konuydu. “GAP’tan bıktık, bir de KOP’u başımıza çıkarmayın” diye birazda belki fırçalandığımız bir konuydu ama bugün KOP bölge idaresi olarak bölgemize katkı yapıyor.

Lojistik Köy mesela, Devlet Demiryollarının bile bilmediği bir konuyu, Lojistik Köyü “Konya’ya yapılmalı”, dedik.

O dönemde İstanbul’da bile yoktu biz Lojistik Merkezi söylediğimiz zaman. Türkiye’nin üretim devlerinin olduğu yerde yokken biz bunu söyledik.

Bu bir ufuk meselesi, dersine iyi çalışma meselesi, bazı konular benim profesyonel mesleğimde değil, olsa da zaten bu kadar çeşitlendiremezsiniz, 1 tanesi sizin mesleğiniz olur ama 10 tanesi sizin yabancı olduğunuz konu olur.

Bu anlamda konuyu iyi bilenlerle, hem de konuyu derinlemesine titizlikle çalışan konu hakkında söz sahibi insanlarla görüştük, bizde konunun uzmanı olduk.

Bu hem kendimizi geliştirdi, hem şehri geliştirdi.

Bunları yaptığınızda, bunları savunduğunuzda, bunları kamuoyuna sunduğunuz zaman, ya siz zorlayarak birinin dikkatini çekiyorsunuz, ya bu konuda konuşan, fikir üreten birisi var ve bu şekilde gündeme gelen ve yatırım programına alınan bir sürü proje oluyor.  

Bir otorite, bir kanaat önderi oluveriyorsunuz, bu konular sizin mesleğiniz olmasa da. İşin güzel tarafı, bu tür çalışmaları, yaptırdık, bundan sonrada devam edeceğiz, fakat tabi dönem dönem Türkiye’nin de, MÜSİAD’ın da öncelikleri değişiyor.

Bazen bir konuya çok detaylı girmeniz gerekiyor, o konu yoluna girdiği zaman kendinize yeni alan açmanız gerekiyor.

 

Başarılı olunmayan galiba sadece iki konu var, havaalanı ve çevre yolu…

 

Havaalanı biliyorsunuz yeni binaya taşınacak, aslında havaalanıyla ilgili majör bir sorunumuz yok, üstelik şunu da söylemem lazım, Konya Havaalanı dünyadaki ender rastlanan bir şekilde şehir merkezine yakın, bu çok güzel bir şeydir.

Havaalanı 50 km uzakta olsa bunu sıkıntısını çok çekeriz, diyelim, dünyanın en büyük havaalanını 100 km uzağımıza yapsalar, bugünkü kadar mutlu olmayız.

Buradaki pistlerimizle ya da havaalanı binamızla ilgili çok fazla sorunumuz yok, elbette askeri tatbikatlar olması, dönem dönem gürültü yapan patlamalarla hassas makineler için sorun oluyor.  

Havaalanımızın yerinde kalıp belki hava üssünün uygun bir planlamayla, atış alanlarının yapıldığı bölgeye taşınması doğru bir çözüm olabilir.

Ama havaalanımızdan ben çok rahatsız değilim, Konya’nın sorunu, Konya’ya gelen ve Konya’dan giden uçakların frekansıyla ilgilidir.

Buda havaalanı kapasitemizle ilgili değil, Konya’ya havayolu şirketlerinin ilgisiyle ilgili sorunumuz var. Bunun bir iki de sebebi var, siz hem Ankara’ya çok yakınsınız, hem de Anadolu’nun ortasındasınız. Bir şehrin lokalizasyonu hem iyi hem kötü olabilir. Dolayısıyla siz Ankara’dan uzak olsaydınız, Ankara’dan da size uçak gelirdi.

Havayolu şirketlerinin inisiyatif alıp, Konya’daki frekanslarını artırması gerekiyor.

Bizim, İstanbul- Konya, şimdi başlayan İzmir- Konya dışında yeni uçuş frekanslarına ihtiyacımız var.

Hatta direk yurt dışına Konya’dan hatlar gerekiyor.

Bugün THY’nin İstanbul Taksim’deki satış ofisinden sonra en çok yurt dışı bileti Konya’da satılıyor. Bu insanlar Konya’dan binip, İstanbul aktarmalı gidiyorlar, Konya’dan da direk Kopenhag’a, Amsterdam’a uçuşlar olursa sorun bir nebze olsun çözülmüş olur.

Konya bu anlamda gerek siyaset kurumunun, gerek havayolu şirketlerinin daha az önemsediği bir şehir olmaktan kurtarılmalıdır.

Frekans sorunu ve çeşitlendirme sorunu aşılırsa, Mardin’e, Diyarbakır’a, Erzurum’a, Van’a, Trabzon’a alternatif pazarlara da biz ulaşmış oluruz.

Çevreyoluna gelirsek; Çevre Yolu biliyorsunuz bir türlü bütçeye konulamadı ama hemşerimiz Sayın Lütfi Elvan bakan olduktan sonra malumunuz Konya Çevreyolunu biz bir toplantıda Valimizle birlikte, Konya’nın kanaat önderleriyle masaya yatırdık ve Ulaştırma Bakanımız orada Konya’nın Çevreyolunun birinci etabının startını verdi. Karaman Yolu ile Ereğli Yolunun arasını birleştiren, bizim aşağı yukarı, 4 aksımızdan bir tanesinin ihale edildi.

Bu yaklaşık 28 km, şu anda onunla ilgili bir sorunumuz yok. İşin güzelliği önümüzdeki dönem, kalan akslarında bütçeye konulacak olması.

Konya’nın ihtiyaçları bunlarla sınırlı değil, biz çalışmalarımıza, gayretlerimize devam edeceğiz, kendi ufkumuzla birlikte ülkenin büyümesi için, ülkemizin bir yerlere gelmesi için gayret etmeye devam edeceğiz.

 

2023 vizyonu ile ilgili de bir soru sormak istiyorum. Konya’nın hedefleri hakkında biraz bilgi verebilir misiniz?

 

Ülkelerin önünde bir hedefin olması o ülkelere motivasyon kaynağı oluyor. Ben çok ülke geziyorum, bir ülkenin geleceğe dönük hedefi yoksa insanları uyurgezer gibi dolaşıyor.

Bu anlamda Sayın Başbakanın koyduğu 500 milyar dolarlık ihracat hedefinin çok önemli olduğunu ve ülke insanına bunun motivasyon kaynağı olduğuna inanıyorum.  

Konya’nın kanaat önderleri ile bir araya geldik, Konya’nın ihracatını ne duruma getirmişiz, 2023’ ne yapabiliriz, baktık.

Hepimiz değişik rakamlar ortaya çıkardık. Aslında birkaç yıl geriye gittiğinizde bile bugün 10 kat Konya ihracatını artırmış. Ama bizim kendimizi denk gördüğümüz iller var, buralardaki ihracata bakıyoruz, biz bu çerçevede ihracatımızı çok tatmin edici bulmuyoruz.

Uzun toplantılar sonrası Konya’nın 2023 ihracat hedefinde 15 Milyar Dolarda karar kıldık.

Odalarımızla, iş alemimizle böyle bir mutabakata vardık. MÜİSAD elbette bu toplantılara ön ayak oldu. Bunu da Türkiye kamuoyumuza duyurduk. Bir şehrin sorumluluk alması örnek teşkil etti. Şu anda birkaç şehir daha var kendilerine hedef belirleyen.

Van mesela bizim destek olduğumuz şehirdir. Van kendine mütevazi de olsa bir hedef koydu.

Antep bir hedef koydu.

Odalarımız, Kalkınma Ajansımız, Borsamız, MÜSİAD, diğer iş adamları dernekleri birlikte 15 milyar dolara nasıl ulaşacağız diye düşünüyoruz, tartışıyoruz.

MÜSİAD Genel Merkez olarak da dış ilişkilere son 1 yıldır çok ciddi olarak ağırlık verdik.

Ama Konya olarak biz dış ilişkilerde biraz fark oluşturalım diye kendimize bir hedef koyduk.

Ne yapalım, artık Konya’yı dünyaya açalım, çünkü 10 yıldan az bir süre kalmış ve bir hedefe ulaşmak istiyorsunuz, o zaman yeni bir refleks geliştirmesi lazım, dedik ve bazı ülkeler seçtik.

Dışişleri Bakanımız Sayın Ahmet Davutoğlu’da benden şunu istedi, “Dışişleri Bakanınız Konyalı, Konya’yı biz dünyada daha etkin bir konumda görmek istiyorum” dedi.

Hakkıdır da, ülkenin dış politikasını bir Konyalı belirliyorsa, ekonomisini de Konya’nın belirlemesi önemlidir.

Meksika, Rusya, Cezayir, Irak diye bir hedef koymuştuk. Kuzey Afrika çok penetre olamadığımız pazar, Irak iyi olduğumuz pazar, Rusya pazarı da maalesef bizim giremediğimiz bir pazar. Buna ilave olarak MINT ülkelerini (Meksika, Endonezya, Nijerya ve Türkiye) ekledik. Burada bir de Almanya ve Katar’ı ekleyerek arkadaşlarımıza paylaştırdık.

Şu anda da bunun faydalarını görmeye başladık. Mesela Rusya ile görevli arkadaşımızın 2 seyahati oldu, Sudan’dan görevli arkadaşlarımız oradan Yatırım Bakanını getirdiler, önümüzdeki aylarda Sudan’da ciddi bir program olacak. Cezayir hedefimiz doğrultusunda ben 11 kişilik bir grupla Cezayir’e gittim.

Artık biz Meksika’ya gidiyoruz demiyoruz, Meksika sorumlusu arkadaşımız, “ben Meksika ile ilgili şöyle bir organizasyon düşünüyorum, orada şu temaslarımız olacak” ya da “ben oradan bir heyet getiriyorum” diyor, hemen programlıyoruz. Tüm dünyada kendimize yeni bir hedef belirledik, MÜSİAD şubeleri arasında da kendisinden söz ettiren bir konuma yükselmiş olduk.

 

lutfi-simsek-(17).jpg

 

MÜSİAD ile tamamlayalım, bize biraz MÜSİAD’ı anlatabilir misiniz?

 

Şu anda 316 üyemiz var, Türkiye’de MÜSİAD’ın en fazla üyesi olan şubesiyiz, 300’ü geçen tek şubeyiz, 200’ün üzerinde zaten 4 şube var, açık ara MÜSİAD Konya önde.

Tabi MÜSİAD çok ciddi teveccüh edilen bir kurumdur. Son dönemlerde tabi MÜSİAD’a çok iş düştü. Bu anlamda da biz kendi alt yapımızı hazırladık, Kamunun, iş aleminin, özel sektörün bizden beklentisi arttı.

MÜSİAD kendisini birçok yönden ispat etmiş, iş ahlakında ispat etmiş insanları bünyesine alıyor, biz bu insanlarla oturalım, kalkalım, istiyoruz, çünkü özellerimizi paylaşıyoruz, itibarlı bir üye profilini önemsiyoruz.

Çok ciddi sıkı çalışan teşkilatlanma gruplarımız var, bazen üye olmak için 2 yıl bekleyen insanlar vardır, herkesin katılımı ile üyeyi kabul ederiz.

Bir kişi bile hayır derse üye almayız, böyle prensiplerimiz vardır.

Tabi ben şahsen de MÜSİAD’da çok yoğun çalışıyorum… Son zamanlarda bu kadar yoğunluk ne derece isabetli, diye de düşünüyorum. Küçük kızım buraya geldiği zaman, beni beklerken oturup bir resim çizmiş, annesini, kardeşlerini bir yere koymuş, beni içine almamış, “benimle hiç vakit geçirmiyor”, diye yazmış.

Biz gerçekten çok fazla çalışıyoruz ama en çok değer vermemiz gereken ailemizi unutuyoruz.

Bizim gibi toplumda bir göreve gelen, sadece kendim için söylemiyorum, bütün yönetim kurulu üyelerimiz böyle, ciddi anlamda ailelerimizin feryadına rağmen yapıyoruz bunu.

Salı gün buradaydım, Cum günü Cezayir’e gittim. Geldim, üç gün duracağım, Sudan var, Afganistan var, oralara gideceğim. Hep böyle.

Konya’ya geldiğimiz zamanda zaten haftanın 2-3 günü MÜSİAD’da toplantılarda, 1-2 gün başka kurumların toplantısı, hayatımız aslında olması gerekenin çok daha fazla ailemizin dışında geçiyor.

Sorumluluk üstlenen insanların birinci sorumluluğu toplum oluyor, ikinci planda aile oluyor.

MÜSİAD’da biz bunları yaşarken, değişimin, yenilenmenin, bizden sonra bu görevleri devretmenin önemini çok iyi anlıyoruz.

Normalde sivil toplum kuruluşlarını başkanlar çok bırakmak istemezler ama MÜSİAD böyle değil, inanınız ben bu görevi çok ağır ısrarlar sonrasında kabul ettim.

Bu sorumluluğun altında olmak çok kolay değil.

Bunun bir bedeli var. Görevi kabul ettikten sonra bütün mazeretlerinizden ayrılıp işinizi toplumun gereğini yapmanız gerekiyor.

İnsana hizmetle, nafile ibadet yaptığımıza inanıyoruz.

Bu kadar yükün, sorumluluğunu, birde bu işin öbür tarafı var, diye yürütüyoruz. Bir kişinin elinden tutmayı, bir kişiyi doğru bir şekilde yönlendirmeyi bu anlamda anlamlı görüyoruz.

 

Allah Yardımcınız olsun, işleriniz yoğun ve zor, bu işlerin yoğunluğunda bize bu zamanı ayırdığınız için de size teşekkür ediyoruz.

 

Ben teşekkür ediyorum…

 

 

Bitti

 

Söyleşi: Hamdi Bağcı

Fotoğraflar: A. Akif Solak